..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Cumhuriyet fikir serbestliði taraftarýdýr. Samimi ve meþru olmak þartýyla her fikre saygý duyarýz. -Atatürk
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Fantastik Roman > Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu




26 Aralýk 2007
Ufuktaki Þehir  
1.Bölüm -Yeni Çað-

Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu


Koþarken aðlamak zordur...


:BBBA:
I.Bölüm
YENÝ ÇAÐ


Koþarken aðlamak zordur.

Simmu bunu yeni anlýyordu. Arkasýna bakmadan, yanan kaslarýnýn aðrýlarýna aldýrmadan kaçýyordu. Yüreðine henüz çökmüþ derin üzüntünün matemini tutmaya vakit bulamamýþtý. Çaresiz kalmýþ aklý, ona oradan uzaklaþmasýný emretmiþti. Þimdi hem koþuyor, hem de sýzlayan kalbinin buz tutmuþ acýsý yüzünden aðlýyordu.

Bir süre sonra –ki çok uzun bir vakit geçmemiþti- hýzla yaklaþan tehlikenin ne kadar da yakýnýna sokulduðunu korku içinde hissetti. Kurak arazide bir baþýna dolanan netameli rüzgâr kulaklarýndan uðuldarken, hýzla yaklaþan toynak gürültüleri kahkahalara ve haykýrýþlara karýþýyordu.

Simmu bu hedefsiz kaçýþýn er geç sonlanacaðý aný hayal etti. Zira birazdan ricatýnýn nihai noktasýna ulaþacak ve aslýnda amaçsýz olduðu en baþýndan belli olan koþuþunun bitiþinde, belirsiz bir geleceðin koynuna yuvarlanacaktý. Bu sebeple Simmu, gözünün önünde sürekli yinelenen sahneyi hatýrlayarak son adýmlarýný harcýyor ve daha çok taze olan bu kahrolasý aný sebebiyle aðlýyordu.

Toynaklarýn kuru toprak üzerinde uyandýrdýðý sarsýntý ve yerin teninden dirilttikleri tozun yoðun bulutu artýk Simmu’nun eline ayaðýna dolanmýþtý. Atlarýn körük gibi býraktýklarý nefesler ensesini uyuþturdu. Sürücülerin mayhoþ kahkahalarý, böðürtüleri ve bir zincirin ucunda salladýklarý silahlarýnýn havayý yýrtarak çýkardýðý výnlama, zaten kararmýþ olan ümitlerini un ufak etti.

Yaklaþýyorlardý… Alabildiðine düz ve ölü olan bu topraklarda ne saklanabilir ne de ardýndakileri atlatabilirdi. Birazdan üç toplu kýskaç ayaklarýna dolandýðýnda yere kapaklanacak ve meçhul sonunun ailesininki kadar feci olmamasý için Kaholi Tanrýlarýna yalvaracaktý.

Havada savrulan iplerin výnlamasý birden bire yükselip, son bir tiz cýyaklama koyuverdi. Ayný ip anýnda Simmu’nun bileklerinin çevresine ulaþtý; hýzlý turlar atarak iki ayak bileðini birbirine yanaþtýrdý ve onlarý sýkýca bitiþtirdi. Simmu son adýmýný atamadýðý zaman, üç toplu ipin ayaklarýný iyice sarmaladýðýný biliyordu. ‘Artýk önemli olan koþmak deðil’ diye haykýrýyordu þaþkýn aklý ‘ artýk yaralanmadan yerde yuvarlanmanýn önlemlerini almalýsýn!’

Yüzüstü yuvarlanmýþtý. Göðsü þiddetle inip kalktý. Atlarýn canlarý çýkmýþçasýna kiþnediklerini duydu. Bazý kaba seslerin onlarý durdurmak için böðürdüklerini iþitti. Hayvanlarýn sýrtýndan atlayanlarýn hýrýltýlý ve kalýn nefeslerinden, daha önce hiçbir þeyden korkmadýðý kadar korktu. Yüzü hala yere dönüktü ve suratý etrafýnda uçuþan tozlar gözyaþlarýnýn üzerine yapýþýp kalýyordu. Rüzgâr tenine sýmsýký sarýlýyor ve çocuðu bir büyük edasýyla himayesine almaktan vazgeçmiyordu ki bu cansiperane hareketinin azýlý haydutlar üzerinde hiçbir hükmü olmayacaðýnýn farkýnda deðildi.

Simmu’nun küçük bedeni masum ve çaresiz sarsýlýþlara teslim olmuþtu. Kývranýyordu. Bir ses iþitti; apaçýk insan lehçesiyle konuþuyor ve lisaný katlediyordu. Simmu ‘eyvah’ dedi içinden. Aklýna ansýzýn aðýllarýn ve adaklarýn kanlý imgeleri doluþtu.. Bunlar O’dorklardý…

--

… Günlerle sayýlabilecek bir zaman önceydi. Yerleþim iyice ýssýzlaþmýþ, en son Rez’as Ailesi, çadýrlarýný yirmi küsur þafak evvel toparlayýp doðuya göç etmiþti.

Atalarýnýn mirasýna saygýsýzlýk etmeden yüzyýllardýr yaþadýklarý bu çorak topraklara veda etmek hepsine kahýr dolu acýlar veriyordu. Fakat yaþama dört elle sarýlmak ta atalardan kalan bir dürtüydü. Çorak Topraklar’ a karþý direndikleri yýllar boyunca yaptýklarý aslýnda buydu. Yine bu dürtü sebebiyle doðuya, yerleþik halklarýn arasýna karýþmaya gidiyorlardý.

Simmu’nun amcasý Yâkud çadýrdan içeriye girince, babasý Simmu’ya çadýrýn dýþýnda oynamasýný salýk vermiþti. Babasý ona karþý hep sevecen davranýrdý. Amcasý içeriye çarpýlmýþ bir suratla girince de öyle davranmaya çalýþtý.

Yâkud kan ter içerisinde kalmýþtý. Yanýk ve uzun suratý pýrýldýyordu. Sivri çenesi gerginleþmiþ, uzun ve siyah saçlarý kirle daðlanmýþtý. Gözlem devriyesinden iyi haberler getirmediði belliydi.

Simmu, çadýr bezi yýrtýlarak açýlmýþ giriþin önünde çömelmiþ oynarken içerisini duyabilmeyi denedi. Arazinin üzerinde kýzgýn rüzgârlar sürünüyordu. Amcasýnýn sesinde kötü bir þeyler vardý:

“Rez’as lar son yerleþime ulaþamamýþlar. Hektun Kabilesi’nin obasýndan on gün evvel ayrýlmýþlar. Buna raðmen Vurak’larýn bölgesine gelmediklerinin haberini aldýk.”

Kýsa bir sessizlik rüzgârýn kývrýmlarý arasýna yayýldý.

“Yolu mu kestiler dersin?” babasýnýn sesi kýrgýnlýk ve yýkýlmýþlýðýný ele veriyordu.

“Hektun’dan Vurak’a kadar yolda bir þey yoktu…” amcasý sözünü bitirmedi.

“Ama?” dedi babasý, ‘kötü haber ne kadar ‘kötü’ acaba?’ mý demek istemiþti..

“Meçhul Geçit’ te hiç koruma göremedik.”

“Kaçmýþlar mý!” babasý rüzgârý boðan bir gürlemeyle haykýrdý.

“Emin deðilim kandaþým. Fakat daha vahim haberlerim var sana.”

“Nedir onlar?”

“Meçhul Geçit’ten batýya kadar kuzey göçebelerinin hiç biri yerinde deðil. Ýzlerine hiçbir yerde rastlamadýk. Korkarým… Korkarým saldýrýya uðradýlar.” Amcasýnýn söylediði son sözlerde korkunç bir gerçeðin kaçýlamaz sonucu sönüyordu.

“Nasýl olur?” dedi Simmu’nun babasý Urkud, çaresizliðini açýkça göstererek, “orada en az kýrk göçebe kabile yaþar. Hepsine birden nasýl saldýrmýþ olabilirler? Doðuya doðru kaçmadýklarýna emin misin?” Amcasýndan ses çýkmadý, muhtemelen sadece baþýný evet anlamýnda sallamakla yetinmiþti. Zira babasý “Yazlýk Kuytular’ dadýrlar belki…” diye devam etti.

“Ýlkbahar’ da mý kandaþým?”

“Bilmiyorum… Bilmiyorum!” diyerek patladý Urkud. Aldýðý gürültülü nefesi duyan Simmu çadýrdan bir miktar geriye çekildi. Tedirginlik çadýrdan ýlýk ýlýk yayýlýyordu. Simmu yeniden babasýnýn sesini duydu:

“Meçhul Geçit’ten aþaðýya inmelerini engellemeliyiz Yakud... Sence bunu yapabilir miyiz?”

“Ýçinde bulunduðumuz durum göz önüne alýnýrsa bunun imkâný yok. Kuzeydeki, Meçhul Geçit’teki göçebelerin mukavemet kabiliyetlerinin üstünlüðünü sen de bilirsin. O’dorklarýn kuzeyden inmeye baþladýklarý zamandan beri onlara karþý kahramanca durmuþlardý.” Yakud’un sýkýntýlý nefesini duyan Simmu’nun içine bir kurt düþtü. Amcasý devam edince haklý olduðunu gördü. “Lakin görünen o ki, bu sefer tüm deneyim ve yiðitlikleri O’dorklar karþýsýnda yitip gitmiþ ve kýrk senedir korunan mevziiler, geçitler yerleþimler… Hepsi… Hepsi önlerinde kýrýlýp mahvolmuþ...” amcasý esefle suskunlaþtý.

Simmu kafasýný çadýrdan içeriye uzatmaya cesaret edebilmiþti. Amcasý babasýnýn karþýsýnda baðdaþ kurmuþ oturuyordu. Fakat hali kasvetli ve bitkindi. Kafasýný sýkýntýyla sallayarak devam etti, “Sungr Yerleþimi alev alevdi. Gördüðüm en gaddarca iþlerden biriydi kandaþým. Muazzam bir katliam yapmýþlardý. Kadýnlar, yaþlýlar, çocuklar… Bebekler.” Yakud’un gözleri öfkeyle puslanýyordu.

“Ne diyorsun!” diyen babasýnýn beti benzi atmýþtý. Gözleri fal taþý gibi açýlmýþ, amcasýnýn anlattýðý vahþeti hayal ediyormuþçasýna infiale düþmüþtü. Amcasý sýkýlarak gözlerinde pýrýldayan yaþlarý sildi. Sert mizacýnýn keskin kývrýmlarý hüznü yansýtmayabilirdi ama duruþundaki garip mahcubiyet ve isyan onu ele veriyordu.

“Bütün kabileler mi?” diye sordu babasý.

Amcasý omuz silkti, “Sanmýyorum. Bazý göçebeler yerlerini terk etmiþti. Umalým ki batýya gitmek gibi bir çýlgýnlýða düþmüþ olmasýnlar. Zira içlerine düþen ümitsizliði hayal edebiliyorum…” Yakud içindeki sýkýntýyý sindirmeye çalýþarak bir süre sustu. Bu çadýrýn bu denli kasvetle yüklenmesine ilk kez þahit olan Simmu þaþkýndý. Amcasýnýn biçare bir yiðidi andýran suratýný izlemeye devam etti. Yakud hafifçe silkinip derin bir nefes aldý, çadýrýn içindeki hava kupkuruydu, genizde yanmaya sebep oluyordu. Raporunu vermeye devam etmeyi denedi, “…Bir kýsmýnýn çadýrlarý oradaydý ama.. Kendileri yoktu.”

Simmu ses çýkarmadan çadýrýn içine sýzdý ve gölgelerle sarmalanmýþ bir kenara sindi. Çadýrýn tepesindeki boþluktan giren ýþýkla yarý yarýya aydýnlanan babasýnýn suratýna bakýyordu. Gergin ve asýk sýfatýnda binlerce yýl sürmüþ savaþlarýn kerametsizliðini taþýyordu sanki babasý. Çökmüþtü. Sýkýntýsý tarafýndan köþeye sýkýþtýrýlmýþtý. Maðlubiyetin ýstýrabýný soluyarak mahva doðru düþüyordu. Urkud gözlerini kapayýp çenesini sývazladý.

“Söylenenler doðru mu dersin Yakud? Bu barbarlar gerçekten…” babasý hafifçe kývrandý, doðru ve daha az vurucu kelimeyi aradý… Bulamadý.

“Yamyamlýk mý?” dedi amcasý; çekinmeden söyleyivermiþti. Çekinecek ne kalmýþtý ki, “Söylenceler durduk yere çýkmaz kandaþým. Çocuklarý beslemek için aðýllarý olduðu da söylenceler arasýnda. O zavallýlarýn hepsini yemiyorlar, bazýlarýný iblislerine adýyorlarmýþ.” Amcasýnýn buruþan suratýný midesi kasýlarak izlemiþti Simmu.

Babasý sebatla sükûta bürünmüþtü. Amcasý baðdaþ kurduðu yerden kalkýp, halý kaplý zeminde bir ileri bir geri yürüdü. Çadýrýn loþ ýþýklarý, yorgun bir post kokusuyla harmanlanýyordu. Simmu saklandýðý gölgelerin daha da içine geriledi. Gizlice dinlediðinin anlaþýlmasý, böyle bir anda hoþ karþýlanmayabilirdi.

Babasý hala konuþmuyor, hatta kýpýrdamýyordu. Gözleri parmaklarý arasýnda çevirdiði boncuklu ipteydi. Amcasý yeniden çömelip baðdaþ kurdu, bu sefer Simmu’nun babasýna daha yakýn oturmuþtu. Ellerini babasýnýn dizleri üzerine saygýyla koydu:

“Ne yapmalýyýz kandaþým?” diye sordu, “Kabilemizi burada daha fazla tutamayýz.. Ve diðerlerini…” Yakud çaresizliðinden güç alarak sesini yükseltti, “Ama sen gitmeden buralardan ayrýlmayacaklarýný da biliyorsun. Lakin kendi yerleþimimiz içinden giden beþ aileyi suçlayabilir misin? Onlar bizim kadar dirayetli deðil diye sövebilir miyiz onlara? Bu lanet olasýca kuraklýk bize þimdiye deðin ne verdi ki ona hayatýmýzla minnet gösterelim. Atalar daha doðuya gitmeye gönülsüzdüler diye, sýrf onlar adetlerine sýkýca baðlýydýlar diye daha ne kadar ölüme yaklaþmalýyýz?” amcasýnýn sesi derinlerden gelen bir sarsýntý gibi yükseldi, “Kuzeyden ölüm iniyor iþte! Bir an önce gitmezsek bizi de lanetleyeceði kesin bir ölüm hem de…” Yakud’un elleri titriyordu. Aðabeyi Urkud karþýsýnda hiddetlendiði için soluyarak ve utançla sakinleþiyordu.

Urkud bir müddet daha sükûnetini muhafaza etti. Kardeþi yere bakýyordu ve verilecek her cezaya razý görünüyordu. Urkud kendine yakýþan bir aðýrlýkla kýpýrdandý ve sað elini kardeþinin omzuna getirdi:

“Gideceðiz kandaþým, gideceðiz” dedi Urkud kafasýndaki muhakemeyi tamamlayýnca. “Zaten kala kala kaç aile kaldýk ki?” kafasýný çevirip çadýrýn giriþini üzgün bir bakýþla seyretti, “bu topraklar yeni sahiplerine yer açmamýzý istiyor. Daha fazla inat etmemizin ne manasý olur?”

Sonraki günler sýkýntý ve telaþla geçmiþti. Komþu göçebelerin reislerine haberler salýnmýþ ve göçün haberi verilmiþti. Bu yapýlmasý gereken bir iþti çünkü Simmu’nun kabilesi Çorak Topraklar’ýn diðer göçebelerini tabiiyeti altýnda toplamýþtý. Bunlar hala haber bekleyerek yerlerini koruyor ve sýk sýk gönderdikleri ulaklarla durumdan haberdar kalýyorlardý. Þimdi bekledikleri haber gönderilmiþ olacaktý.

Dönen habercilerin bazýlarý göçebelerin yerlerinde yeller estiðinden dem vurdular. Bazý haberciler ise hiç dönmediler. Simmu’nun babasý tavrýný sertleþtirip kendi göçebelerini en son yola çýkmak konusunda þartlandýrdý. Böylece göç planý tamamlandý ve kararlaþtýrýlan günde ilk göçebe kabilesi, yanlarýna verilen muhafýzlar eþliðinde doðuya doðru yola çýktý.

Ta ki en doðudaki ve son kalan kabile olan Vuraklarýn Çorak Topraklarý terkiyle, Simmu’nun babasý kendi göçebelerine hazýrlýk emrini verdi. Aslýnda günlerdir hazýr olan tebaasý ise diðer gün yola çýkmak için Reis’i bekler oldu. Lakin kuzeyden sel gibi akan kara toz bulutlarý arasýndan fýþkýran barbarlar, Vuraklarý Sert Rüzgâr Geçitleri’nde katlettikleri gün ki gibi üzerlerine abandýlar ve kýlýçlarý kana doyana deðin kaslarýnýn yangýnýna aldýrmadýlar.

--

Simmu ailesinin yok edilmesine üzüldüðü kadar kendi hayatý adýna da endiþe duyduðundan delicesine koþmuþtu. Belki biraz ileride bir kurtuluþ, bir yarýk ya da bir karanlýk vardýr diye… Onu içine çekip barbarlarýn zulmünden kurtulmasýna yarayacak soðuk bir karanlýk, bir kuyu… Onu hissettirmeden alacak bir mezar…

…“Þu besili yavruyu çevirin de yüzünü görelim.”

Simmu bir odunun konuþtuðu izlenimine kapýlýyordu. Ses boru gibi ve kalýndý. Ýçi ürperdi. Birazdan o sesin sahibiyle yüz yüze gelip, onun barbar bakýþlarý altýnda ezilirken asýl ürpertiyi yaþayacaðýný çok iyi biliyordu. Bu adam derin acýsýnýn mimarý, bu vahþi yaratýk geri kalan hayatýnýn mahvoluþ tanrýsýydý. Simmu’nun yazgýsýný avuçlarý içinde eðip bükmüþ ve tamamen bir muammaya dönüþtürmüþtü. Simmu kahroluyor ve içine düþtüðü dehþetten kurtulamýyordu. Az önce bu adam, ailesini hunharca katletmiþ, anne babasýnýn cesetleri üzerinde çarpýk bir eðlenti yaratýp kanlarý içinde zýplayýp durmuþtu.

Her þey Simmu’nun gözleri önünde gerçekleþmiþti. Masumiyet kýlýfýndan henüz sýyrýlmamýþ yaþamý pek çok yerinden yara almýþ, çocukluk hevesleri ve heyecanlarý solmaya yüz tutmuþtu. Þimdi küçük kalbinin üstlenemeyeceði bir dirayet gerekliydi ona; ama Simmu sadece aðlayabiliyordu, o kadar.

Þiddetle omzundan tutulup yüzükoyun çevrilince bir inilti koyuverdi Simmu. Bu çevresindeki haydutlarý keyiflendirdi. Pis ve gaddar kahkahalarý Simmu’nun üzerine boþaldý. Simmu tedirginliðinden medet umarak ýsrarla yere bakýyor ve minik hýçkýrýklarla aðlýyordu. Haydutlar etrafýnda bir çember oluþturdular. Konuþmalarý –özellikle Simmu’nun anlayýp korkmasý için insan lehçesinde konuþmalarý- Simmu’yu dehþet içinde býrakýyordu.

“O’nu bu akþam kýzartalým. Bir kýsmýný da güneþe sereriz. Eh, yolumuz uzun.” Saðýr eden bir kahkaha gümbürtüsü.

“Bana kalýrsa ilk önce annesini yiyelim. Babasýný köpeklere atarýz. Ama bunu- burnuyla Simmu’yu iþaret etmiþti- Reis’e götürelim. Ziyafette çevirme yemiþ oluruz!” dedi yanýndakilerle itiþip kakýþarak gülüþen ve anlaþýlan ufak bir çocuðu ölesiye korkutmaktan büyük bir zevk alan haydut.

Ýçlerinden birisi, hýçkýrýklarý giderek daha da þiddetlenen Simmu’nun yanýna eðilip çürük yumurta gibi kokan nefesini çocuðun üzerine saldý ve horuldayarak yüzüne karþý, “Sence seni ne yapalým?” diye sordu. Ardýndan saçlarýndan tutarak kafasýný geriye çekip Simmu’nun yüzüne tükürdü ve ayný þiddetle çocuðun saçlarýný öne doðru kopartýrcasýna savurdu. Küçük çocuk zývanadan çýkmýþ gibi aðlýyor, çevresine toplanmýþ çapulcu sürüsü iðrenç eðlencelerine devam ediyorlardý.

“Yüzüme bak insan yavrusu” dedi ilk baþta duyduðu kalýn ve kaypak ses. Simmu söyleneni yapamayacak derecede korkuyordu. Gözünün önünde hala, akýl almayacak þekilde öldürülen annesi ve onu kurtarmaya giderken gýrtlaðýna bir kýlýç sokulan babasýnýn can çekiþen halleri vardý. Korku üzerini bir küre misali örtmüþken yalnýzca olanlardan ürküyor ve eylemden garip bir þekilde kaçýnýyordu. Omzunu kopartmaya hevesli bir el onu tutup yüz üstü baþka bir yere savurunca ince bir çýðlýk atýp baðýrarak aðlamaya devam etti.

Düþtüðü anda hem sýzlayan omzu hem de tozlu toprak üzerinde sürtünen bacaklarý ve kalçasý acýmýþtý. Onlarýn suratlarýna bakmaktan kaçýnmaya daha fazla devam edemezdi artýk. Kýçýnýn üzerinde, ellerinden destek alarak geri geri kaçýlmayý denedi. Çabasý artýk hiçbir iþe yaramýyordu. Sarý bir yangýn topu misali kavuran güneþin önünde kara bir suret belirdi; yüzü görünmüyordu. Sýfatý adeta kapkara bir çukur gibi görünüyordu bu durumda. Berisinden güneþin kudretli sarý ýþýklarý taþýp Simmu’nun gözlerini sulandýrýyordu.

Yüz daha da yaklaþýnca karartý yerini kývrýmlara ve koyu bir ten rengine býrakmaya koyuldu. Simmu suratýn burnuna deðin yaklaþmasýyla berbat bir kokunun ciðerlerini doldurduðunu hissetti; günlerdir temizlenmemiþ bir laðým çukurunun bet esansýydý adeta..

Simmu derhal kafasýný önüne eðip bekledi. Önünde beliren irade fazlasýyla baskýndý. Çocuk ondan sadece korkabiliyordu. Bir elin çenesini kavradýðýný acý içinde fark edince korkusu kabardý ve gözlerinden bir perde yaþ aktý. Uzun ve güçlü parmaklar tarafýndan bir sýkýca kavranmýþ çenesi yanýyordu; genizden gelen iniltisi haydutlarý epeyce eðlendiriyor gibiydi. Gözüne dikilmiþ bir çift göz bebeksiz, sadece ak bir perde olan gözlere bakarken kalbinde bir fidan öldü.

“Bu koku…” dedi bembeyaz gözlere sahip haydut “ … et kokusudur. Kuzeydeki göçebe bir ailenin küçük bebeðinin körpe eti…” kaba gülüþmeler göðe doðru yayýldý. Haydudun kýlçýklý sesi bir müddet durulup, kahkahalarýn etrafýnda iyice olgunlaþmasý bekledi.

“Körpe et!” diye uludu barbar güruhundan biri.

“Aðýldaki en lezzetli etti!” dedi ince sesli ama gaddarlýðý incelikle örtülmeyen biri.

Simmu’yla konuþan adam bir süre çocuðun suratýný inceledi. Çocuða sirayet eden dehþetin derecesini anlamaya çalýþýyordu. Çenesindeki elini daha da sýktý. Þimdi Simmu diþlerinin sýzlamasýna dayanamayýp kafasýný o kuvvetli elden kurtarmaya çalýþtý. Adam bunu görünce oldukça eðlendi. Çocuðu biraz daha korkutabilirdi:
“Bunu sana neden söylüyorum biliyor musun? Çünkü sen þanslý sayýlýrsýn…” diðer eliyle Simmu’nun kaburgalarýnýn altýný sýktý “Urkud’un semiz oðlunu yemek bize düþmez. –barbarlarýn hayal kýrýklýðý nidalarý- bir reisin oðlu, diðer reisin ganimetidir.” O anda tüm O’dorklar hep beraber baðýrdýlar; bu toplu uluma, yüz tane aðza bastýrýlmýþ yüz tane yastýðýn içinde boðulan bir ses gibiydi:

“Reisin ganimetidir!!”

Simmu’nun kaburgalarýný morartan adam kafasýyla arkadaþlarýný onaylayarak devam etti:

“… ve muhtemelen O’da seni yemeyecektir. Tabii ki ne isterse onu yapar; o bu yüzden reistir zaten. Fakat yenilecek daha deðersiz ganimetler varken seni ziyan etmez.
“Ýþte bu yüzden bu kokuyu hayatýn boyunca unutma. –adam aðzýnýn derinliklerinde bir fare ölmüþ kadar berbat olan nefesini bir daha býraktý- çünkü dört senedir kimse senin kadar þanslý olmadý.”

O’dorklar Çorak Topraklar’da, yaþanýlabilir tüm araziyi insanlardan temizlemiþlerdi. Göçebelerin çok azý kaçabildi. Öldürülenler leþ yiyicilerin ve kurtçuklarýn ziyafeti olarak býrakýldý. Düþmandan kimse ne yakýldý ne gömüldü. Çocuklar aðýllara kapatýlýp semirildi. Esir alýnan kadýnlar ve erkekler –çünkü yaþlý kimseyi sað koymamýþlardý- zafiyetten ölecekleri gün gelene kadar çalýþtýrýlýp eziyet gördüler.

Vakit Çorak Topraklar’da O’dorklarýn vaktiydi. Doðu ve Batý arasýndaki bu kötürüm ülkede, Yedi Mor Ay’ýn sahiplerince yazýlmýþ yepyeni bir çað baþlýyordu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik roman kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ufuktaki Þehir III. Bölüm
Ufuktaki Þehir II. Bölüm

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sanki... [Þiir]
Gidiþim [Þiir]
Ýnsan Çiftliði [Öykü]
Garip Bir Buluþma [Öykü]
Mezarýmý Derin Kaz [Öykü]
Oda - - - 1 - [Öykü]
Nokta [Öykü]
Yol Bitti [Öykü]
400 Küp [Öykü]
Cennet [Öykü]


Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu kimdir?

KiMDir??. . GerÇEkTeN. . KiMDir??

Etkilendiði Yazarlar:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.