İçine koyabileceğin bir karanlığın olmadan, bir ışığın olamaz. -Arlo Guthrie |
|
||||||||||
|
Sıradanlıkların içinde yitip gitmemek için,bir paragrafın içine hapsetmişti kendini. Tek zararlı alışkanlığı sigaraydı,bazılarına göre de şiir yazmak. Hançerli kelimeleri biçim biçimdi. Gözlere mutlak surette nem katardı mısraları. Onun adı Hüseyin'di. Talebeydi. Boy boy kitapları kalemleri vardı. Çoğunun ucu şiir yazmaktan körelmiş,işporta işi kurşun kalemler taşırdı. Ucuz bir odada kıt kanaat geçinir,duşsuz bir odada yatardı. Pek kimseyle konuşmazdı yerli yersiz. Herkese açmazdı şiirlerini. Gece oldu mu dökülüverirdi beynindekiler satırlara. Onun adı Hüseyin'di. Kaçmıştı bir yerlerden. Kopup gelmişti şehrin kum tanelerinden biri olmak için. Celal vardı okuldan,bir de Hasan. Bir tek,ikisiyle paylaşırdı az sayıdaki sırlarını. Bir tek Hasan'la Celal bilirdi Hüseyin'in umutlarını. Kar yağarken yazardı, yaz gelene dek yazardı. Ne mektup beklerdi birilerinden ne geldiği yere döneceği günü. Yakışıklı çocuktu kimse farketmesede. Onun adı Hüseyin'di. En çok demli çayı şekersiz severdi. Bir de dudaklarına yapıştırıp sigarasını,kendi çapında bir şeylere çatmayı. Bir dağ gibiydi düz ovada. Dağın tepesinde bir ova gibi. Türkü söylerdi dinleyenler can dostları. Kimseye ilişmezdi. Ne kimsenin yolunu kesti ne yolu kesildi. Öylesine,yaşamış olmak için yaşayanlardandı. Onun adı Hüseyin'di. Derken okul çıkışında birgün Hüseyin yine demli bir bardak çayı avuçlarına sarmış, Hasan'la Celal'i bekliyordu. Biraz gecikti ikiside. Gelirken de üç kişiydiler. Bir kız vardı yanlarında,Hüseyin'le tanıştırdılar. Kız adını söyledi önce,sonra elini uzattı. Hüseyin sevmedi kızın adını Ona kendi bir ad taktı. Bir şiir aşığıydı kız. Hüseyin okudu,kız dinledi. Kız tebrik etti kibarca ve İstanbul Türkçesi ile Hüseyin masum ve mütevazice kızaran yüzünü gizlemeye çalışarak ''Sağol'' dedi. Kız gitti. Hüseyin kıza şiirce bir isim taktı. ''Buram buramdı gelişi,Reyhan olsun'' dedi. Sonraki gün Reyhan yine geldi. bir sonraki gün ve daha sonrasında da.. Hatta aylarca. Hüseyin ilk kez hissetmekteydi kalbinin çarptığını İlk kez duyumsamayı öğrendi Reyhan'ın gözlerinde. En el değmemiş özlemle Reyhan'dı artık başlamışların sonu ve sonrakilerin tek başlangıcı. Artık mısralar Reyhan'a akıyordu. Sevgiler de öyle.. Şiirli,türkülü,sohbetli günler geldi geçti. Reyhan'ın ''Merhaba''sının Hüseyin'in ''Memnun oldum''unun üzerinden yıllar geçti. Hüseyin kendinden çok sevdi. Ona yazdı,onu yazdı,onu söyledi. Artık sıradan insanların arasında,sıradanlıkların içine hapsetmiyordu kendini. Ayna ile aralarından su sızmıyordu mesela. Nasıl da gülüyordu gözlerinin içi umutla. Bir kış günü,Hüseyin'in demli bir bardak çayı sardığı bir gün Reyhan geldi. Bu kez merhabaların en soğuk olanı döküldü dudaklarından ''Gidiyorum''dedi kız. ''Hem de dönmemek üzere'' -Ne zaman? -Yarın. Bardak kırıldı. Hüseyinbaştan sona yarıldı. Zorunlu sohbetler yapıldı o akşam,o son akşam. Mecburiyetler ve lanet olsunlarçoktan kesmişti Reyhan'ın biletini. Kim zapt ederdi bilinmez o gece Hüseyin'i. Reyhan gitti. Artık son bir görüşü kalmıştı Reyhan'ı. O son akşamHüseyin sığamadı milyonlarca insanın sığdığı şehre Uyuyamadı. Önce uyuyamamaktan,sonra uyanamamaktan korktuğu için uyuyamadı. O akşam Hüseyin en güzel şiirini yazdı,kağıdı katladı. ve hayatında ilk kez ılık ılık ağladı. Zamanın da kahpeliği üstündeydi hemen sabah oldu. Güneş doğdu. Hüseyin dondu. Öyle zordu ki adım atmak ve ağlamamak. Ağır ağır sürüklenerek çıktı odasından. Gitmesi gereken yere gitti. Sigara içti,soğuk soğuk terledi. Saatine baktı. Bir sigara daha yaktı. Reyhan geldi. Söyleyemedi Hüseyin. Söyeleyemedi. ''Gitme yol uzak,dönüş yasak'' diyemedi. Reyhan elini cebine götürdü. Muavin teleşle çağırdı Reyhan'ı. Oysa,bilseydi Hüseyin'i hiç böyle acele eder miydi? Reyhan,özenle dörde katlanmış bir kağıdı Hüseyin'e uzattı. Hüseyin'de öyle yaptı. Birbirlerine bakmaktan şiirlere bakmadılar. Reyhan gitti. Ne Reyhan ne Hüseyin otobüs kalkana kadar okumadılar şiirleri. Otobüs gitti. Hüseyin ıslak yanaklarını sildi. Kağıdı özenle kat yerlerinden açtı. Aynı anda Reyhan'da cam kenarındaki koltuğunda veda şiirini okumaya başladı. Her ikiside kelimelerin ezikliğini mısraların hafifliğine yüklemişti. Her ikiside sevgilerini son ana kadar anlatamadılar. Mısraların anlatışları ise çok geç kaldı. Ne Reyhan otobüsten inebildi Ne Hüseyin yetişebildi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © macide özcan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |