Hiçbir kış sonsuza dek sürmüyor, hiçbir ilkbahar uğramadan geçmiyor. -Hal Borland |
|
||||||||||
|
Bazen sabahlar olmuyor biliyor musun? Eğer düşüncelere, hayallere, yapamadıklarına dalmışsan ve karşında kocaman bir duvar saati varsa, sabahlar olmuyor. Yalnızlık gerçekte nedir? Beden yalnızlığı mı, ruh yalnızlığı mı, tatminsizlik mi, hastalık mı....? Öylesine dolu yaşarken hayatı, nefes almak için bir an durduğumda neden pufffff kayboluyor herşey? Bütün değerler, sevgiler, arkadaşlıklar, dostluklar, nefretler... Ölümü merak eder oldum. Büyük başlangıç! Nedir sonrası? Yine yalnızlık mı? Ağladım yine. Ben ağlayınca böyle olurum hep. Sanırım ki benimle birlikte dağlar, ovalar, denizler, kayalar da ağlar. Ve her ağladığımda koşmak isterim. Bilmeden yolumu koşmak isterim. Ağlamak kaçış mıdır sevgili? Neden koşmak istiyorum kaçmak değilse? Benim derdim kendimle hâlbuki. Bu maç hiç bitmiyor. Bir ben yeniyorum, bir kendim... Aşkı aradım bir zaman, aşk bu değil. Kimse için gözüm kararmadı. Soğuk yataklarda evcilik oynamak ve zoraki cümleler kurmak olmasa gerek aşk. Gülemiyorum bile yabancı aşklarıma. Bunlar bizim oraların aşkları değil. Aşk çok bilmek midir yoksa bildiklerini dahi unutmak mı? Beklemek neydi geçen her dakikada korkarak sevgiliyi? Nerde o sevgililer? Ben mi büyüdüm? Büyükler böyle mi yaşıyorlar aşkı? Beni geri gönderin küçüklüğüme. Platonik aşklarım yeter bana... Küçükken hayal kahramanlarım vardı. Ben büyüdüm, onlar yaşlandı. Hayalleri yaşamak başkaydı. Hayallerimi artık sadece seyredebiliyorum. Hayal kırıklığım bile yok... Dostluk neydi? Kocaman bir gülümseme miydi yoksa aileye söylenen yalanlar mıydı? Bilyelerimi kimseyle paylaşamaz oldum... Nerde o mahalle duvarlarında oturup birbirimize yalanlar söylediğimiz sevimli küçük dostlarımız? Menfaatsiz, hesapsız, kitapsız... Arkadaşı olmak yeterdi. Beklentisizdi... İlk içtiğim sigara geliyor aklıma. Büyümeye çalışan 12 yaşında bir çocuk... Heves, merak, heyecan ve ihtiras... Nasıl lezzet alırdık içimize dahi çekmediğimiz o en kalitesiz sigaradan... Lezzet sigarada mıydı, yoksa heves miydi, merak mı, heyecan mı, korku mu, ihtiras mı??? Neydi oyunlarımıza, yaramazlıklarımıza lezzet katan? Masumiyet miydi yoksa? Duygularımı kaybediyorum sevgili. Farkındayım üstelik. Elimden kayıp gidiyor sahip olduğum yegâne erdemler... Beynim öylesine düşman ki bana, sırf kendi menfaatleri için içimdeki çocuğu öldürüyor. Beynim, kendime! çalışmaya başladı artık.... İçemiyorum eskisi gibi. Tıkanıyorum ikinci kadehte ve umursamıyorum bile... Eskiden olsa inadına, erkekliğine içerdim, kusacağımı bile bile... Peki ya şimdi? Olgunluk bu mu? Büyümek bu mu? İstemiyorum sevgili, İstemiyorum...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ontar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |