..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir insan bir kaplaný öldürmek istediðinde buna spor diyor, kaplan onu öldürmek istediðinde buna vahþet diyor. -Bernard Shaw
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Turgay DELÝBALTA




19 Aralýk 2006
Güneþ Daðlarýn Arkasýna Çömelince  
Aný

Turgay DELÝBALTA


Okul yarý yýl tatiline girmiþti. O günkü uygulamalarla MEB sekiz ay içinde öðretmen mezun edebiliyordu (hýzlý eðitim). Bizim yarý yýlýmýza denk gelen tarih Erginler için yýl sonu oluyordu. Ergin’i Kars’taki garajlardan toz bulutu içinde yolcu ettik


:BGDF:
Okul yarý yýl tatiline girmiþti. O günkü uygulamalarla MEB sekiz ay içinde öðretmen mezun edebiliyordu (hýzlý eðitim). Bizim yarý yýlýmýza denk gelen tarih Erginler için yýl sonu oluyordu. Ergin’i Kars’taki garajlardan toz bulutu içinde yolcu ettik.
Kars ve ilçeleri Hanak’taki benzeri olaylarla çalkalanýyordu. Yörede devrimcilere kucak açan halka gýna gelmiþti. Ayakçýlar türemiþ, devrimcilik adýna akla gelmedik olumsuzluklar yaþanýyordu. Bu da yetmediði gibi sol siyasi hareketler, kendi içlerinde hesaplaþmalara gidiyorlardý. Öyle ki silahlý saldýrýlar ölümlere, yaralanmalara yol açýyordu. Sol siyasi hareketler zaman zaman kendi içlerinde hizipler, bazý anlayýþlarý eleþtiren ve ayrýlan gruplar doðuruyordu. Hemen her grupta farklý boyut ve içeriklerde ayrýlanlar oluyor, küçük parçalara bölünüyorlardý. Hanak’taki her kavga, polis ve jandarmaya çevredeki bir hýrsýz þebekesinin organizesi ile birkaç kiþinin yaptýðý veya yaptýrdýðý þeklinde bildiriliyordu. Bunlardan biri de bendim. Devrimcilik adýna kiþisel hýrs ve feodal düþmanlýklarýný bastýrmak ya da öç almak gibi gizli amaçlarla insanlara saldýrýlýyor, onun faturasý da üç ya da dört kiþiye çýkarýlýyordu.


Ardahan kent merkezine okuldan dönüþlerimde uðrayýp, siyasi tartýþmalara katýlýyor ülke ve dünya geneli ile ilgili sosyal ve ekonomik deðerlendirmeler yapýyordum. Böyle bir hafta sonu Ardahan’a indiðimde garip bir sessizlik vardý. Çevreyi ürkütücü bir suskunluk basmýþtý. Bir iki esnaf dýþýnda kimsecikler yoktu. Genellikle bu hava kavga sonucunda olurdu. Herkes evine çekilir, olacaklarýn sonunu bekler, yýkýk harabelerin köþe baþlarýnda kafasýný topraktan uzatmýþ, yere yapýþýk damlarýn arasýna sýkýþmýþ ölümün uðultulu sesini izler ve beklerler. Bazen bir yýlanýn zehirli dilinin ýslýðý içinden bir ölüm aðýtý yayýlýr. O duru mavi gökyüzü, kýzýl yaðmur bulutlarý ile kurak topraklara ölüm þarkýlarý taþýr. Her yaðmur tanesi topraða düþtüðünde o kurak bozkýrlarda yeniden kývýlcýmlanýr, kýzýl topraklar yeniden alevlenir ve harabe köyden bozma bu kentlerin köhne kýyýsýnda dikilen yeþili fidanlara sinsi bir soysuzlukla ölüm fýsýldar kulaklarýna. Ölüm þarkýlarý, türküleri, aðýtlarý dilden dile dolaþýr, laciverdi üniformalarýn yeþile boyandýðý karanlýk, loþ, ýslak, derin mahzenlerde kelepçelenir bu köyden bozma kentin çocuklarý. Bazen bir ölüm habercisinin kanlý diþleri arasýndan kuru ve ayaz yüklü rüzgarýn uðultusuna býrakýlýr ölümün soðuk yüzü. Daðlarýn en yüksek tepelerinden, derelerin en derin kuytu köþelerine ulaþýr ölümün soðuk þarkýlarý. Figanla oturur ölüm habercilerinin kirli emelleri arasýnda bir ocak baþý Tezek külleri sarmalar kanlý diþleri arasýnda ölüm þarkýlarýný. Birden bir uðursuzluk çöker, güneþ daðlarýn arkasýna çömelir, soðuk türkülerin ayaz rüzgarlarla kavurucu soysuzluðunu býrakýr bir daha ki gün doðana deðin küskün bekler.

Ardahan’da ilk tanýdýða sordum;
“Bugün ortalýk niye bu kadar sessiz?”
Bu Hanaklý genç bayan aðzýný açar açmaz yüzüme, kaþlarýma, saçlarýma, kalbime harýl harýl durmadan, dinmeden kan taþýyan damarlarýma, alev püskürtür içime. Ýçim dýþým közlenmiþ alevlerle damarlarýmda bir saat gibi yaþamýn týkýrtýsýný durmadan yayan kalbim bu sessiz ve sakin düzeneðini bozar, içimde kanadýndan vurulmuþ bir ak güvercinin patýrtýsýna düþer ve o acý haber iliklerime kadar siner, soðuk bir yel vücudumda at koþturup, tipiler estirir.
“Ergin!.. Ergin!..” deyip soluk alýþlarý cýlýz dudaklarý arasýnda sözcükleri küçük gözlerini kýrpýþtýrmasý ile çýkaramaz, bükülü dudaklarý ve küçük gözlerinin bulanýk bulutlarý arkasýnda kalýr o lanetli sözcük. O buðulu bulanýk gözlerin birkaç damla yaþ ile arkasýna saklanmýþ lanetli sözleri bükülü dudaklarýn arasýndan çekip almak istedim.
“Ne oldu Ergin’e?”
“Vuruldu”
“Kim vurmuþ?”
Aðzýnda birkaç sözcüðü yuvarladý ama çýkarmadý. Olgun ve eke bir tavýrla;
“Ben gidiyorum” deyip ayrýldý.
Ben ve bu köhne köyden bozma kent sistemi yapayalnýz oraya yýðýla kaldým. Her köþe baþýnda bir kalbin patýrtýsý kulaklarýmý dolduruyordu. Þüphe ve korku dolu gözlerin arkasýnda ne fitne düþüncelerin üþüþtüðünü duyumsuyordum. Bu koca köyde üþüþen bu lanetli varlýklarýn þüpheli gelecekleri içinde kendimi koca köyün bir yakasýnda dikili cýlýz bir fidan kadar yalnýz ve güçsüz duyumsadým.

Bir taksiye atlayýp Ardahan’ý geride býrakýyordum. Kura nehrinin üzerine kurulmuþ asma demir köprünün altýnda nehir, su yüzüne çýkardýðý asiliðini durgun ve sessiz akýþýnýn altýnda ilerdeki kayalarýn kuytularýna taþýyordu figan haberlerini. Asma demir köprü yýllardýr birçok ihanet ve ihbarcýyý karþý yakaya ulaþtýrmadaki utancýný yaþýyordu. Taksici Mustafa yoðun bir gün geçirmiþti anlaþýlan. Hiç bir söz çýkmýyordu aðzýndan. Hanaklý ve Hanak`taký her genci, yaþlýyý tanýrdý. O da içine çökmüþ bu acý yýðýnýný suskunluðu ile bastýrýyordu. Hiç laf etmeden Ardahan’ý terk ettik. Daðlarýn tepesinde yükselen mavi þemsiye beni hep sonsuz ufuklara ve ardý arkasý gelmeyen özgürlüklere taþýrdý.
Daðlar, Eylül’ün kirli sarýsýna, gökyüzü de ufkuma, özgürlüklerime siyah bir þemsiye bürümüþtü sanki. Gökyüzüne, geriye ve anýlarýma döndüðümde Ergin’i Kars’tan toz bulutlarý arasýnda yolcu ederken söylediði sözlere takýldý kaldý. Göz damarlarým birkaç kin damlatýyor, insan kýlýðýndaki canavarlarýn þekilleri karþýsýndaki Ergin’in her duyuya yolladýðý sözler geliyordu aklýma.
“Çelenk, melenk istemem. Arkamdan gözyaþý da istemem. Ölümü törensiz karþýlarým. Beni böyle anýmsayýn.”
Ölüm yakýn ve sinsi onun içine ulaþmýþ mýydý? Ýnsan yapýsýndaki þaheser iþleyiþin bir köþesinde sinemi kalmýþtý. Gözlerimdeki bulutlarla ortalýk bulutlanýyor, içimde bulanýp, kükreyen, köpüren nehirlerin önüne set koyuyordum.
“Gözyaþý istemem” daðlarýn tepelerine, topraða yani onun yaþamýný kucaklayan ve ölümle çevreleyen topraða göz damarlarýmdan yeminler ekiyordum. Bu yolculuk, o ezgi içinde çok kýsa sürdü. Taksi daðlarýn arasýnda bir yýlan gibi kývrýlýp giden yolda kývrýmlarýn sonunda bizi Ergin’in köyüne ulaþtýrdý. Ayný sessizlik köye yaklaþtýkça daha ürkütücü ve acý veriyordu.

Köy elli, altmýþ haneden oluþan, gelir kaynaklarý ve üretim iliþkileri hayvancýlýk üzerine þekillenmiþ bir dað köyü. Sulak çayýrlarý, uçsuz bucaksýz daðlara sýrtýný dayamýþ, baharý daðlarda açan bir renk cümbüþü ile karþýlar. Köylüler Ergin ve ailesine saygý duyar, sever. Zaten birbirlerine deðiþik akrabalýk baðlarýyla baðlýdýrlar. Acýlarýný, düðünlerini ustaca bir dostlukla paylaþýr ve sindirirler. Bu ustalýklarýna þimdi bir destan daha eklendi. Geneli okumuþ, yazmýþ ve büyük kentlerde iþ sahibi olmuþlardýr. Genç kuþak özellikle lise eðitimini bitirdi mi büyük kentlere gider ve oralarda kaybolur giderler. Eylülden eylüle harman zamaný köylerine döner, hasat toplarlar.
Ergin de öyle yapmýþtý. Liseden sonra Ýstanbul’a gitmiþ, orada kendine dost ve akrabalarý aracýlýðý ile bir iþ bulmuþtu. Kars’ta eðitim enstitüsünde okuma olanaðý çýkýnca da ülkedeki eðitim ordusuna hem bir nefer hem de eðitim düzeyini arttýrmak için dönmüþ ve tamamlamýþtý. Serseri, hain kurþunlara hedef olmasaydý þimdi o da insanlýða hizmet temelinde görevini sürdürüyor olacaktý. Gel ki o fiziki olarak kahpece yollanmýþ kurþunlara hedef oldu ama onun insani yaný yenilmez, yýkýlmaz irade ve inançlarý þu an mezarýný çevreleyen daðlarýn renk cümbüþü ile taze ve renkli bir biçimde asýrlar boyu yeniden çimlenip gidecektir. Her Hanaklý daðda açan çiçek ve süren sürgünlerde yaþayacaktýr, bu destan.

Taksi evi çevreleyen kalabalýðýn bir köþesinden sokuldu. O eve bir kaç kez Ergin’le birlikte gitmiþtim. Ailesini çok iyi tanýyor, ne derece içten olduklarýný çok iyi biliyordum. Þimdi Ergin’in olmamasý içimi kavuruyordu. Þeko emmi (Ergin’in babasý) evin bir köþesine çömelmiþ, komþularý onu çevrelemiþ sabýr ve metanet diliyorlardý. O bu içine sinen korkunç acýnýn karþýsýnda donup kalmýþtý. Beni görünce yeniden içi coþtu, yüreði doldu. Göz pýnarlarý kendini býrakýverdi. Daðlarýn tepelerinden bir aðýt, soðuk kar sularý ile hasat döþüren emekçi ellerin parmaklarý arasýnda kanlý yaralarýný süpüren ve soysuzca Ergin’e yönelen namlularýn arkasýndaki insan kýlýðýna girmiþ canavarlara;
“Ergin’im öldü ama kardeþleri binlerce var”
Yüreðimin, yüreðimin en derin ve en kuytusuna dolan bu aðýt hainlerin ulaþamayacaklarý bir aðýttý. Öldürecekleri güçteki silahlarýnýn olmayýþý ile sesim sesine katýldý ve o duru mavi gökyüzü ile üçümüz, dördümüz, beþimiz birlikte, birlikte aðladýk. Onu yüreðimize birlikte gömdük. Hanaklý bu olay karþýsýnda þaþkýna dönmüþtü. Ergin gibi bir evladý vermiþlerdi kahpe kurþunlara gözleri önünde. Kendi içlerinde, kendi sofralarýnda alýn teri ile her bahar suladýklarý çimenlere boylu boyunda bir yiðit uzatmýþ, arkasýndan aðýtlar tutturuyorlardý. Hesabý, intikamý bir ölüm bir baþka ölüm daha, korkusunun içlerinde ateþlenip alevlenmesine küller serpiyorlardý.
Hanaklý çevre köyler ve ilçelerdeki duyan her devrimci, demokrat ve emekçiler kimi bir makinenin hýzý ile kimi de kýsrak dor taylarýn hýzý ile Ergin’i son yolculuðuna uðurlamaya gelmiþlerdi. Gelemeyenler çok çok uzakta olanlar, derin hayvan inlerini dolduran kirli köhnemiþ sokaklardan pislikleri delice alýp götüren serin rüzgarlarla son bir selam, son birkaç sözle uðurlamýþlardý. Onu topraða verdikten sonra kalabalýk mezarý baþýnda ant içti.
“Bir gider bin geliriz. Erginler ölmez, onu içimizde yaþatacaðýz”
Kalabalýk toparlanýp giderken birkaç adým geri kalýp mezarý baþýna oturdum. Onu, bu ebedi mekânýnda son bir kere onun selamýyla selamladým.
“Ergin’im seni bu soðuk kýþ gecelerinde sarmalayan beyaz örtülü daðlara, Ergin’im seni her bahar türlü türlü mis kokular fýsýldayan bu daðlara, Ergin’im seni az öteden geçen köpüklü her bahar taþan dereye emanet ettik.”
“Tepesi güneþi delen, selleri ile topraðý yýrtan bu kar sularýndaki hiç bitmez tükenmez süreklilikle anacaðým ve seni, bu çok sevdiðin daðlarýn yaban menekþeleri, sümbülleri, kardelenleri beslesin, süslesinler. Hoþça kal topraðýnda erinç içinde ol.”
“Çelenk melenk býrakmýyorum sana az ötenden mavi masmavi birkaç gün önce hasat ettiðin harmanýn kýyýsýndan izninle birkaç gözyaþý ve bir tek kýr çiçeði býraktým!..” “
Hoþça kal Ergin’im.”

1989 Ankara




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplumcu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Parlament Mavisi Portakal Dilimleri
Bu Aynanýnýn Rengi Yok
Çarþaf Duvar
Kýrk Yýllýk Kanatlarýmý Kýrýyorum
Ürkek Býldýrcýn
On Daire Bir Opel
Memur Kýzý Menekþe

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bana Bir Bakýþ Bul Anne [Þiir]
Kum Tanesiyim Sevgilim [Þiir]
Hanýmeli Kokusunda [Þiir]


Turgay DELÝBALTA kimdir?

Öykücü-Þair -Yazar

Etkilendiði Yazarlar:
Nazým Hikmet Ran-Yaþar Kemal- Ahmed Arif- Hasan Hüsyin-Puþkin


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Turgay DELÝBALTA, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.