..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Anı > Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU




30 Kasım 2007
Ben Geldim Anne  
Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU
10 yıldır ailesinden ve memleketinden ayrı yaşamak zorunda kalan, bir özel harekat timi olan Mehmet'in, yaşam öyküsü anlatılıyor.


:BFGF:
BEN GELDİM ANNE

Tam on yıldır memleketinden, çok sevdiği ailesinden ayrı yaşamak zorunda kalmıştı Mehmet. Girmiş olduğu üniversite sınavını kazanmış ve henüz gencecik bir delikanlı iken, okumak için ayrıldığı memleketine ancak on yıl sonra gelebilmişti. Aradan geçen bunca zaman diliminde, Mehmet üniversiteyi bitirmiş, yedek subay olarak askerliğini yapmıştı. Senelerce doğu ve güneydoğunun terör bölgelerinde özel harekâtta çalışarak bu vatana hizmet etmişti.

“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” misali, Mehmet’in çalışma azmi ve bu mesleğe olan aşkı hiç göz önüne bile alınmadan, sudan bahanelerle maalesef ki özel harekâttan kadro dışı bırakılmıştı. Bundan sonra, özel harekât Mehmet’in içinde acı bir yara olarak kalacaktı. Acı bir yara ve asla ulaşamayacağı bir yıldızı olacaktı. Sonrasında ise; Emniyet teşkilatında şerefli bir polis memuru olarak mesleğine devam edecekti. Mehmet hemen hemen her gece rüyasında, özel harekâtta ki çalışma arkadaşlarını görüyordu. Sabah olduğunda ise, yatağından buruk bir acıyla ve gözyaşlarıyla uyanıyordu. Yüreğinde yanan bu meslek aşkı onu çok yıpratıyordu.

Zaman denilen vuslat o kadar çabuk geçmişti ki, Mehmet her geçen gün biraz daha kabullenir olmuştu her şeyi. Ya da öyle olduğu için, boyun eğmek zorunda kalmıştı. Çünkü yapabilecek hiç bir şey yoktu. Çaresizdi. Mehmet evlenmişti. Mine adında bir kızı, Emir adında bir oğlu olmuştu. Kızı altı yaşına, oğlu da üç yaşına gelmişti. Hayat şartları, yaşam koşulları çok ağırdı. Omuzlarında ağır bir yük taşıyordu. Maddi olanaksızlıktan dolayı özlediği memleketine ve çok sevdiği ailesini bile görmeye gidemiyordu. Anne ve babası henüz torunlarını ve gelinlerini bile görememişlerdi. Bu durum içini acıtıyordu. Mehmet’in yüreğinde olmasını istediği o kadar çok şey vardı ki, imkânı olsa bunların hepsini bir an da gerçekleştirmek istiyordu. Mesela; kızına ve oğluna güzel bir gelecek bırakabilmek, memleketini, annesini ve babasını görüp onlarla hasret gidermek, bir de çok sevdiği özel harekâta yeniden dönebilmek. Belki maddiyata dayalı olan şeyleri zamanla yapabilirdi ama özel harekâta dönmek çok zordu onun için. O da bunun farkındaydı, bu nedenle her şeyi olduğu gibi kabullenmişti.

Kredi kartları borcu yüzünden intiharı bile düşünen Mehmet, bir akşam babasından gelen telefonla, yaşamının bu kadar değişeceğini tahmin bile edemezdi belki de. Adeta Mehmet’e sihirli bir değnek değmişti. Gırtlağa kadar dayanan borçlar yüzünden bunalıma giren Mehmet’in imdadına, babası Metin bey yetişmişti. Kredi kartlarındaki tüm borçlarını kapatmıştı. Borçları yüzünden kaybettiği huzurunu, mutluluğunu vermişti babası ona. Hayatta her şey para demek değildi, ama mutlu, huzurlu ve sağlıklı yaşayabilmek için para şarttı. Zaman öyle bir zaman olmuştu ki; hayatın adı da, sanı da para olmuştu. Yazık ki; bütün manevi değerlerden, dostluk, arkadaşlık kavramlarından bile üstün tutulur olmuştu.

Mehmet, polis sandığından çektiği araba kredisi ile bir araba bile almıştı. Oysaki daha düne kadar bir arabanın hayalini bile kuramazken, şimdi hem borçları kapanmıştı, hem
de güzel bir araba alabilmişti. Belki de hayatında hiç olmadığı kadar çok mutluydu.
O yaz yaşamının en güzel günlerini yaşıyorlardı ailece. Mehmet eşi ile birlikte aldıkları karar üzerine, senelik iznini alıp arabasıyla memleketine gidecekti. Eşi de Mehmet’in ailesini ilk defa görecekti. O da en az Mehmet kadar heyecanlıydı. Nihayet çok özlediği memleketine gitme günü gelmişti. Valizler hazırlanmış, tüm hazırlıklar yapılmıştı. Mehmet on yıldır görmediği anne ve babasını görecekti. Gözünde tüten memleketinin havasını soluyacaktı. Yüreği kıpır kıpır, sanki heyecandan yerinden fırlayacak gibi atıyordu.

Yol boyunca eşi ve çocuklarına unutamadığı anılarından, memleketinden ve ailesinden bahsetti. Araba bir uçak kadar rahattı. Bu nedenle yolculukta çok rahat geçiyordu. Sıkıldıkları ya da yorgun düştükleri zaman mola verip dinleniyorlar, sonra tekrar yola devam ediyorlardı. Uzunca bir yolculuğun sonunda, nihayet Mehmet’in memleketi olan Samsun’a gelinmişti. Arabasını durdurup denizin kıyısında etrafı seyre daldı. Kollarını iki yana açıp, denizin kendine has kokusunu derin derin içine çekti. Kimsenin bilmediği, on yıldır yüreğinin derinliklerinden gelen bir hasret, benliğini esir etmişti sanki. Şimdi ise; bu esareti adeta denize atıyor, ondan kurtulduğunu haykırıyordu.

Samsun; yeşilin her tonunu görebileceğiniz, doğanın bütün güzelliklerini cömertçe sergilediği, son derece güzel bir şehirdi. Mavi ile yeşilin kucaklaştığı en güzel yer burası olmalıydı. Şehrin girişinde yazılı olan tabela anlam yüklüydü.

“Atatürk’ün şehri Samsun’a hoş geldiniz.”

Tüm heybetiyle denize demir atmış Bandırma vapuru, tarihin tüm izlerini üzerinde taşıyarak, nazlı bir gelin kadar saf ve masum duruyordu.

Mehmet’in heyecanı ellerinden, bakışlarından, yüzünün renk değiştirmesinden, kısacası her şeyinden belli oluyordu. Gözlerinin içi gülüyordu. Bir bayram çocuğu gibi seviniyordu. Mutluluk her insana yakışır ama Mehmet’in yüzüne, daha ayrı bir ahenkle gelmişti sanki. Arabayı park edip, cep telefonundan babasına telefon açtı. Babası ile kararlaştırdıkları yerde buluştular. Artık baba ocağına gitme vakti gelmişti. Babası arabada hem yolu tarif ediyor, hem de hiç görmediği torunlarını kucaklamaya çalışıyordu. Mehmet sabırsızlık içinde, geçen her dakika da annesini biraz daha özlüyordu. Ne de olsa anadan babadan ayrı geçen, yılların hasreti vardı yüreğinde.

Evin önüne geldiklerinde, Metin bey torunu Emir’i kucağına alıp arabadan indi. Mehmet arabanın bagajından valizleri indirirken, eşi de kızı Mine’nin elinden tutup bekliyordu. Valizlerin bir kısmını Mehmet, bir kısmını da eşi aldı. Yavaş yavaş merdivenlerden yukarı çıktılar. Babası kapıyı açmış onları bekliyordu. Seneler önce genç bir delikanlı iken ayrıldığı ailesinin yanına, şimdi evli ve iki çocuk babası olarak gelmişti. Mehmet’in gözleri annesini arıyordu. Az sonra uzun boylu, beyaz tenli, yeşil gözlü, başı eşarplı mütevazı bir kadın odada beliriverdi. Bu kadın, senelerdir hasretini yüreğinde taşıdığı annesinden başkası değildi.
İkisinin de gözleri birbirine değmişti, ikisi de ağlamaklıydı. Oturduğu koltuktan fırlayarak kalktı Mehmet. Hasretle uzun uzun annesinin boynuna sarıldı. Onu öptü, kokusunu içine çekti. Annesi de oğlunu öpüp, kokladı. Ana oğul ikisinin de gözyaşları durmak bilmiyordu artık. On yılın hasreti derin izler bırakmıştı yüreklerinde.

Annesi Mehmet’e sıkı sıkıya sarılarak;
“Çok şükür Allah’ıma. Seni ölmeden önce dünya gözüyle bir kez daha görebildim. Çok şükür Allah’ım… Çok şükür…”
Mehmet boynuna sarıldığı annesine;
“ Seni çok özledim anne. Sana geldim. Sana torunlarını ve gelinini getirdim.”
“Ben geldim anne…”


28. 09. 2006 / ANKARA

EMİNE SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın anı kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mor Koyun
Türk Subayı İle Ermeni Kızın Aşk Öyküsü
Gerçek Sevgi
Başlık Parası
Güneş Yüzlü Çocuklar

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Boz Eşşeğin Rüyası
Gavurdağı
Baba İle Oğul"un Kaderi

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Filistin Gözlerimde Ağlıyor [Şiir]
Ankara [Şiir]
Leyl-i Gecelerde Yusuf [Şiir]
Ahh Sevgili [Şiir]
Emine Sevinç Öksüzoğlu 2008 Yılı Kültür Sanat ve Başarı Ödülleri [İnceleme]


Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU kimdir?

SANAT YAŞAMI 20. 01. 1974 yılı Gaziantep doğumlu olan Emine Sevinç Öksüzoğlu; ilk, orta ve lise eğitiminin ardından, İstanbul Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesinde ve Gaziantep Devlet Tiyatrosu Onat Kutlar sahnesinde, sahne sanatları ve Tiyatro oyunculuğu üzerine eğitim gördü. Ferhan Şensoy, Ekrem Erkek, Hüsnü Alan ve Muhammed Cangören gibi ustalardan eğitim aldı. Onlarla aynı sahneyi paylaşmanın gururunu yaşadı. Gaziantep Devlet Tiyatrosu Onat Kutlar Sahnesi’nde, sahne yönetmenliği de yapan Emine Sevinç Öksüzoğlu, Türkiye genelinde birçok oyunlar sahneledi. A. Ü. TÖMER Gaziantep şubesinde Sahne Sanatları, Diksiyon, (Güzel konuşma sanatı) Diyafram ve Tiyatro oyunculuğu üzerine öğretmenlik yaptı. Uzun seneler sahne tozu yutmasına rağmen, çok sevdiği Edebiyat’tan hiç bir zaman ayrı kalmadı. Şiir, öykü, düzyazı, astroloji, felsefe, kültür sanat, eleştiri, araştırma inceleme, ve edebiyat üzerine yazıları, yerel ve ulusal olmak üzere bir çok yazılı ve görsel basında yer aldı. Ayrıca bir çok Televizyon ve Radyoların Sanat ve Edebiyat programlarına konuk oldu. Gaziantep’te yayımlanan Olay, Zafer, Güney postası, Gaziantep 27, Doğuş, Yeni Gazete ve Ekspres gazetelerinde Sanat yönetmenliği yaptı. Kosova; (Balkan Aydınları ve Yazarları) BAY ve İnci çocuk dergilerinin, Almanya; Ezgi Kültür Sanat ve Edebiyat dergisinin, İstanbul; Ana kültür Sanat ve Edebiyat dergisinin, Ankara; Kendi Kültür Kalıtı dergisinin, Adana; Ozan, Söylem, Aykırısanat Kültür ve Edebiyat dergilerinin Gaziantep bölge temsilciliklerini yürüttü. Ayrıca bu dergilerde Şiir, öykü, düzyazı, astroloji, felsefe, kültür sanat, eleştiri, araştırma – inceleme, edebiyat, Türk tiyatro tarihi ve (diksiyon) güzel konuşma sanatı üzerine yazıları yayımlandı. İstanbul’da yayın yapan Ana Kültür Sanat ve Edebiyat dergisinin hazırlamış olduğu “Ana Antoloji” de, Adana’da yayın yapan Ozan Kültür Sanat dergisinin hazırlamış olduğu “Ozanlar Sevgi Yumağı” şiir antolojisinde ve “Yaşayan kadın şairlerimiz” isimli ansiklopedi de şiirleri ve sanat yaşamı yer aldı. Ayrıca 2007 yılında Ankara’da Elvan yayınları sahibi Sayın İhsan Işık tarafından yayımlanan, 10 ciltlik “Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür adamları Ansiklopedisi” nde eserleri ve sanat yaşamı yer aldı. 13. 04. 1997 yılında üç boyutlu resim sanatçısı olan Arslan Bayır’la birlikte, “Mustafa Kemal Atatürk ve Şiir” konulu resim ve şiir sergisi açtı. Bu sergi ulusal ve yerel basında uzun bir süre yer aldı. Şiirlerinden bazıları ses sanatçısı ve bestekâr Sayın Gül Kansu tarafından bestelendi. Bir kaç şiiri de, ünlü şair Sayın Naser Feiz tarafından Farsça’ya çevrilerek, Tahran’ın önde gelen sanat ve edebiyat dergilerinde yayımlandı. Şiirleri usta kalem Can Yücel başta olmak üzere, birçok şair ve yazardan övgü dolu yorumlar almıştır. 21 Nisan 1996 yılında 4. Dünya Şairler Gününün ve 26 Nisan 1997 yılında da 5. Dünya Şairler Gününün organizasyonunu yaptı. Sevgi, barış, kardeşlik ve dostluk çağrısıyla, yurt içi ve yurt dışından bir çok şair ve yazarı aynı çatı altında toplayarak, görkemli bir organizasyona imza attı. Bu muhteşem organizasyonla yazılı ve görsel olarak, ulusal ve yerel basında dünya kamuoyunda geniş bir yer tuttu. Güneydoğunun incisi olan Gaziantep’in tanıtımına, dünya çapında katkıda bulundu. Emine Sevinç Öksüzoğlu; birçok Konferans ve Panellere katılıp Edebiyat, Şiir ve Felsefe alanında konuşmalar yapmıştır. Her yıl adına düzenlenen “Genç Şair Başarı Ödülleri” ise; Şiir alanında başarı göstermiş Yedi kişiye, büyük bir törenle verilmektedir. 02. 11. 1996 yılından bu yana, hemen hemen her yıl Tüyap kitap fuarı başta olmak üzere, yurt içi ve yurt dışında imza günlerine, şiir resitallerine ve konferanslara davet edilmiştir. 10. 03. 1997 yılında Kosova’da yayın yapan Bay (Balkan Aydınları ve Yazarları) Kültür ve Sanat Dergisi tarafından “Kültür Elçisi” olarak ödüllendirilmiştir. 01. 06. 2007 yılında Kosova Balkan Aydınları ve Yazarları Kültür Birliği Başkanı ve Bay Yayınlarının sahibi ve yazı işleri müdürü olan, Sayın Osman Baymak tarafından “Teşekkür Belgesi” ile onurlandırılmıştır. 26. 04. 1997 yılında da İstanbul Ana kültür sanat ve edebiyat dergisi tarafından, Türk edebiyatına yapmış olduğu üstün hizmet ve başarılı çalışmalarından dolayı plaketle onurlandırılmıştır. 02. 02. 1997 yılında Türkiye Şair ve Yazarlar Derneği Gaziantep şubesinin kurucu başkanlığını yapan Emine Sevinç Öksüzoğlu’nun, yurt içinde ve yurt dışında almış olduğu bir çok plaket, şilt ve ödülü mevcuttur. İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği) ve Dünya Genç Türk Yazarlar Birliği üyesi olan Öksüzoğlu; Evli ve bir kız, bir erkek olmak üzere iki çocuk annesidir. YAYIMLANMIŞ ESERLERİ : “Sevgiler Günışığında” (Şiir) Ağustos 1996 - Gaziantep Gürsel Yayınları “Bahar Tomurcuğum” (Şiir) Mart 1997 - Adana Aykırısanat Yayınları “Yeşil Gözlerinde Kaybolan Dünya” (Düz yazı / Öykü / Şiir) Eylül 1998 - Ankara Ürün Yayınları “Üşümüş Kar Taneleri” (Şiir) Eylül 2007 – Gaziantep Sanko Holding Kültür Hizmeti Yayınları “Güneş Yüzlü Çocuklar” (Öykü) Eylül 2007 – Ankara Ürün Yayınları “Zamansız” (Şiirler) (Azerbaycan Vector Uluslar arası İlim ve Edebiyat Eserleri Araştırma ve İnceleme Merkezi Tarafından Azeri diline çevrilerek yayımlanmıştır. )


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.