Bir deliyle aramda tek bir ayrým var. Ben deli deðilim. -Salvador Dali |
|
||||||||||
|
Yemeðin ardýndan hemen her akþam , eþ dost bizim evde toplanýrdý . Zaten kalabalýk olan aile nüfusumuz bu vakitlerde ikiye üçe katlanýr , bu yüzden biz çocuklar , koca evde oturup oyun oynayabileceðimiz bir tenha köþecik bulamazdýk. Evimiz beþ on dakika içerisinde konuklarla dolup taþacaðýndan , yemeðimizi yer yemez sofra kaldýrýlýr , yataða koltuða çeki düzen verilir , iki ayrý demlikte ocaða çay konulurdu . Ýskambil kaðýtlarýný ve domino taþlarýný çýkarýp oyun masasýný hazýrlamak babamýn göreviydi . Aðabeyim oyunlarda tutacaðý hesap için kaðýdýný kalemini hazýrlar , ablalarým giyimlerini son bir kez kontrol etmek üzere ayna karþýsýnda sýraya girerdi. Ev halkýmýn bu telaþýna çok zaman ben de katýlýr , yeni oyuncaklarýmý kurnazca en kuytu köþelere gizlemeye çalýþýrdým . Her gece baþýma üþüþüp bana huzur vermeyen yaþýtlarýmdan ,bu þekilde oyuncaklarýmý korumayý planlardým . Bir kez çalmaya baþladý mý dur durak bilmeyen kapý zili , ne zaman ki uzun bir istirahate çekilir , gelenlerin tamam olduðu kanaatiyle önce bardak bardak çaylar içilmeye baþlanýrdý . En keyifli dedikodular , gün yüzüne çýkmamýþ ilginç haberler , iþte bu anlarda dillendirilirdi . Bu nedenle çay vakti , evimizin en gürültülü vakti olurdu . Biz küçükler ellerimizde birer oyuncak parçasý (çünkü benden daha kurnaz bir çocuk çýkar ve her seferinde oyuncaklarýmý bulurdu) oralý deðilmiþ gibi görünüp gizlice kulak verdiðimiz bu hararetli sohbet anlarýnda neler iþitmezdik ki… Kimin gözü kimdeymiþ , kim karýsýný dövermiþ , kim parasýný kumarda kaybetmiþ gibisinden türlü türlü konular , iþte bu gecelerin en heyecanlý tartýþma ve yorumlarýna sahne olan bulunmaz anlarýydý . Ýçilen çaylara ara verilip , bir köþede iskambil , baþka bir köþede domino oyunu baþladýðýnda bile her grup kendi arasýnda az önce çözümsüz kalmýþ konularý yorumlamaya devam ederdi . Bu birbirinden renkli konularýn kulaðý çýnlatýlan kahramanlarý arasýnda –kendisini az çok tanýdýðýmdan olsa gerek – benim ilgimi en fazla Ýsmail çekerdi . Mahallemizde Ýsmail’in oldukça bol çeþidi bulunduðundan , (Topal Ýsmail , Uzun Ýsmail , Kara Ýsmail) bu Ýsmail’e de onun en belirgin ve belki de sahip olduðu tek özelliðiyle hitap edilir ; ”Kendi Kendine Konuþan Ýsmail”denirdi. Çay sohbetlerinde en az o konu olur ; ancak en gizemli ve yanýtsýz sorular onun adýna sorulurdu: “ Bu adam ne konuþuyor kendi kendine ?” “ Bir insan niçin kendi kendine konuþur?” Her kafadan ayrý bir ses çýkýp farklý farklý tahminlerde bulunulmasý ve kimsenin de bir diðerinin tahminini kabule yanaþmamasý yüzünden bu sorular hiç bir zaman ortak bir yanýt bulamaz , çözüme kavuþmadan bir sonraki geceye býrakýlýrd ý. Ve ben çok daha fazla meraklanýrdým bu kez . Koca koca adamlarýn bulamadýðý yanýtlarý bulma derdine düþer , derin derin düþüncelere dalardým . Gündüzleri bu adamý gördüðüm vakitler yüreðim eziliyormuþ gibi bir hisle , içten içe ona acýrdým . Kimselerle ilgisi olmayan , aslýnda yanýtsýz kalmýþ bir iki sorusu dýþýnda , kimselerin de onunla ilgisi bulunmayan bu insana , her þeyden önce lakabýndan dolayý acýrdým . Niçin diðer adaþlarý gibi kýsacýk deðil de tren vagonlarý gibi upuzun bir lakabý bulunurdu bu zavallýnýn ? Kendi kendine konuþan diy e uzatýlacaðýna ,niçin bunu karþýlayabilecek tek bir sözcükle tanýmlanamamýþ Ýsmail ? Eðer öyle olsaydý , adýnýn söyleniþ kolaylýðý sayesinde gece sohbetlerinde belki de daha fazla konu edilirdi . Ve bir insanýn kendi kendine ne konuþtuðu , daha da önemlisi , niçin kendi kendine konuþtuðu sorularý sýklýkla ele alýnýp tartýþýlýr , böylece ortak bir sonuca ulaþýlarak mahalleli meraktan kurtulurdu. Ýsmail’in evi , mahallemizin yorgun bir ihtiyar gibi sýrtýný dayadýðý yamacýn en tepelerinde , kestane ormaný denilen sýk aðaçlýklarýn bir kýyýcýðýnda olmalýydý . Her gün , sabahlarý aþaðý , akþamlarý yukarý olmak üzere iki kez kapýmýzýn önünden geçerdi . Onu görebildiðim anlar iþte bu vakitlerdi . Bir de –yalan olmasýn- bazý günler , evden uzaklaþma cesareti gösterdiðim (çoðu kez dönünce azar iþittiðim) deniz kaçamaklarýmda , ýssýz sahilde bir baþýna dolanýrken rastlardým : Kendi kendine konuþan Ýsmail , hep kendi kendine gezerdi . Yakasý ve dirsekleri aðarmýþ , buruþuk lacivert takýmý dýþýnda baþka bir elbise giydiðine tanýk olmadým. Oldukça uzun boyluydu . Geçip giden yýllara yalnýzca rengini vermekle yetinmiþ ,kar gibi beyaz saçlarý vardý . Hiç evlenmediði bilinen bu ihtiyarýn , sonradan anlaþýldýðý üzere hayatta kimsecikleri de yokmuþ . Yani hep kendi kendine yaþamýþ Ýsmail . Kapýmýzýn önünden geçtiði vakitler , gizliden yüzünü izlerdim . Etli dudaklarýnýn kýpýrtýsýný , kaþlarýnýn ve iri gözlerinin hararetle oynayýþýný defalarca gözlemiþ ; buna raðmen , bozuk bir radyo frekansý gibi iþitilen fýsýltýlarýndan anlaþýlýr tek bir sözcük olsun yakalayamamýþtým . Ýz peþinde koþturan bir dedektif gibiydim . Kat kat bulutlarýn göðü siyaha boyadýðý bir sonbahar ikindisi ,merakýmý yarýlayacak ilk kanýtlara ulaþtým . Hýzarla doðranmýþ iri kütük yýðýnlarýnýn gerisinde , yalnýzca bana nasip oldu o gizemli sözcükler… Aðaçtan bir oyuncak tekne yapma hevesiyle uygun bir dal parçasý bakýyordum . Taþ merdiveni çýkan ayak seslerini duyunca baþýmý kaldýrýp baktým ve Ýsmail’i gördüm . Benim ardýnda gizlenmiþ olduðum odun yýðýnýnýn diðer yanýnda , düzgün kesilmiþ bir kütüðü altýna çekip oturdu . Varlýðýmdan habersiz derin derin soluklanýyor , soluklarýndan fýrsat buldukça incecik sesiyle konuþuyordu : “ Off . Çok yoruldum . Yok caným , basamaklarý hýzlý çýktýn , ondandýr . Öyle deme , yetmiþ yaþý devirdik artýk . Saðlýðýn iyi ya , sen ona bak . Pek iyi deðilim aslýnda . Kötü kötü rüyalar görüyorum zaten . Telaþlandýðýn þeye bak . Herkes rüya görür . Bunlar farklý ama . Bir yere davet ediliyorum gibi . Sanki toprak beni ça…” O anda topraðý arayan gözleri , tam karþýsýnda beni buldu . Ýþlemekte olduðu suçun tek görgü tanýðýymýþým gibi dehþetle bana bakýyordu . Ben bu buz gibi bakýþlarýn etkisiyle tir tir titrerken , yapmamýþ olmam gereken bir þeyi yapmýþ olmanýn suçunu çoktan kabullenmiþtim . Neredeyse ayaklarýna kapanýp özür dileyecek : “ Duydum ama endiþelenmene gerek yok ; yemin ederim kimselere söylemeyeceðim ” diye yalvaracaktým . Öfke kusan bakýþlarla ayaða kalktýðýný görünce , üzerime saldýrýp hemen oracýkta beni boðacaðýný düþündüm . Ben ev halkýmdan birine duyurabileceðim kadar yüksek bir çýðlýðýn hazýrlýðýndayken o , hýzla geri dönüp yoluna koyuldu . Dudaklarý hareketlenmiþ , kaþý gözü daha bir çýlgýnca oynar olmuþtu : Kendi kendiyle savaþýyor gibiydi . O günden sonra gece sohbetlerinin kalabalýklarý içinde , Ýsmail hakkýnda en çok bilgi sahibi olan bendim . “ Ne konuþuyor acaba ? ” “ Bilmem . Bir þeyler mýrýldanýyor ama anlaþýlmýyor ki (!) ” Çocukça bir gurura kapýlýp duyduklarýmdan , hiç bir yerde hiç kimseye bahsetmedim . Ýsmail’in , sanki karþýsýnda bir dostu varmýþ gibi kendisiyle gayet olaðan biçimde sohbet ettiðini ; ve buna tanýk olarak , herkesin çokça merak ettiði iki sorudan birinin yanýtýný artýk bildiðimi , yüreðimin derinliklerinde kutsal bir sýr gibi gizledim . Ne konuþtuðunu biliyordum þimdi ; niçin konuþtuðunu da elbet bir gün öðrenecektim . * * * Ýsmail bir süre ortalýkta görünmedi . Yokluðu sanýrým benden baþka kimsenin dikkatini çekmedi . Bana yakalandýðý günün üzerinden bir hafta kadar geçmiþti ki , bir anda tüm mahallelinin aðzýndaki tek isim oldu . Kestane toplamak için ormana giden bir kadýn , onun ýssýz kulübesi önünde soluklandýðý sýrada pis kokular aldýðýný söylemiþ . Þüphelenen komþular arkasýndan sürgülü kapýyý kýrýp içeri girmiþler . Yataðýnda boylu boyunca uzanýyormuþ ;kendi kendine ölmüþ Ýsmail . Kestane Karasý denilen fýrtýnalý bir havada taþýdýlar . Evimizin önünden geçiþlerini bahçe duvarýnýn ardýnda gizlenerek izledim . Rüzgar , üzerine attýklarý paçavranýn uçlarýný havalandýrýnca , saçlarý kadar beyaz yüzü göründü . Benden yana dönük bu yüzde artýk ne bir hareket ne de ifade vardý . Yine de ben bu çok kýsa an içinde , sanki bir þeyler fýsýldadýðýný duyar gibi oldum : ” Senin yüzünden oldu ” dedi ; ” Sen de benim gibi ol ! ” Yýllar sonra bugün , Ýsmail’in öyküsünü yazmaya çalýþýyorum . Sisler ardýnda kalan geçmiþi her anýþýmýn ardýndan , onun kadar kimsesiz hissediyorum kendimi ; ve onun kadar çaresiz … Ben bugün dört yanýmý kuþatan soðuk duvarlar arasýnda onu hatýrlarken , Ýsmail’in bir zamanlar merak ettiðim ikinci sorusunun yanýtýný da öðrenmiþ oldum . Ve bu yanýtý , günden güne Ýsmail’e benzeyen birisi verdi bana . Ýsmail gibi kendi kendine konuþuyor o da ; yalnýzca adý Ýsmail deðil , o kadar… Aralýk-2000
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © erkan þahin, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |