İstek - Gerçekleşme İlişkisi?

Beklentiler(istekler) ile gerçekleşenler arasındaki ilişki-sınır nedir? Bunların etkileri varsa eğer bunun açılımı tam olarak nedir?

yazı resimYZ

Beklentiler(istekler) ile gerçekleşenler arasındaki ilişki-sınır nedir? Bunların etkileri varsa eğer bunun açılımı tam olarak nedir? Bu bahsettiğimiz başka noktalarda ne sonuçlar doğurur bilinmez ama hayat konusunda bilgi sahibi olma açısından önemlidir. İnsan her zaman bir şeyleri ister. Bunları anlık, kısa vadeli, orta vadeli, uzun vadeli ve sonsuzluk olarak beş bölüme ayırmak mümkün.
Sahip olma isteği yani sadece insan tarafından düşünsel olarak yapılan faaliyetin sonuca etki etmesi anlamsız yada bağlantısız gibi görünse de aslında sonuç için gerçektende çok önemlidir. Fakat burada bahsedilen konu bir şey çok istediğinde gerçekleşir düşüncesi değildir. Bunun tersi ne kadar istenirse o kadar ulaşılması güçleşirde değildir. İnsan hayatı boyunca sahip olduğu yada olmak istediği tüm şeyleri belli amaçlar için ister ve gerçekleşmesi durumda birer araç olarak kullanır. Bu noktaya kadar itiraz olması söz konusu olmayabilir ancak buna insan ilişkileri de dahil dersek o zaman farklı düşüncelerde çıkabilir.
Sahip olunan şey zaten istenmez. Eğer bu elinden alınırsa da o zaman bu çok farklı bir durum ortaya koyar ki biz bununla ilgilenmeyeceğiz. Dünyada var olan her şeye sahip bir insan olsa o zaman bu insanın isteyeceği hiçbir şey kalmayacak mıdır sorusu bu noktada bize yardımcı olabilir. Bu insan bunları ne için istemişti? Sahip olduktan sonra artık her şey çok basit birer varlık olmayacak mı? Elbette öyle olacak. Peki o insan tüm bu şeylerin sahibi mi olacak? Elbette ölüm sahip olduğu şeylerden onu ayıracaktır. Bu noktada bahsedilenler herhangi bir bilim dalında en üst seviyedeki biri olarakta algılanıp anlaşılması kolaylaşabilir.
İşte bahsedilen insanın beklentisi olarak kalacak tek şey sonsuzluktur. Ama bu sonsuzluk isteği yalnızca her şeye sahip olan bir insanda doğacak bir şey olmadığı gibi tasarlanmış bir süreçte değildir. Tüm insanların sahip olduğu bir şeydir. Bu istek sayesinde insanlar toplu olarak yaşayabilirler. İnsan sosyal bir varlıktır ve tüm sosyal kurallara uymayı sağlayacak şeyde işte budur. Böyle bir isteğe sahip olmadığını söyleyen birinin kurallara riayet etmesinin sebebi ise yürürlükte olan sistemin bu olmasıdır(ki böyle bir durumun olması söz konusu değildir). Burada sosyal bir varlık olarak yaşamak nasıl inkar edilmezse sonsuzluk isteğinin de bunun sebebi olması nedeniyle inkar edilmeyeceğinden bahsedilmektedir. Bu durum doğal olandır. Kişiye göre ceza almaktan kaçınmak şeklinde değişimde gözlenebilir.
Sahip olunan tüm istekler birbirlerinin koşullarını oluşturur ve diğerlerinin sınırlarını belirler. Bu yukardan aşağı doğru şeklinde gelişir. Sonsuzluk isteği uzun vadeli isteklerin sınırlarını belirlerken, uzun vadeli isteklerde orta vadeli isteklerin sınırlarını belirler ve anlık isteklere kadar gider. Bu noktadan beklentilere geçiş çokta zor olmayacaktır. Sahip olunan beklentiler bir üst seviye tarafından çizilen sınırlardır. Ancak gerçekleşmesi konusu daha ayrıntılı bir konudur.
Beklentilerin sınırlarında oynama olması durumu işte gerçekleşmesine etki etmesi konusuyla alakalıdır. Ortada tüm insanlar için ortak olarak var olduğu bildiğimiz tek istek sonsuzluktur. Ve herkeste aynı olan bu istek bir sonraki aşamayı etkileyerek aşağı doğru inerken nasıl oluyor da milyarlarca insanın farklı farklı istekleri oluyor diye düşünmek söz konusudur. Ancak bu noktada insanların aslında çokta farklı isteklere sahip olmadığı tezi bize yardımcı olabilir? Yani her insan kişisel ihtiyaçlarını karşılamak ister. Bunun için var olan her şey onun aracıdır ve yaşadığı hayatta bunların kullanılması neticesiyle bir sonuca erer ancak sonsuzluk isteği göz önüne alınırsa eldeki verilere göre yapılabilecek tek mantıklı ve tatmin edici sonuç; hayatında sonsuzluk için bir araç olması düşüncesidir. Tüm bu var olan amaç araç ilişkisine benzer bir durum istek-gerçekleşme durumu içinde geçerlidir. Gerçekleşen her ne ise-sonsuzluk dışında- insan için araçtır. Gerçekleşme durumu kendisi araç olursa o zaman bu döngünün devam edebilmesi için isteğin amaç olması söz konusudur. Amaç ise kendi sınır belirleyici olan bir üst seviye olmak zorundadır çünkü sınırları belirleyen o seviyedir???

Burada bahsedilen bir şeyin elde edilmesi için yol göstermek değildir. Anlatılan konunun anlaşılması süreç hakkında bilgi verirken kişisel bir etkiye sahip değildir. Ancak bu konuda daha derinlemesine analiz yapmak için başka argümanlarada ihtiyacımız vardır.

Evrende var olan hiç bir şeyde nötr pozisyon normal durum değildir. iki kutup + ve - söz konusudur. Bu durum varlığın bir parçası olan insan içinde aynıdır. Bizim analizi yapmaya çalıştığımız + durumdur. Ancak bu çabanın nasıl bir sonuca ulaşacağı tam olarak bilinmemektedir. Kantın " düşünmek yargılamaktır" sözü durum için iyi, yakın bir ifadedir. Çünkü başka bir durum söz konusu değildir. Düşünce neticesinde varılan yargılar - yada + olmak zorundadır. Bu durum yalnız düşünceler için değil hayatın her anında geçerlidir. Burada seçime etki eden faktörlerde bunlardır. Nötr pozisyon olmadığı gibi tam uyum içinde + yada - pozisyonda söz konusu değildir. Çeşitli noktalarda farklı pozisyonlarla bir çizelge çıkarmak mümkündür. Bu dna gibi insan hakkında bilgi veren bir tablo olacaktır ve yine aynı şekilde hiç kimsenin ki bir başkasının aynı olmayacaktır. Bu durumu biraz daha derinlemesine incelediğimizde - kutup id, + mükemmel benliktir. Bahsettiğimiz çizelge ise gerçek bulunuşluk seviyesidir. Karar vermeye bulunuşluk seviyesi etkilidir?(değil o sadece bir liste) Aynı seviyede nötre yaklaştıkça istenen her ne ise bunun gerçekleşme oranı düşerken, - yada + lar arttığında gerçekleşme oranı yükselmektedir. Ancak kişi bunun hakkında bir şey yapamaz. Çünkü bulunuşluk seviyesi de id gibi getirilen bir özelliktir. Tıpkı dna gibi sabit ve değişmezdir. İnsanın yaşadıkları buna etki etmediği gibi bu durum şeçimleri gerçekleştirir. Süper ego benliğe etki eder ama seçimi yapan kimdir? Seçimi yapan bulunuşluk düzeyidir bu hem seçim yapan hem de sonuca etki eden bir şeydir. Ancak bunun bu durumda kabul edilebilir bir şey olması söz konusu değildir. Onun için bulunuşluk düzeyini seçimlerin kayıtlı olduğu bir veri bankası olarak alıp sonuca etki etme durumunun asli görevi olduğunu söylemek daha doru olacaktır.(???) insan neye göre seçim yapar? Bunun sınırları nasıl belirlenir?

Burada bahsedilen sonuca etki eden noktaların analizidir. Daha öncede söylediğimiz gibi insan bu duruma etki edemez. Sadece durumu anlayabilir. Ancak bunun ilerisine geçemez. Bunun bilinip bilinememesinin nasıl bir yararı yada zararı olacağı konusu ise şudur; bunun farkında olan kişi bunu başka noktalarda kendine çeviremese de düşünsel anlamda belki binlerce yıllık birikim gerektiren bir şeye ulaşacaktır. Bu durumda kavrayış seviyesinin yalnızca bir kaç kişi yerine tüm insanların elde edebileceği bir şey olmasıdır. Bu durumda insanlığın düşünsel manada sıçraması söz konusudur ama daha öncede söylediğimiz paradoksal durumun bunun içinde doğru olup olmadığı kesin değil. Yani zaten seviyeye ulaşılmadan elde edilemeyecek olan ve bununda kişisel bulunuşluk düzeyiyle alakalı olması durumu tüm insanlar içinde ortak alınabilecek bir bulunuşluk düzeyine benzer bir şeyin olup olmadığı bunun dışında yalnızca seyirci kalarak kayıtı bıraktığımız yerden devam ettirmek gibi bir şey. Ne şekilde olursa olsun ortada sorular ve cevaplar vardır.

Bu noktadan başka fakat alakalı bir konuya geçip tekrar aynı konuya dönmek yararlı olacaktır. Evrende bildiğimiz kadarıyla tam bir düzen söz konusudur. Gezegenler yıldızların, yıldızlar karadeliklerin etrafında dönmekte ve olay ufkuna girdiğinde yutulmaktadır. Elektronlar çekirdeğin etrafında dönüp durmaktadır. Bizim salt akıl yürütme ile ulaşamadığımız ve bilimsel bilgiler sayesinde vardığımız yargılar göstermektedir ki genelde evren özelde dünyada uyum söz konusudur.(insan bazı şeyleri anlamadığı için kafası karışır ve bu yüzden bu karmaşaya göre değerlendir yapar ve emin olmadığı noktada bunun bir karmaşa olduğundan bahsedebilir yada dine atıf yapar) Her insan doğar, yaşar ve ölür. Her yıldız doğar, yaşar ve ölür. Bunu başka örneklerle test edip aynı sonuca ulaşmak mümkündür. Buraya kadar her şey çok normal ancak bu süreçler kendi kendine mi işlemektedir? Mesela evren ilk oluştuğunda neden hemen geri çökmeyip milyonlarca yıl süren bir süreç sonunda yıldızlar oluştu? Bu durumdan evreninde doğup, yaşayıp öleceğini söylemek - bilimsel olarak ispat edilip edilmemesi bir tarafa- delilik olmaz. Aksine doğru bir tahmin olur. Evrenin yaşı ve insanlığın yaşı ortaya konulduğunda insanın evren yok olana kadar varlığını sürdüremeyeceği açıktır. Bunun elbette gerçekleşeceği aşikardır ve bu bizim şuan için konumuz dışındadır. İnsan yaşarken bu durumun ona etkisi nedir? Az öncede bahsettiğimiz uyum doğal olan süreçtir. Bu insan için söz konusu değildir. İnsan buna ne kadar yaklaşırsa o zaman sonuca o kadar olumsuz etkileri olur ki bu sürecin değişmediği daha önce söylemiştik. Doğal durum akıp giden yani şu noktada nötr olarak nitelendirebileceğimiz bir şeydir. İnsan bunu yalnızca izleyebilir sürece etki edemez çünkü süreç nötrün damar noktasıdır, imkansızdır o noktada bir şey gerçekleştirmek. Ondan ne kadar uzaklaşırsa o zaman sonuçta o kadar yakındır. İnsan nötre yaklaştıkça isteklerden kurtulur yada isteklerden kurtuldukça nötre yaklaşır.(biraz daha açıklama. Yani nasıl kuruldu bu bağlantı isteklerle alakalı?) İstekler durum değerlendirmesi yapması açısından veri olarak alınabilir. Bir insanı doğumundan itibaren gözlemleyip daha önce bahsettiğimiz cetveli oluşturduğumuzda onun hakkında gerçek bilgiye ulaşırız. Ama bunun bizim için bir anlamı yoktur.

Önceden beri bahsettiğimiz insanın bulunuşluk düzeyini değiştiremeyeceği konusu durumun bilinmesiyle biraz daha farklı bir şeydir. Amaç gerçeğin bilgisin görüntüsünü çıkarmaktır. Bunun sonuç bulup bulamayacağını bilmesekte yakın bir şey çıkması durumunda bu durumu algılayan insan hiç algılamamış halinden farklı olacaktır. Bu fark konusunda daha ilerde söyleyeceklerimiz olabilir.

Kuşlar?
İki tür kuş vardır biri özgür olanlar, diğerleri ise kafeste yaşayanlar. Özgür olanlar daha doğdukları gün özgürdürler ve doğal ortamlarında yaşamlarını devam ettirirler. Yiyecek bulurlar, yuva yaparlar, eş bulurlar vs. ama bunlarda onların kendi kendilerine kazandıkları yetiler değildirler, doğuştan gelmiştir? Kafes kuşları ise diğer benzerleri gibi değildirler. Yiyecekleri kendilerine gelir, çok fazla uçmadıklarından bu yeteneklerini fazla geliştirememişlerdir vs. ancak o bu hayatı tam manasıyla kavrayamaz. Muhtemelen annesi ve babası da bir kafes kuşuydu ve o doğuştan mahkumdu kafese. Kendi varlığı ile ilgili şeyleri düşünecek olsa belki uçup gitmeyi düşünürdü ki zaten bir kafes kuşunu serbest bırakırsanız ilk yapacağı şeyde budur fakat muhtemelen salındığı yere geri dönecek eğer orayı bulamazsa da yine benzer bir yere gidecektir yada belki kafeslerin çok olduğu bir kuşçuya! Ama ne şekilde olursa olsun yaşamını sürdüremeyecektir ve kafesindeki günleri özleyecek yada ölüp gidecektir. Hiçbir aklı başında insan kafes kuşunu özgür bırakmaz çünkü öleceğini bilir. Ancak kuş bunu bilmez salındığında uçup gider ve sonrada geri gelir. Kuşu salan muhtemelen bunun kendisi ve kuşla ilgili bir bağdan olduğunu düşünebilir ama bu insan için böyledir, kuş içinse hayatta kalmak önemlidir.
İnsanda kafesteki kuşlar sınıfındadır. Hep öğünüp bir ayrıcalığı olduğunu söylediği düşünme yetisi kendinde çok olduğu için bu böyledir. Düşünce insanı özgürlükten mahrum etmiştir aslında ama aslına bakarsanız buna değer. Daha bu dünyaya geldiği gün özgürlüğünden mahrumdur. Belirli sınırlara hapis olmuştur ve tüm hayatını bu şekilde geçirir. Bu sınırlar nelerdir ve bunları aşmak mümkün yada doğru mudur? İşte işin önemli kısmı burası zaten. Kuş sınırları kırdığında yaptığı şey tekrar bunların içine girmek ise insan içinde durum bundan farksız olur mu?

Doğum insan için bir referanstır. Bunu kendisi belirlemez. Belki farkında bile olmadan dünyaya gelir. Belirli bir yaşa geldikten sonra olup bitenden haberdar olur. Belirli bir süre sonrada hayatı sona erer. Doğum kendi yaptığı bir seçim olmadığı gibi ölümde kendi seçimi değildir. Biri başlangıç iken biride bitiştir. Nasıl doğum isteyerek yada istemeyerek referans ise ölümde öyledir yada en azından öyle olmalıdır.(sonsuzluk isteği ile alakalı bir şeyler koymak mümkün)

Daha önce söylediğimiz karşı kutuplardan tekrar bahsedecek olursak; insanın normal durumu + dır. Ancak bu insanın fiziksel ve ruhsal yönü ile alakalıdır. İnsanı hapseden düşünme onun asıl özgürlüğüdür. İnsan bu noktada her şeyi yapabilir ama uygulama noktasında farklılık yaşayacaktır. Bir şeyi düşünmek insan için bir anlam ifade etmez ama insan bu düşünceyi onaylarsa işte o anda bu artı eksi durumu ile karşı karşıya gelir, eğer bu düşünüp onayladığı şeyi uygulamak isterse o zaman daha da çok farkına varır…

(Not:Bu yazıyı muhtemelen 2006 yılında yazdım ancak tarih atmadığım için tam olarak bilemiyorum.Burada asıl bulunuş sebebim düşünce notlarımı yayınlamak onların ilki bu, ikincisi olur mu yada burada yayınlarmıyım bilmiyorum.Aslında bahsedilenler yüz sayfada açıklanacak şeylerdir fakat bu çok büyük bir çaba gerektirdiği ve şuan bu güç bende olmadığı için bu eski yazımı yayınlıyorum.Okuma açısından problem olmayacağını düşünüyorum ama anlama noktasında ise sizden yardım bekliyorum.Yorumlarınızla kısaca ne anladığınızı söyleyerek bana yardımcı olabilirsiniz.Şimdiden teşekkür ediyorum.

Bazı terimler başkalarından alınmadır ancak yaklaşık olarak anlamı karşılamaktadır.(süper ego, id vs.)

Bu yazı “Bulunuşluk Düzeyi” dediğim şeyin neyle alakalı olduğunu anlatmak için yazılmış bir yazıdır ve bulunuşluk düzeyi bana göre çok derin bir konudur. Burada okuduklarınız son halini almamış olmakla birlikte konunun ana düşüncesini içinde barındırmaktadır. Konu hakkında bir tez değil değinidir sadece…)

Başa Dön