..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşamak için topu toplam altı haftam kalsaydı ne mi yapardım? Tuşlara daha hızlı basmaya bakardım. -Isaac Asimov
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > ÇAĞLA GÖKDENİZ




6 Kasım 2008
Lale, Nilgül  
ÇAĞLA GÖKDENİZ
Kırk iki yaşında saçlarının çoğuna aklar düşmüş, on üç senelik evli, iki çocuk babasıyım. Ömrünün ikindisini yaşayan bir adamım. Ama bana sorarsanız, yirmi beşinde tanıştığım, o liseli kızlayım hala. Yoo, yoo hayır evli bir adam olarak bunları size anlatmaktan utanmıyorum. Hiç de vicdan azabı duymuyorum. Şey… Bazen, bazen işte…


:BGHA:


Onunla yaşananlar neydi ki? Hangi iklimler anlatabilir hissettiklerimizi? Hangi yağmurlar söyleyebilir yaşayıp da unuttuklarımızı?..

Kırk iki yaşında saçlarının çoğuna aklar düşmüş, on üç senelik evli, iki çocuk babasıyım. Ömrünün ikindisini yaşayan bir adamım. Ama bana sorarsanız, yirmi beşinde tanıştığım, o liseli kızlayım hala. Yoo, yoo hayır evli bir adam olarak bunları size anlatmaktan utanmıyorum. Hiç de vicdan azabı duymuyorum. Şey… Bazen, bazen işte…

Nilgül yani karım içi titrercesine sarıldığı zaman, bir de küçük kızım Şeyda’nın, ‘’baba annemi ne kadar çok seviyordun hadi anlat bana.’’ dediği zamanlar…

Bunların dışında Lale var hep. O liseli kız. Şimdi nerede, kiminle, hayatı nasıl inanın bilmiyorum. Ah bilsem, keşke bilebilsem… Hem bilsem ne değişirdi ki? Kırk ikisinde adam, gençlik aşkının peşine düştü derlerdi en fazla. Bakkal Hüseyin’in karısını aldatıp başka bir kadınla kaçtığı zamanki kadar konuşurlardı bizi. Sonra unuturlardı. Bir Hüseyin, bir eski karısı, bir de yeni karısı hatırlardı bunu en fazla… Ne değişirdi ki?

Zaten bizi hep en fazla yaralayacak olan şeylerden kaçmıyor muyuz? O yüzden böylesine tepe taklak olmuyor mu yaşamımız?..

Ben yirmi beşinde, o on yedisindeydi yıllar önce… Aşkı ellerimizde tuttuğumuz, dokunduğumuz, baktığımız, kokladığımız, sezdiğimiz her şeyde fark edebilecek kadar gerçekti… Ve bunun kıymetini beraber olduğumuz zamanlar içerisinde hep duyduk, hissettik. Kıymet bildik. Yani en azından ben böyle düşündüm.

Ben onu bekliyordum, üniversiteyi kazanmasını, sonra bir yuvamız olmasını…

Sonra bir gün… Hiç sebepsiz, nedensiz bir gün sınıftan bir arkadaşıyla el ele gördüm onu. Hiç hesap sormadım… Geçip karşısına neden Lale diye sormadım.

Sormam neyi değiştirirdi ki?

Şimdi kırk iki yaşında kocaman bir adamım. Yolunu çizmiş, evli barklı, iki çocuk babasıyım… Çoğu erkeğin istediği her şeye sahibim… Ama hala o kızı özlüyor, senelerdir o soruyla yaşıyorum.

Bugün çıkıp gelse Lale otuz beş yaşında bir kadın olarak, ben hala o liseli kıza aşık olurdum galiba.
Galibası eksik, kesinlikle!..

El ele tutuşan sevgilileri gördüğümde, Nilgül bana beni sevdiğini söylerken ve anlatırken, ilk çocuğumu kollarıma aldığımda, bakkal Hüseyin’in başka bir kadınla kaçtığını duyduğumda, ilkokula başlayan oğlum bir gün yanıma gelip, baba ben artık Ayşe’yi değil, Nergis’i seviyorum dediğinde, hep ‘’neden’’ diye sordum kendime. Bu sorunun ağırlı ve cevapsızlığıyla yaşadım hep. Ve yıllarca Lale’yi suçlamak, kızmak, bütün güzel anıları silip atmak yerine ona hak verdim. Onun nedenlerini, yani olabilir nedenlerini sıralayıp durdum kendime…

Lale mi?

Lale liseli, temiz, duru bir kız… Gözleri ışıl ışıl. Sımsıcak… Dokunalası ama kıyılamayası bir şey gibi bir şey o… Farklı.

Okulun yanındaki o parkta dudaklarına öpücük kondurduğumdaki o ıslaklık hala dudaklarımda… Nilgül’le olan sayısız öpüşmelerimizin yanında… Nilgül’ün mü dudağı kötü Lale’den ya da Lale’nin mi dudağı çok çekici Nilgül’den? Hayır… Hayır… İki insana yüklediğim anlamlar çok farklı. Ah değiştirebilseydim anlamları… Sahi, sahi değiştirebilme imkanım olsaydı yapar mıydım bunu?

Yapamazdım… O ıslaklık Lale’ye özgü çünkü… Bir tek onun dudakları bu kadar ıslak ve bu kadar tadılası olabilir…

Geçen az kalsın Nilgül bu yazdıklarımı okuyacaktı biliyor musunuz? Bankadan getirdiğim evrakların arasına sıkıştırıp kaldırdım. Galiba dikkatini çekmedi. Zaten onun bu yazıklarımı okumasını istemiyorum. Bendeki de laf mı? Hangi erkek ister?

Birkaç gündür yazamıyorum. Bankadaki işler o kadar yoğun ki. Bir de üstüne eksik para çıkınca işler iyice çığırından çıktı. Öğle arasındayız şimdi. Ah şu yazmak olmasa, ne kadar boğulurdum ben böyle…

Çıkardığım notların arasında Nilgül’ün yazısını buluyorum. Okumuş… Lale’ye yazdıklarımın hepsini okumuş…

‘’Canım kocacığım,

Sana ne diyeceğimi bilemiyorum. Ağlıyorum şimdi. Gözlerim doluyor, doluyor… Dudaklarım ıslanıyor Lale’ninki gibi… İnan onunki gibi ıslanıyor. Ve sen yoksun şimdi burada, öpemiyorsun beni…

Evlendiğimiz zamandan beri çalışma odana girip hiçbir eşyanı karıştırmadım, taki bugüne kadar… Odaya çekilip yalnız kaldığın bu son zamanlarda işlerinin dışında şeylerle meşgul olduğunu hissettim… Korktum ben. Çok korktum… Seni kaybetme düşüncesi sardı benliğimi. Bu yüzdendir bulaşık yıkarken o kadar çok bardak kırdığım…

Yazında bahsettiğin meseleyi çok düşündüm ve yeni hatırlayabildim. O gün beni ellerimde bir başkasıyla gördüğün çocuk Kerim’di. Hani sana anlatırdım, psikopatın teki benden hoşlanıyor diye. O gün bir kerecik, ellerinden tutayım söz hiç rahatsız etmeyeceğim seni demişti, ben de çok az… Gerçekten az bir zaman için izin vermiştim. Bizi rahatsız etmesin diye. Çünkü sana bir şey yapmasından korkuyordum.

O da sözünün eri çocukmuş. Bir daha rahatsız etmedi. İki yıl önce karşılaştık çarşıda. Eşiyle tanıştırdı beni. Bilmiyorum belki şimdiki olgunluğumuza bakıp kızabilirsin bana; ama o zaman için onu yapmak doğru gelmişti bana. Kızma ne olur…

Canım kocacığım, o sakladığım lise eteğimin içine artık giremiyorum. Dün terziye gittim Aysel Teyze kırmadı beni, bugüne yetiştirecek eteği. Tıpkı lisedeki eteğim gibi olacak…

Ben okul çıkış vaktinde, okulun yanındaki o parkta seni bekliyor olacağım.

Hem Lale, hem de Nilgül’ün dudaklarıyla…

Seni çok seviyorum…’’

Karın Lale Nilgül…


Çağla GÖKDENİZ

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Erişilmediği için...
Gönderen: Mehmet Ali Özler / ,
27 Aralık 2008
Erişilmeyen aşklar erişilmediği için güzeldir. Yazınız daha geniş ve ayrıntılı olabilirdi. Saçlarına aklar düşmüş bir erkeğin "o" aşkını unutamayışında daha başka etkenler olması gerekir. Biraz daha fazla heyecan bu yazınıza cansuyu olur. Başarılar dilerim. Not: Yazım hatalarına dikkat!

:: Şaşırtıcı...
Gönderen: Simten K. Ataç / ,
19 Kasım 2008
Şaşırtıcı ve çok akıcı, beğenerek okudum, emeğinize sağlık

:: ....
Gönderen: mehmet asım erdoğmuş / , Türkiye
13 Kasım 2008
türk sineması tadında... güzeldi.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mutluluk Sadece Senin Yanında Olmakmış, Anladım
Teninin Kokusuna Hasretim
Yalnız Bir Opera
Ellerin
Mezarını Bilmediğim
Hele Bir Sen Git
Bal Gözlüm
Adını Koyma
İçimden Göçtü, Göçüp Gitmelerinin Karası
O Eski Şarkı (İkinci Bölüm)

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İçi (M/n) [Şiir]
Tut ki Mutluyum [Şiir]
Karşı Kıyısın Sen [Şiir]
Dumanımsın, Dumanımdasın [Şiir]
Gölgeydi Cehennem, Tek Bir Soluk İçin [Şiir]
İbrahim... Ateş... Ben... [Şiir]
Birgün [Şiir]
Üşüyorum [Şiir]
Yan... Yan... Yan... [Şiir]
Kanayan Sevdam [Şiir]


ÇAĞLA GÖKDENİZ kimdir?

Her şeyin bir sonu var elbet dedi kadın kendine. Limanlar bekleme yeriydi ve gemiler zamanı gelince giderdi. Gittiği o kadar çok şey vardı ki. Ve şimdi yüzünü yine gitmelere dönüyordu. Öykülerini taşımakta zorlandı hep. Yazarken gözyaşları şahitti. Çünkü ela gözleri bir tek o zaman yeşile kavuşuyordu. Ama artık hep ela kalsın istiyor. Gidişleri biriktiriyor ve intihar saklıyor gözbebeklerinde. Mavi yosun kokulu uçurumda yalnızlıklar betimliyor. Kabulleniyor vazgeçmeyi. Umarım başka bahara o şehirde diye yazdı vakti zamanıyla. Şimdi sonbaharda ve o şehirde. Mutlu. . . 2007-2009 yılları arasında izedebiyatta yazdı. Yazdıkça yaşadı, yaşadıkça da yazdı. Sonra vakit geldi izedebiyatta sus düştü payına. Dar ağacı bile kabul etmedi onu. Limanlar bekleme yeriydi ve gemiler zamanı gelince giderdi. Çıktığı kapıları hiçbir zaman çarpmadı. Kim bilir?Belki bir gün payına düşen sus kalkıverir üstünden. Kim bilir? www. caglagokdeniz. com


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ÇAĞLA GÖKDENİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.