çocuk!..
önce sessiz okudum sana yazdığım şiiri
sonra da sesli...
sesli okursam, daha bir anlıyorum şiirin söylediklerini..
gözüm, duygum, sesim ve dilim giriyor araya, kucaklıyor birbirini...
ısınıyorum şiire, biraz da üşüyorum sona doğru..
nedendir bilmem
korku saklayan elim yokluyor yüreğimi...
değdiği yerde yangın çıkıyor, hohluyorum...
hohlamak, ateşi söndürmek adınadır
ve
o ateşe düşen seni kurtarmak adına..
başka ne olabilir ki!..
yapma çocuk!
ateşlere atma kendini, ağlarım bak...
senin yandığın yerde orman büyütemem
çiçek açtıramam badem ağaçlarına
rüzgarda dalgalandıramam ekinlerimi...
kıraçlaşırsın, kömüre dönmüş taşlar basar içini;
kaybolur kentlerin...
sokaklarında harcarsın kendini...dayanamam!..
genişletmiştim
niye küçülttün ki gökyüzünü!..
iyi ama, hangi bulut geçer içinden o zaman...
yağmaz ki yağmur, uçmaz ki kuşlar...
hasret kalırsın kelaynaklara!..
tarihim, tarihindir!..
aynı zamanda doğduk
aynı zamanda ağladık biz
aynı zamanda mevsimleri devşirdik kitaplara...
aynı zamanda bayram yaptık günleri...
aynı zamanda baktık dalgalanan bayrağa
yanıltma beni!
ve senin kanın da kırmızıdır damarında çocuk!..
geceleri katma ona!
ortakçısı ol günışığımın artık...