En bilge insanlar bile arasýra bir iki zýrvadan hoþlanýrlar. -Roald Dahl |
|
||||||||||
|
“…Herkes yüzlerce hayat taþýr. Ama bunlarýn sadece biri, hatýrlanmaya deðer. Bu, sizinki olabilir... Sakýn harcamayýn…” Bu sözleri söyleyen uzak doðuda yaþayan bir Çinliye ait. Sözler, yaþadýðýmýz hayatýn içinde uçuþan kelebekler gibi. Bazen birine gözlerimiz takýlýyor ve izliyoruz onu. Kendimizi onun yerine koymak istiyoruz çoðu kez. Ama o güzelliðin bir günlük ömrünü düþününce içimize “hüzün” konuk oluyor. Dün yine gönlüme konuk oldu. Hani aþk ve duman asla saklý kalamaz ya, iþte hüzün de yüzüme yansýmýþ olmalý ki, bir dostum sebebini sordu. Bir iç çekip ýslak kirpiklerimi elimin tersiyle kuruladým. Hýçkýrýk boðazýma ilmek ilmek týkamaktaydý. Yutkundum. Söze nereden baþlayacaðýmý düþünmeden ; -“ Yaþamak güzel ama yaþam seni istemeyince küsersin deðil mi?” Dostum hafiften gülümsedi. Kaþlarýný kaldýrýp; -“Kalbinde yeþil bir dal bulundurursan þakýyan kuþlar gelirmiþ.” Dedi. Anlamlý sözleri bir süre hazmetmeye çalýþtým. Yeþil dal kuru ise sulamanýn bir anlamý var mýydý? Tüm umutlarýn tükenmiþ ise yaþama dair her ne varsa görmezlikten gelmez miydik? Sorular üþüþüyordu belleðime. O suskunluðumu fýrsat bilerek; -“Yaþamý ciddiye alacaksýn…” sözlerini sýk sýk dudaklarýndan düþürmeyen sen deðil miydin? Þimdi ne oldu da, kara bulutlarý þemsiye gibi tepende taþýyorsun.” Aðlamaklý sesimi kontrol edememiþtim. Bir süre tuttuðum gözyaþlarým ýrmaðýn yataðýndan taþar gibi akmaya baþladý. Hýçkýrýklarýmýn arasýnda fýsýldadým: -“Komþum aç iken ben yemekten zevk almýyorum Aylin. Dün bir umut vardý bugün o umut da yok artýk. Üzüntüm o…” -“Ne oldu, ne umudu? Anlatýr mýsýn arkadaþým?” Derin bir soluk aldým. Yanaklarýmdan çeneme doðru süzülen ruhumun öz suyunu parmak uçlarýmla sildim. -“Yaþama umudu arkadaþým, yaþama umudu kalmadý. Alt komþumun her iki böbreði yok. Her iki günde bir diyalize gidiyor. Kýz kardeþinin böbreði uygundu. Ama bugün aldýklarý bir haberle oda umutlarýný tüketti.” Arkadaþým anlattýðým bu “elim” olayý önce sýradan bir haber gibi algýladý. -“Caným, dünyada o kadar fazla hasta var ki, ne zor durumda olanlar var. Her birine üzülecek olursak var ya, aklýmýzý kaçýrýrýz. Toparla kendini.” -“Caným bu senin bana anlattýðýn öyküyle örtüþmüyor.” Dedim. -“Hangisiydi o?” -“Deniz yýldýzýný kurtarmaya çalýþan çocukla ilgili olan…” -“Hýmm, anladým. Peki bu öykü nasýl?” Komþumun üç sene önce bana anlattýklarýný kýsa bir süre kafamda evirdim çevirdikten sonra arkadaþýma anlatmaya çalýþtým. -“Üç sene önce bir hýrsýzýn kurþunlarýyla tek böbreði parçalanýyor ve o böbrek alýnýyor. Diðer böbreðe güvenen doktorlar bakýyorlar ki, o böbrek doðuþtan iþlevini yapmayan bir böbrek. Tabi þoklarý yaþayan aile yýllarca “hukuk” savaþý vermekte. Aile reisi sakat ve iþsiz. Hiçbir sosyal güvencesi yok. 17-19 ve 9 yaþlarýnda üç çocuðu var. Eþi de doðuþtan kalp hastasý. Dün karý-koca balkonda þu konuþmalarýna kulak misafiri oldum.” “…Yaþama ümidimi yitirdim. Öyle de ölüm böyle de ölüm. Nasýl olsa yarýn öleceðim...Sigara içmemi engelleme.” “…Caným Allah’tan ümit kesilmez. Doktorlar senin kesinlikle sigara içmemeni söyledi. Dur bakalým yarýn bize neler gösterecek?..Hem Akdeniz Üniversitesindeki o doktor, hani adý Prof.Alper Demirbaþ olan var ya, iþte ona gideriz...O dokularý tam uyuþmayan hastalara dahi nakil yapýyormuþ...Ne olur, ümidini kýrma...” Sustum…Sustuk... Arkadaþým da bu suskunluðuma eþlik etti. Bu hikayeye hazýrlýklý deðildi. Alt dudaðýný üzüntüyle ýsýrdý. Bir eli omzumdaydý. Hýçkýrýklarýmýn arasýnda; -“ Biliyor musun, su içtiðimde, güzel bir içecek masama konduðunda, leziz bir yemeði tam kaþýklayacaðýmda, aklýma alt katta oturan komþum geliyor. “ -“ Neden?” -“ Çünkü o yiyemiyor. Çünkü o içemiyor. Eðer yer ve içerse vücudu bunlardan arta kalaný dýþarý atacak organlarýný taþýyamýyor. Kanýnda biriken o kimyasal atýklar, onu her gün zehirliyor. Ertesi gün hastaneye zor yetiþiyor. Makineye baðlanýyor, kaný damarlarýndan alýnýp, arýtýlýyor ve tekrar damarlarýna o kan veriliyor. Bu iþlem sonrasý, komþum bütün gün yatýyor. Yaþayan bir ölü, sanki. Öyle genç ki…” Diye ekledim. Arkadaþým kahvesinden bir yudum alacaktý, vazgeçti. Sustuk…Sustuk... Ertesi gün, komþum için ne yapabilirim, düþüncesiyle bilgisayarýmýn baþýna oturdum. Kimden, nereden nasýl maddi destek alabileceðimi ve resmi makamlara ulaþabileceðim adresleri aramaya koyuldum. Hatta; komþumun ameliyat olacaðý Akdeniz Üniversitesi Eðitim ve Araþtýrma Hastanesi Prof. Alper Demirbaþ’a ulaþabileceðim adresi de aradým. Keþke aramaz olsaydým. Keþke tesadüf etmeseydim…Okuduðum haber beni þok etmiþti…Beynimden aþaðýya kaynar sular dökülmüþtü…Hayýr, hayýr ondan da farklý bir ruh halindeydim, þimdi…Deep freze bir anda atýlmýþ insan gibiydim… Neden böyle olduðumu, aþaðýdaki linki týkladýðýnýz anda anlayacaksýnýz… http://www.antalyabugun.com/index.php?page=haber_detay&NID=4874 Emine Piþiren/ Edremit-Akçay/2008
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Emine Piþiren, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |