Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Bir çarmıh, beton çivileri ve küçük mırıltılar eşliğinde gerilmek iyice, Okyanusun bitiminde gördüğün veya bir yosunun içinde gördüğün Kalbinin ortasında gördüğün, içine gömdüğün bütün iyimser adamların aklında Bütün kötümser adamların ruhundayken sen… Ben bir ip cambazı heyecanıyla yürüdüğün kasvetli bir kabusun tam ortasında zafer şarkıları kadar anlamlı mı şimdi mağlubiyet şarkıları? Üç sokak ötede gördüğün turiste yol tarif eder gibi Bütün meridyenlerin ilerisinde belki ekvatorda bağdaş kurup beklerken Bütün yolların yolsuzluğa çıkışı, sobaya odun atan yoksul kadarken.. Acıların elektriğini kesen görevliler kadar Hepimizin kuyusunda dipsizliğin dibini araştıran arkeologlar kadar Yüreğin suyunu kesenler kadar Kabuslarımın izmaritlerini söndürene kadar Kaçışımın cesaretinden ürkene kadar Aklımın çöplerini toplayan kapıcılar kadar, Şimdi dileğim bu işte: Biraz daha çarmıh getirin, biraz daha seyirci Elleri ağızlarında endişeli, birkaç çivi belki Ellerimi gerin biraz daha kanasın avuç içlerim Hiç kaşınmadığından zaten, kanasın biraz daha Misyonerler kadar gereksiz eylemlerinde yalnızlığın Terkedilmiş bir sokak itinin susmuş olması kadar zor Mart ayında dişisini arayan bir kedi kadar yorgun Yüzümü ellerinin arasına alan bir aşk gibi imkansız, Sağa sap Yüz metre git Ve sola sap Sözler aynı Kelimeler farklı Acılar aynı Görünüş farklı Terk ederken ıstıraplı kollarında herhangi bir canlı Eşsesler boğarken dilimiz kuruyana dek Kurutana dek ellerimizi gözlerimizi kısıp Biraz daha güvenilmez olana dek Güvensizce ölene dek Tesadüfen kazanana dek biraz daha yürüyelim mi? İlk sokaktan sola elli metre daha git ve ilk tabelayı oku bana şimdi Bir buhran geçiren insan gibi düşün sonunu ve sonsuzluğunu İçinde barındırdığın kopukluğunu, dışa vuramadığın korkunu, Belki ip atlayan bir çocuk gibiyken, sümüklü-sidikli günlerden kalma Okyanusun bittiği yerde başlayan kara parçaları gibi Saklambaç oynayan bir çocuk gibi Bulunduğunda sinirinden ağlayan, öyle sakla ki şimdi sen beni Hiç bulunamadan, oyun bitse bile ortaya çıkmayan, saatler ölene dek, Dakikalar saniyelerin altına inene dek Fiziğimin kuralları değişene dek Gözbebeklerim rengini yitirene dek Öyle sakla işte Kendimi bile göremediğim bir karanlıkta savurganlaştır tüm bonkörlüğümle feda ederek ruhumu SAKLAMBAÇ FACİASI diye yazılırken manşetlere Ölümün cesur olduğu günün birinde adamın birinin yürümeyi unuttuğu, Çivilerin avuç içlerinin anlamını gördüğü günlerin birinde Hepimiz kadar küçük Çoğumuz kadar sönük Görüntümüzün yanlışlığında süzerken etrafı Süzülürken günden güne Toplu iğneden geçecek bir ip kadar süzülürken Tenimiz kararırken güneşte, Şimdi biraz daha ilerleyelim mi? Sağa sap Önce sola bir bak Denemeye değmez Deneyerek ölürken Ölmeye bile değmez Sanki tarlaydı bu yollar eskiden belki altında mezarlar kurtuluş günlerinden kalma Ufak çaplı bir katliam hala saklambaçların oyun olduğu zamanlarda Yaşamanın marifet olduğu zamanlarda Ölmenin aşağılandığı zamanlarda Ölümün aşağılandığı zamanlarda Şimdi olduğu gibi saçmaladığım zamanlarda Berbat zamanlarda Çığlıklar atarak, yalvararak, aldanarak kaybolduğum zamanlarda Benden nefret edip benimle olunan zamanlarda Adımız gerçek değil Yaşımız uydurmaca Oysa hala dilemekteyim biraz daha çivi getirmenizi Sert olsun çekicinizde varsa eğer beton çivisi ve çekiç En iyisi bir alet kutusu aslında daha iyimser gerilmek için çarmıha Avuçlarım kanarken gülümsemek için şansıma Kapımı çalan herhangi biri kapıyı açmayan bir borçlu gibi Şaşırmamak için şaşıran bir karabasan gibi En iyisi bir alet kutusu aslında İçinde çivi Çekiç Düş Kabus Olmayan hayal İçki Sığarsa bir ayyaş Biraz muhabbet konusu Bir çarmıh Bir tutam aşk Şarap için elma Gerilirken çarmıha Şiir okuyacak herhangi biri yeterli şimdi, Sığarsa kutuya sığmayan şeyler için bir kamyon tutmalı belki de Gererken çarmıha sol elinde çekiç çiviyi tuttururken avuç içime Gözlerim nemlense ufaktan, iç çeksem Kulağıma üzgünüm diye fısıldasan Gülümsesem biraz daha Açsam ağzımı Önce bir kahkaha Ve vursan çekiçle Önce bir kahkaha Sonra ……………..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hayal Taciri, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |