..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir deliyle aramda tek bir ayrým var. Ben deli deðilim. -Salvador Dali
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Modern > Bahadýr ÖZBÜTÜN




17 Ekim 2007
Haritada Kaybolan Çocuklar  
Bahadýr ÖZBÜTÜN
Her zamanki gibi üç dört dakika gecikmeyle sýnýfa girdiðimde, sýnýfta beni beklenmedik bir sessizlik karþýladý.


:BFIA:
Her zamanki gibi üç dört dakika gecikmeyle sýnýfa girdiðimde, sýnýfta beni beklenmedik bir sessizlik karþýladý. Genelde içeri girdiðim an öðrenciler garip sesler ve kokularla karþýlardý beni. Bu sefer öyle olmamasý þaþýrtmadý beni yine de. Fazla önemsemedim çünkü bunun nedeni her þey olabilirdi. Düþüp bir tarafýný yaralayan bir öðrenci, sýnýfa gelip baðýrýp çaðýran bir öðretmen ya da her hangi baþka bir þey. Masama doðru hýzlý adýmlarla yürüdüm, okullarda sürekli yapýlan ve askeri gelenekten kalma bir selamla töreninden sonra yoklama fiþine uzandým. Her okuduðum isimden sonra ya hüzün dolu bir “yok” inlemesi ya da umutsuz bir “burada” geliyordu. Yoklamayý bitirdiðimde sýnýfta birçok öðrencinin olmadýðý belliydi. Öðrencilerle sohbet etmek için masamýn üzerine oturdum ve sýnýfa bir göz attým. Derin bir korku çöreklenmiþti sýralarýn üzerine. Ne olduðunu sorduðumda sözcüklerim bir endiþe ve korku girdabýnda salýnarak kara tahtaya çarptý ve boylu boyunca sýnýfýn zeminine yapýþtý ama öðrencilerimden tek ses çýkmadý. Öðrencilerimin sabitlenmiþ gözlerinden bana doðru süzülen korku dolu bakýþlar benim de içimde bir sýkýntý yaratmaya baþlamýþtý.

Korkmaya baþlamýþtým ama neden korktuðumu, endiþemin kaynaðýnýn ne olduðunu, öðrencilerimin neden korkunun boðucu baskýsý altýnda ezildiklerini anlayamýyordum. Hiç biri gözlerini sabitledikleri noktadan ayýrmýyordu. Hiç biri diðerlerinden farklý bir hareket yapmýyordu hatta eminin hiç biri diðerlerinden farklý bir þey düþünmüyordu. Sýnýftaki herkes duraðanlýkla robotlaþmýþ gibiydi ve bunu bozduklarýnda baþlarýna gelecek olandan ölesiye korkuyorlardý. Teker teker göz temasý kurmaya çalýþtým öðrencilerimle. Her seferinde de ayný ifadeyle karþýlaþtým: KORKU. Tam öðrencinin birinden diðerini kaydýrdýðýmda bakýþlarýmý sýnýftan ürkütücü bir uðultu yükseldi ve öðrencilerden birinin daha sýnýftan kaybolduðunu anladým. Bu öðrenci, biraz önce, çatlak duvarda inatla asýlý duran haritanýn içine doðru çekilmiþti, Çünkü bakýþlarý çok kýsa bir anlýðýna benim gözlerimden ayrýlýp haritaya kaymýþtý.

Bu olay sýnýfta olmayan öðrencilerimin orda olabileceði ihtimalini kuvvetlendiriyordu. Benim de haritaya baktýðým gerçeði göz önünde bulundurulursa birkaç dakika içinde ben de o haritanýn içine çekilecektim. Bu öngörüde bulunur bulunmaz öðrencilere korkmamalarýný, haritanýn içine girip neler olduðunu öðreneceðimi ve en kýsa zamanda arkadaþlarýnýn kurtarýp geri döneceðimi söyledim. Bunu nasýl yapacaðýmý bilmiyordum ama elimden baþka bir þey gelmezdi. Zaten o anda da harita beni yutuverdi.

Haritalar yabancý olduðum nesneler deðildi. Her sýnýfta en az bir harita bulunur. Ama bir haritanýn içinde bulunuyor olmanýn saçmalýðý garip bir yabancýlýk, bir o kadar da cezbedicilik katmýþtý bu olaðandýþý yolculuða. Adýmlarýma kâðýt hýþýrtýlarý eþlik etse de sanki bir haritayý deðil gerçekten üzerinden geçtiðim ülkeleri görüyordum. Çocuklar, bu ülkelerin üzerinde bir yerlerde olmalýydýlar. Bu yüzden de gözümü dört açýp yürümeliydim. Yürümeye deðil aramaya odaklandýktan birkaç dakika sonra öðrencilerden birinin dumanlarý tüten bir ülkede oturmuþ aðladýðýný gördüm. Hemen O’na doðru koþmaya baþladý. Çocuðun üzerinde oturduðu ülke, bir ülke olduðunu haritaya bile kabul ettirememiþ bin yerdi. Bir cam kýrýðý þeklindeki bu ülkenin bir tarafýný deniz diðer tarafýný ölüm çevirmiþti. Ýsmi haber bültenlerini izleyen insanlarýn gözlerinin önünden bir “ölüm þeridi” gibi geçiyordu. Ve kimse aldýrmýyordu orada aðlayan öðrencinin çektiklerine, herkes kendi derdine düþmüþtü, herkes kendi canýnýn ve cebinin derdine.

Yanýna yaklaþýp baþýný okþadýðýmda öðrenci gözlerimin içine tarifi mümkün olmayan bir acýyla ve umutsuzlukla baktý. Kan, duman ve acýnýn kokusu genzimi yakmaya baþlamýþtý. Bir de bu yangýna yetiþmeye çalýþan gözyaþlarým da eklenince çocuða yardým etmeye gelen bir adamdan çok yardým isteyen bir zavallýya dönüþmeye baþlamýþtým. Bu duruma son verebilmek için konuþmaya baþladým hemen. Neler olduðunu sordum. Burada bir savaþýn içine çekildiðini kurtulamadýðýný söyledi. O’nu oradan hemen çýkartabileceðimi söylediðimdeyse, diðerlerini býrakamayacaðýný, kaderini burada karþýlamak istediðini, kurtulacaksa herkesle birlikte kurtulmak istediðini sanki yýllarý devirmiþ yaþlý bir adam edasýyla beynime kazýdý. Bana gitmemi söyledi ve ekledi:

“ Artýk, burada büyüklere ihtiyacýmýz yok. Bu kan kokusunun, evlerden geriye kalan dumanlarýn ve insan artýklarýnýn tek sorumlusu siz büyüklersiniz ve bunu deðiþtirmeye gücünüz yetmez. Çok geç kaldýnýz.”

Bir daha da benimle konuþmadý. Baþýný önüne eðdi ve sessizce aðlamaya devam etti. Yavaþ yavaþ dumanlarýn içinde kaybolmaya baþladýðýnda ben belki bir baþkasýna yardým edebilirim ümidiyle yürümeye baþlamýþtým. Geç kalmak istemiyordum bu sefer ama içimdeki bir ses bunun mümkün olmadýðýný söylüyordu.

Adýmlarýmý sýklaþtýrýp baþka bir ülkeye vardýðýmda bu sefer beni en az ilki kadar üzücü bir manzara bekliyordu. Kemikleri derisini yýrtacak kadar ortada olan bir öðrenci, bir öðrencim, boþ gözlerle bir yerlere bakmaktaydý. Üzerinde durduðu ülke, kara bir kýtanýn içinde köþeye itilmiþ gibi duran, dünyanýn en zengin ülkelerinden biriyle arasýnda sadece bir tutam tuzlu su bulunan ve insanlarý aç ve üzgün olan bir ülkeydi. Karayla baðlandýðý diðer ülkelerin insanlarýyla ayný kaderi ve yorgunluðu paylaþýyordu. Þekil itibariyle ise kýrýk bir kemik parçasýna benziyordu.

Çocuða, yaklaþtým ama dokunup dokunmamaya bir türlü karar veremedim. O’nu incitmekten korkuyordum. Sadece baþýna konan bir sineði kovuþturmakla yetindim. Bu sineklerle yaþamaya alýþmýþtý. Bu ani hareketim O’nun irkilmesine neden oldu. Dönüp bana baktý bir an ve baþýný nefret dolu bir hareketle bakmakta olduðu yere çevirdi tekrar. Konuþmak istemediði belliydi ama ben de O’na yardým etmeye niyetliydim. Aç olup olmadýðýný sordum ve bu soruyu sorar sormaz da kendimden utandým. Durumu kurtarmak için isterse O’na yiyecek bir þeyler getirebileceðimi söyledim. Bu haritadan çýkýp güzel bir ziyafet çekebilirdik. Yavaþça dönüp, acýnacak bir varlýða bakar gibi süzdü beni. Cam kýrýklarý üzerinde yaþayan çocuk gibi O da benden yardým istemediðini, O’na vereceðim bir parça ekmeðin O’na bir faydasý olmayacaðýný söyledi. Herkes doyana kadar burada kalacaðýný söyledi ve devam etti:

“ Bana uzatacaðýn bir dilim ekmek benim karnýmý doyurmaya deðil, senin vicdanýný susturmaya yetecek ancak. Ne zaman burada aç insanlarýn olduðunu fark edip, gerçekten yaþamalarýný istediðiniz için yardým edersiniz o zaman bu ülke tümüyle doyar. Ama inanýn, çok geç kaldýnýz.”

Bir daha da benimle konuþmadý. Önündeki kemik yýðýnýnýn üzerine çýkýp açlýklarýnýn nedeni olan ülkelere nefretle bakmaya ve halkýnýn açlýktan ölmesine neden olan insanlarýn bir gün bu davranýþlarýndan vazgeçmelerini ummaya devam etti. O’nu býrakmak istemiyordum ama çelik gibi bir iradesi ve gözü gibi sakýndýðý bir onuru vardý. Beni umursamýyordu artýk ve ben de geç kalmayacaðým bir yerlere yetiþmeliydim.

Sürekli sektirilen bir top sesi duyduðum bir ülkeye doðru yol almaya baþladým. Karþýlaþacaðým manzarayý az çok tahmin edebiliyordum. Yine bir çocuk görecektim. Ama ne durumda bir çocuk. Yüz ölçümü büyük yaþama oraný düþük bu ülkeye ayak bastýðým an fark ettiðim ilk þey; bu ülkenin, bir tür ibadet saydýklarý dansýn ve futbolun dýþýnda bir ülke olduðuydu. Bizi kandýrýyordu birileri. Merak ayaklarýmý hýzlý hareket ettirmeye baþlamýþtý. Yaklaþtýkça büyümüþ de küçülmüþ bir çocukla burun buruna geldim. Elinde tuttuðu Amerikan yapýmý bir býçakla karþýlamýþtý beni bu çocuk. Çocuk olduðu belliyi ama yaþýný tahmin etmek benim için olanaksýzdý. Kötü bir niyetim olmadýðýný, O’na zarar vermeye deðil yardým etmeye geldiðimi söylediðimde alaycý bir þekilde gülümsedi. Ýstesem de zarar veremeyeceðimi ama zarar görmek istemiyorsam üzerimde deðerli ne varsa vermemi buyurdu. Tartýþmaya niyetim yoktu. Bir haritanýn içinde kýsýlmýþken öldürülme fikri gözüme çok korkunç görünüyordu. Neyim var neyim yoksa verdim. Bu küçük ganimet çocuðu mutlu etti. Çok eskilerden kalan çocuksu bir gülümseme geçti yüzünden sadece bir an için. Sonra yine o cani taklidi gülümseme. Bir öðretmen olarak O’nu konuþarak ikna edebileceðimi düþünmekle ne kadar hata ettiðim geç anladým. Çünkü O bana almam gereken dersi vermiþti. Çalmasýna gerek olmadýðýný, çalýþarak da para kazanýlabileceðini, yaþýnýn daha çok küçük olduðunu, hayatýný yeni baþtan kurabileceðini söylediðimde. Bütün bedenin bir öfkenin kapladýðýný sezdim. Bir adým geri çekildim. Bana saldýracakmýþ gibi biraz durduktan sonra benden daha yaþlý olduðunu, yaþadýklarýnýn benim hayal bile edemeyeceðim þeyler olduðunu, ölüm korkusunu yenebilmek için insanlara ölüm korkusu saldýðýný söyledi. Beynim durmuþ gibiydi. Bana aldýrmadan sözlerini sürdürdü.

“ Benden, bizden hayatýmýzý çalanlar; o kadar büyük bir saygýyla ödüllendiriliyorlar ki, o kadar rahat bir hayat sürüyorlar ki ve o kadar umursamazlar ki sen ve senin gibilerin bana ders vermek için buraya kadar zahmet etmesinin tek nedeni onlara ulaþamamalarýdýr. Bu savaþý biz baþlatmadýk nasýl bitirebiliriz. Eðer gücün yeterse bir gün onlara ulaþ ve bizi neden ölüme mahkûm ettiklerini sor. Ama çok geç kaldýn.”

Bir daha da benimle konuþmadý. Bir yandan elindeki paralarý sayarken bir yandan da nereden çýktýðýný anlamadýðým bir topu ayaklarý altýnda ileri geri oynatýyordu. Ýkisine de öyle bir bakýyordu ki görenler bu ikisinin O’nun tek kurtuluþ yolu olduklarýný sanýrdý. Ýçimdeki duygular birbirine karýþmaya baþlamýþtý ve ortaya çaresizlik dene bir kokteyl çýkmýþtý. Baþka bir ülkeye doðru ilerlemeye baþladým.

Bu sefer misafir edileceðim ülke çok tanýdýk bir yerdi. Ben de bu ülkede doðmuþtum. Bu ülkenin içinde yaþarken bu kadar yakýnýna gelememiþ, bu kadar derinine inememiþtim. Bir ülkeye üzerinden bakmakla içinden bakmak çok farklý þeylermiþ. Yüzeysellik sandýðým þey deðilmiþ. Dikdörtgen biçimli bir ülkeydi burasý ama bir çocuk tarafýndan çizilmiþ gibi biçimsizdi, sularla ve sýnýrlarla kaplýydý çevresi. Öldürdükleri kardeþlerine aðlýyordu insanlar.

Çocuðu gördüm ve neredeyse bir akraba yakýnlýðýyla O’na sarýldým. Beni itmedi ama karþýlýk da vermedi. Aðlamýyordu, üzgün görünmüyordu, mutlu da deðildi. Konuþmuyordu, baðýrmýyordu. O’nun için bir þey yapmak istediðimi söylediðimde sadece yüzüme bakmakla yetindi. Cevap vermedi. Saçlarýný düzeltmek için ellerimi uzattýðýmda korkuyla geri kaçtý. O’na vurmak için uzandýðýmý sanmýþtý. O’na vuracaðýmý sandýðý için geri çekilmiþti. O güne kadar ne kadar þiddete maruz kaldýðýný düþündüm. Okulda, evde, sokakta, iþte… Her yerde þiddet O’na yapýþmýþ bir kene gibiydi. Anladým. Benimle gelmek istemediðini biliyordum ama yine de sordum. Beklediðim “hayýr” cevabý kýsa bir duraklamanýn ardýndan tüm kararlýlýðýyla geldi. Nedenini sordum. Nedeni olmadýðýný söyledi. Burada kalacaktý, büyüyecek ve çocuklarýn dayak yemesine engel olacaktý, ilk önce de kardeþlerinin. Bir de annesini kurtaracaktý babasýnýn þiddetinden. Ama O’na ben yardým edemezdim. Uzaklaþmak için döndüm, arkamdan cýlýz bir sesle þunlarý söyledi:

“ Bazý þeyler için çok geç kaldýn. Yýkýmlarý, iþkenceleri, açlýktan ölen çocuklarý, dayaðý, küfrü, tecavüze uðrayan ve bu yüzden öldürülen çocuklarý, bir savaþýn ortasýnda kalan ve ezilen oyuncaklarýna ölen arkadaþlarýna aðlayan çocuklarý, bir arada barýþ içinde yaþamasýnlar diye farklý isimlerle çaðýrýlan çocuklarý gördüðünde oturdun, oturdun ve izledin. Çok geç kaldýn bu çocuklarý kurtarmak için. Ama unutma sürekli bir þeydir doðum ve ölüm. Her gün yardýmýna muhtaç bir sürü çocuk doðuyor. Onlarý kurtarabilirsin belki. Ama acele et, geç kalma sakýn”

Bir daha da benimle konuþmadý. Bir an önce büyüyebilmek için elinde bir ayakkabý sandýðýyla sokaklarda yürümeye, dayak yiyen bir çocuk gördüðünde O’nu savunmak için var gücüyle savaþmaya baþladý.

Koþtum, nefesim yettiðince koþtum. Bir haritanýn içinde, çocuklarý kurtarmak için koþtum, haritada kaybolan çocuklarý bulabilmek için koþtum. Çocuklarýmý yaþatabilmek için koþtum. Geç kalmamak için koþtum. Koþuyorum hala. Koþacaðým sonsuza kadar. Ölmeyecek artýk çocuklar açlýktan, bedenlerine kurþun iþlemeyecek çocuklarýn, dayak yemeyecekler, aðlamayacaklar dumanlarýn, islerin içinde, oyun oynayacaklar bombalardan korkmadan. Bu sefer geç kalmak yok. Öðrencilerime verdiðim sözü tutana kadar koþacaðým bu haritanýn içinde.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn modern kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ayakkabýnýn Dili
Azizin Gri Dünyasýnda
Ýzmaritçi

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Pi'nin Öyküsü
Tembellik Manifestosu
Albert'in Yalaný
Göktaþý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýntihar [Deneme]
Avuçlarýnda Gün Iþýðý [Deneme]
Bekleyiþ [Deneme]
Ölüm [Deneme]
Ýkilem [Deneme]


Bahadýr ÖZBÜTÜN kimdir?

Artýk benim onurum Çamurlara batarak, Kendini aþýnmaktan Güç bela koruyacak. Kirletecek çaresiz Taammüden kendini; Çarþý pazar gün boyu Kentleri dolaþarak. Artýk benim onurum Eðri pervazýnda, Ahþap bir kapý gibi Gýcýrdayýp duracak. Metin ALTIOK

Etkilendiði Yazarlar:
Franz KAFKA


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Bahadýr ÖZBÜTÜN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.