"...öyküyü yazan bilge, beşinci ya da altıncı göbekten kral torunu olduğumu ortaya çıkaracak şekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote |
|
||||||||||
|
Merak, zor bir konu. Nereden bulaştığımı ben de merak ediyorum. Merak, bir bakıma insanın hem kendisiyle, hem de çevresiyle hesaplaşmasıdır. O, ulaştığı sınırların içine neleri almıyor ki? Bence merak, biraz da kıskançlık demektir. İlk merakınızı hatırlayınız: Size yeni alınan bir ayakkabının benzeri, kardeşinize de, siz herhangi bir yerde iken alındıysa, eve dönmek için saatin geçmek bilmeyen dakikalarına isyan etmişsinizdir. Sizinki kırmızıysa, acaba onunki nasıl? Nasıl olacak? Size ayakkabı alınınca, yaramaz kardeşiniz kaşlarını yıka yıka sesini de yükseltmiş ve; "Aynısından ben de isterim!" demişti, değil mi? Bu yüzden merak, insanı zamanla yarıştırıyor. Bu yarışlar da, hayatımızın hemen her döneminde, hepimizi sonsuz koşulara sürüklüyor. Böyle koşularda merak bizi, depara kaldırır. Koşmak, dakikaları yutmak, ulaşmak istediğimiz noktaya kanatlanıp uçmak isteriz. Kâlbimiz, bu sırada yeni heyecanlarla çarpar. Bu heyecanlar, ulaştığımız, umduğumuzla karşılaştığımız oranda, bize huzur verir. Bizimkinin aynısı, kardeşimize alınmadıysa seviniriz. Başkası, bize göre daha iyisi alındıysa, üzülürüz. Üzüntümüzün temelinde yatan, az da olsa, merakımızın yarattığı kıskançlık değil mi? Merak, belki de bir sorgulamadır. Fanusunun başındaki büyücünün; "Aynam, aynam! Söyle bana, yeryüzünde benden daha güzeli var mı?" deyişinin altında, sorgulama yok mu? Meraktan doğan böyle sorular, bizi araştırmaya götürür. Araştırma isteğinin olumsuz yönleri bir güzelce törpülenir, doğruyu, yeniyi ve iyiyi bulmak amacına yöneltilirse, böyle bir davranıştan elde edilecek sonuçların harika olacağına inanmak gerekir. Unutmayınız ki, kuşlar gibi uçma merakı, daha sonra uçak olarak karşımıza çıkmıştır. Kuşlar gibi uçma isteğimizin temelinde, bu konuda onlara benzeme duygusu yatmıyor mu? Aslında merak, bir altın penceredir. Çok uzaklardan bile parıltısını gördüğümüz bu altın pencerenin altında, hangimiz dolaşmak istemeyiz? Daha doğrusu, o altın pencereden içeriye kim girmek istemez? Bir bakıma merak, hepimizin yaşama isteğidir. Meraksız hayat, serapsız çöle benzer. Mecnun'u çöle çeken, Leylâ'nın hayâli değil mi? Ferhat'ın da zorlu dağları yarmasının temelinde, dünyalar güzeli Şirin ile beraber olabilme merakı yok muydu? Çin Seddi'nin büyüklüğü, Babil ya da Sümer tapınaklarının, Mısır ehramlarının sırrı, bir yerleri kapatabilmenin, yerden gökyüzüne ulaşabilme düşüncelerinin yankıları değil miydi? Yunus'a; "Dağ ne kadar yüce olsa da, yol üzerinden aşar." dedirten gerçek, meraktan başka nedir? Çeşitli dallarda kazandıkları, ya da bizim, kendilerine güzellikle veya zorla öğrettiğimiz hünerlerin gösterisine kalkışan hayvanların durumunu, meraktan başka nasıl açıklayabiliriz? Kendisine kazandırdığımız hünerle, insan gibi konuşturabildiğimiz muhabbet kuşlarını, fındık kırdırtabildiğimiz taklitçi maymunları, bisiklete bile bindirdiğimiz sevimli köpekleri niçin severiz? Törpülenen, eğitilen merakın sonunda, başarı ortaya çıkar. Fatih, karadan Haliç'e indirdiği gemilerle İstanbul'u alıp, yeniçağı başlatmıştı. Sesle görüntüyü birleştirme merakımız televizyonu, kendi programımızı yapma, hem görüntüleme, hem de çok uzaklardaki dostlarımıza da gönderme isteğimiz bilgisayarı ortaya çıkardı. Elektriği de unuttuğumu sanmayın. Ampulün mucidi Thomas A. Edison, sanki güneşle yarışmak istemedi mi? Amerika'nın keşfinde, yeni dünyalar bulma merakı ile yola çıkan Kristof Kolomb'un (Cristoforo Colombo) coşkun heyecanını unutabilir misiniz? Çirkin sigarayla ilk buluşmamızın, albenili ruj ile ilk tanışmamızın sebebi, merak değil mi? Görüldüğü gibi merak, hayatımızın bir parçası, hem de vazgeçilmez bir yanıdır. Merakın, meraklının olmadığı yerde, tek düze, soğuk, donuk, tatsız tuzsuz bir hayat vardır. Böyle bir hayatın ne köşesi, ne dönemeci, ne de kavşağı olur. Böyle bir hayata katlanmak zorunda olanlar, bilimin de, sanatın da, teknolojinin de o doyumsuz şafaklarına asla ulaşamazlar. Onlar, tıpkı birer robot gibidirler. Düğmelerine basılırsa çalışır, elektrikler kesilince de, öldür Allah, hiçbir işe yaramazlar. Merak, bütün şaheserlerin doğumunu hazırlayan ilk sancıdır. Bu sancı olmadan, dünyanın en güzel masallarını, kucaklar dolusu sevgi yüklü şarkılarını, yağmaya hazır bekleyen bulutlara benzeyen şiirlerini, meraklarımızı doruğa çıkaran hikâyelerini yaratabilir miydik? Ulu dağlarla kesişen maviliklere, yıldız yıldız yanışlarıyla geceleyin gökyüzünün bütün sonsuzluklarını doldurmaya çalışan ateş böceklerine, huzur ile korkuyu bir arada yaşadığımız koyu yeşil ormanların derinliklerine, rüyâlarımızın kaynağına bizi götüreceğine inandığımız yollara, hep doludizgin kuşanmış merak atlarıyla çıkmadık mı? Merak, bir sıçrama taşı. Sözün özü; kalkınmanın, daha iyi bir dünyada yaşama isteğinin, uygar olmanın, yücelmenin sırrı, bu taşlarda kazılı. Yoksa, meraklarımız olmasaydı, nasıl aşardık bütün tepeleri koyu bulutlarla tutulmuş olan zorlu, yüce dağları? Medeniyet denilen yumağı deşince, göreceksiniz. Onun yükselen her basamağında, ufak büyük meraklarımızın ayak izleri var. Siz, siz olun; şöyle veya böyle bir sebebe bağlanıp, meraklarınızdan asla vazgeçmeyin. Onlarla, Nasrettin Hoca'nın göle maya çalması gibi oynayın. Sakın ola ki bu oyundan da hiç bıkmayın. Bir düşünün: "Ya tutarsa?.." Ben, bu yaşımda, şimdi bile bahçeme diktiğim küçük fidanların vereceği meyvenin merakındayım. Onları görebilmenin, içlerinden birini koparıp tadabilmenin merakıyla çatlıyorum. Eee, pes doğrusu! Hâlâ düğümün ne olduğunu anlayamadıysanız, siz de merakınızdan "çat!" diye çatlayın, olmaz mı? Merak bu ya!.. Oyhan Hasan BILDIRKİ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Oyhan Hasan BILDIRKİ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |