"Ýçtenlik bütün dehanýn kaynaðýdýr." -Boerne |
|
||||||||||
|
Ve arkada ki konuþtu; “Yalnýzca gerçek seni özgür býrakabilir Leibniz, ölüm deðil.” Eos!, tahmin etmeliydim diye düþündü, rüzgara bu kadar laf edip de Eos'u nasýl unutabilirdi ki, onun tek aþký, en büyük savaþta aldýðý en büyük yaradan daha aðýr yaralayan baþ düþmaný, en tehlikeli dostu… Bir dostun olabileceðinden çok daha tehlikeli hem de… Ve iþte orada duruyordu her zamanki ihtiþamýyla. Bal rengi gözleri ýslaktý, aðlamaklý ve hüzünlü görünmesine sebep oluyorlardý. Kýzýl saçlarý onun tutkusunu gösteriyordu sanki. Kýsa ve zayýf vücuduysa gücünü tanýmlamaya yetersiz kalýrdý. Onun gücü doðadan, yaþamdan geliyordu çünkü. Þafak Tanrýçasýydý o; gündoðumunu, umudu temsil ediyordu. En güçlü kaynaktan alýyordu gücünü Eos; umuttan. Bu göz alýcý tanrýça Leibniz’in tam karþýsýnda duruyordu ve ona umut olarak gelmiþti ya da gönderilmiþti. Büyük bir ihtimalle Enyalios göndermiþti onu, Zeus tahtýný terk ettiðinden beri Enyalios yönetiyordu Olympos'u. “Neden geldiðini sormamý mý bekliyorsun yoksa söylemeyi düþünmüyor musun?” dedi Leibniz. Cevabý zaten biliyordu ama kendi aðzýyla duymak istedi, umudun kendisini içinde hissetmiþti ya umut etmeye cesaret edebilmiþti tekrar, Eos’un kendi isteðiyle, onun için geldiðini duymak istedi, sevgisini hissettirmek için geldiðini duymak istedi ama umut etmek yapabildiðinin en fazlasýydý. “Enyalios gönderdi beni tahmin ettiðin gibi. Kendine bir þey yapmadýðýndan emin olmamýz gerekti. Konsey tarafýndan verilmiþ bir görevin var ve bunu yerine getirmekle yükümlüsün, bunu hatýrlatmaya geldim”. Her zamanki gibi sakin ama iðneleyici konuþuyordu Eos. “Gittiðim zaman görev ve yükümlülüklerimin pek bir önemi kalmayacak sanýrým” dedi Leibniz. Eriny’lerin eline düþmek bile daha cazipti þu anda konseyin verdiði görevlerden. Hades’ in paralý askerlerine dönüþmüþlerdi zaten Erinyler son zamanlarda. Eos’un gözlerine dikti gözlerini Leibniz. Sevgi kýrýntýlarýný arýyordu tek ihtiyacý olan sarýlmakta þu an ona; göðsünü göðsünde hissedecek kadar sýký sarýlmaktý ama Eos’un donuk bakýþlarý ve ürkek davranýþlarý engelliyordu bu aný yaþamasýna. Leibniz'se sadece hayal ederek avunuyordu. “Görevini tamamla Leibniz… Bunu yapmadan yukarý geri dönemeyeceðini biliyorsun ve seni temin ederim Pegasus'un sýrtýnda gelsen yine almaz Enyalios seni Olimpos'a. O yüzden Leibniz; çok fazla vakit kaybettin, artýk konseye elle tutulur bir þeyler getir. Enyalios haberci melekleri geri çekiyor onlarýn aralarýna bir çok casus karýþtý artýk, satýlýklar hepsi. Bu yüzden konseyle arandaki baðlantý ben olacaðým bundan sonra. Her þafakta çaðýrabilirsin beni.” Diyerek arkasýný döndü Eos ve nefes kesici güzelliðiyle ýþýk huzmesine dönüþüp güneþe karýþtý… Leibniz onun ne kadar kendinden emin olduðunu görüp bir kez daha hayran oldu aþkýna. Söyleyeceðini söylemiþti ve uygulanacaklarýný biliyordu, Lebiniz de biliyordu. Eos ne dese yapacaktý tabi ki. Birden onu ne kadar çok özlediðini fark etti. Özlemek, aþk, hayranlýk... Bunlar tanrýlara ait özellikler deðildi. Ancak o kapý belirdiðinden beri tüm insan duygularý içlerine iþlemiþti tanrýlarýn. Ama aradan yýllar, yüzyýllar geçmiþti ve tanrýlar uyum saðlamýþtý bu duygulara. Evreni kaosa sürükleyen de buydu zaten. Tanrýlar nefreti, kini, hýrsý, kýskançlýðý öðrenmiþti. Leibniz ise aralarýndan bazýlarý gibi bunlarýn yanýnda aþký öðrenmiþti. Gerçi diðer tanrýlardan farklýydý o. Tam olarak tanrý bile deðildi. Tanrýlarýn anasý Gaia ona tanrýlarýn güçlerine denk çok etkili rünler vermiþti. Ve bu rünlerden bir kýsmýný vücuduna iþlemiþti. Böylece Leibniz’in vücudu ölümsüzlüðe eriþmiþ ve kýrýlmaz rünleri onu neredeyse yenilmez yapmýþtý. Üstündeki rünler köþeli geometrik þekillerden oluþuyordu ve her birinin baðlantý noktasý o rünü özgün kýlýyordu. Bir sekizgenin hangi köþesinin altýgenin hangi köþesiyle baðlantýlý olduðundan ibaretti büyüler. Sadece Eos'un gözyaþlarý kýrabilmiþti o rünleri bugüne kadar. En sevdiði varlýk onu incitebilecek tek olandý iþte… Ve Gaia Leibniz’e göklerin muhafýzý olmasýný emretmiþti. Leibniz göklere çýkmýþ, ýrkýna arkasýný dönmüþ, yoluna devam etmiþti. Uzunca bir sure her þey yolundaydý, mutluydu Leibniz ve kibiri gözlerini kör etmiþti. Ta ki Bendis kaybolana kadar. Bendis’in kayboluþu son deðildi, devamýnda haberci periler takip etmiþti ve bu periler Gaia ile aralarýnda olan tek bað idi. Kimse Gaia'ya nasýl ulaþacaðýný bilmiyordu, eðer biri onu görmeyi hak ederse Gaia çaðýrýrdý zaten yanýna. Kendi bilinci ve isteðiyle Gaia’ya ulaþabilen tek tanrý; tanrýlarýn tanrýsý Zeus’tu. Zeus’un nerede olduðunu ise uzun süredir kimse tahmin bile edemiyordu. Hades, Gaia'nýn artýk onlara ulaþamadýðýný öðrenince tanrýlar tahtýna göz koydu ve tanrýlarý iki tarafa böldü. Yandaþlarý ve düþmanlarý. Ýþte o zaman konsey Bendis ve perileri bulmak için birini göndermeye karar vermiþti. Aralarýnda insanlarýn boyutuna en çok uyum saðlayabilecek kiþi Leibniz'di çünkü rünleri onu insan boyutundayken bile terk etmiyordu. Oysa diðerleri uzun süre dünyada kaldýðýnda güçleri azalýyor hatta bazen yok oluyordu. Bir de yaþlanýyorlardý tabi. Sonuç olarak Leibniz’i gönderdiler. Eos’la ayrýlmalarýnýn sebebi buydu iste. O hiçbir açýklama yapmadan, önceden Leibniz’e haber bile vermeden konseye Leibniz’i gönderme teklifinde bulunmuþtu. Ve iste Leibniz'i hiçbir ejderha, hiçbir titan, hiçbir tanrý yýkamazken, Eos'un bu önerisi yýkmýþtý. Bütün kararlar boyunca yavaþ çekimdeydi Leibniz, olaylarýn geliþimini anlamamýþ, dinlememiþti. Sadece bakýyordu ama görmüyordu. Eos’la olan baðlarý da iþte tüm o saatler boyunca yavaþ yavaþ, an be an kopmuþtu. Bu durumsa Leibniz’in gitmesini kolaylaþtýrmýþtý. Onu göklere baðlý tutan her þeyi gitmiþti zaten. Dünyada ise durumu pek iyi gitmemiþti. Bendis’in kaybolmasý açýklanamýyordu, ne olmuþ olacaðý hakkýnda hiçbir fikirleri yoktu. Aslýnda var olan tek fikirleriyse hiç olmasa daha iyiydi çünkü o fikir Kronos'un artýk serbest kaldýðýna ve yok edebilme büyüsüyle Bendis'i yaktýðýna dayanýyordu... Durumu zorlaþtýran ikinci olay ise, Leibniz'in haberci perileri bulmasý olmuþtu. Mesaj þuydu: “tutulduðum kafesin anahtarý dünyada”. Buradansa Gaia'nýn esir tutulduðu anlaþýlýyordu. Bunu yapabilecek yine tek bir kiþi vardý, Kronos. Demek ki Hades babasýnýn emirleriyle hareket ediyordu. Þimdiyse Leibniz anahtarý bulmalýydý. Dünyaya alýþmasý çok zor olmuþtu. Bir de bu kadar çok anahtar olabileceðini tahmin etmemiþti. Ýnsanlar neden her þeyi kilitliyordu ki? Her evin kilidi vardý, her odanýn, her kutunun, hatta bazen koridorlarý bile kilitliyorlardý, ulaþým araçlarýný kilitliyorlardý. En garip olanýysa birbirlerinin bileklerinden kilitlemeleriydi* ( *günümüz modern kelepçeleri 1862 de icat edildi. Leibniz dünyadan ayrýldýktan çok sonra...). Yaratýcý bir çözümdü ama gereksiz gözükmüþtü Leibniz'e. Ýnsanoðlunun birçok icadý gibi... Ve tekrar Gaia'nýn tutulduðu kafesin anahtarýna döndü. Anahtar tanrýlar diyarýnda açýlan o kapýyý da kapatacaktý herhalde. Böylece Gaia kurtulmuþ, Kronos hapsedilmiþ olacaktý. Ancak bir sorun vardý. Leibniz anahtardan hiçbir iz bulamamýþtý. Tam on yýldýr arýyordu. On yýldýr dünyada yapayalnýzdý ve sanki zaman yavaþlamýþtý. Ýnsanlaþmýþ, amaçlarýndan sapmýþtý. Tüm umudunu yitirmiþ ayný insanlar gibi neden orada olduðunu unutmuþtu ve bu binaya çýkmýþtý. Ýleriye baktý. Güneþ doðmuþtu, artýk kendini toplamalý ve yoluna devam etmeliydi. Artýk insan olmadýðýný hatýrlamanýn vakti gelmiþti. Daha da önemlisi artýk o da merhametsiz olacaktý týpký kendisine davranýldýðý gibi ve nereden baþlayacaðýna dair bir fikri vardý. Eos: þafak tanrýçasý Bendis: Trakyalýlarýn ay tanrýçasý. Enyalios: Savaþ tanrýsý Ares'in adlarýndan biri. Eriny'ler: Ýntikam saçan tanrýçalar.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Dicle Guntas, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |