..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Yumuþak olma ezilirsin, sert olma kýrýlýrsýn." -Victor Hugo
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu




31 Aralýk 2008
Nokta  
Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu
Bitiyordu! Bu elem, kahýr, bu fanilik, yer-gök, gündüz-gece… Noktaydý bu… Nokta!


:BAJI:
Gece rüzgarý soðuk ve dipdiriydi. Aklý çelen þuh bir melodi gibi esiyor, ürpertiyor, dört bir yandan yokluyordu. Hamd onu teninde hissederken gözlerini kapattý. Doðanýn bu haþarý kýzýyla ile yeniden karþýlaþmayý, benzersiz bir huþuyla kutladý kalbinde. Az sonra suratýna tatmin olmuþ bir gülümseme, adeta bir mermere yontulur gibi aðýr aðýr yayýldý. Aslýna bakýlacak olursa, içinde patlayan özlem duygusunun bu mertebelerde tutkulu olmasýný beklemiyordu. Demek ki hasret önlenemez, kalýba sokulamaz ve tahmin edilemez bir saldýrgandý. Benliðin aldýðý önlemleri ya da kaideleri yok sayabilir, benzersiz ordusuyla tüm ruha hakim olabilirdi. Hamd bunca zamandan sonra ince eleyip sýk dokuyacak deðildi; Artýk hasret giderme sýrasý kendine geldiðine göre, bir kere daha mutlu olabilirdi.

Herþeye raðmen beklemediði bir tedirginliðin eþiðinde gibiydi. Hissiyatýnda garipsediði bir deðiþiklik daha vücut bulmuþtu; Ýçinde bir vahþilik toplanýyordu. Fütursuzca etrafýna saldýrabilir, umursamadan parçalayýp, ruhuna oturmuþ ölçüsüzlüðü, kabýna sýðmazlýðý, damaðý kurutan bir susuzluðu giderir gibi doyurabilirdi. Benliðinin yolu unutulmuþ bir odasýnda uzlete çekilmiþ, Hamd’ýn uykuya yattýðý o eski vakitlerde bütün varlýðýna hakim olan uysallýðý, þimdi, pek çok yýl ve çoðunu unuttuðu algý ötesi düþlerden sonra silikleþmiþ, adeta ezilmiþti. Akýldýþý bir eylem, ancak böyle sonlanabilirdi herhalde.

Eðer hala doðru hatýrlýyorsa, bu anýn takdis edilerek kabul edilmesi gibi bir zorunluluk vardý. Yarý kaygýlý yarý hazýr bir kýpýrdanýþla, yanýnda oturduðu çukurun dibinde ayaða kalkýp, gecenin sinsice, yumuþak bir tül gibi sezdirmeden üzerine kapandýðý topraklara bakýndý. Hamd koyu ve kalýn bir çizgi gibi uzayýp giden ufuk çizgisinden birilerinin çýkýp gelmesini bekliyordu adeta. Sanki tam da o anda gelmeliydi beklenen.

Gün ýþýðýnýn defedecisi ve derin uzaklýklara açýlan gecenin içten mihmandarlarý gibi dimdik ve her nasýlsa çarpýk görünmek için olmadýk yerlerinden kalýnlý inceli dallar doðurmuþ aðaçlar, ona düþmanlýk dalgalarý yayýyordu. Buralý olmadýðýný biliyor gibiydi halleri. Yanýnda ayaða kalktýðý çukura, asýrlardýr evi olmuþ zifiri oyuða bakakaldý. Özlemiþti ama korkuyordu. Vahþiliði daha da harlandý. Asýrlardýr hareketsiz bir bekleyiþle varlýðýndan kopmuþ kaný birdenbire damarlarýný yeniden ýsýttý ve hoþgörüsüz bir acý etini daðladý. Derisini uslanmadan yoklayýp duran soðuk sýcaða tutuldu ve gecenin karanlýðý içinde, ardýnda cehennemden bir manzara saklayan minik bir yarýkmýþ gibi kýzýl bir aydýnlýkla, sanki o aydýnlýk bedenindeki kafir bir kaynaktan çýkýyormuþçasýna ýþýmaya baþladý. Evet, o anda gelmesi beklenen, gelecekse þimdi gelmeliydi.

***

Hazýrlýklarýný tamamladýðý an güneþin son ýþýklarý, kerpiç duvardaki pencere boþluðu içinden, nurlu bir altýn rengiyle içeriye doluþuyor, zeminden tavana doðru yayýlýrken tozlara bulanýp þeffaflaþýyordu.

Bu zayýflar coðrafyasýnda nasýl da diretmiþti ayakta kalmak, kanmamak ve kaybolup gitmemek için. Ruhunun bitap omuzlarýnda öyle bir aðýrlýk taþýyordu ki, bu safranýn adý ne külfet ne de kefaret olabilirdi. Yepyeniyken akýldan hiç çýkmayan fakat geçen zamanýn oda oda birikip koca bir müþtemilatý doldurur gibi geçmesiyle ilk önce gülümsemesi, sonra sesi, ve sýrasýyla gözlerinin rengi, kulaklarýnýn kývrýmý, yüzünün þekli yokluða karýþan, nihayet sadece muðlak bir imge gibi sadece aþký hatýrda kalan ismi bile unutulmuþ bir sevgiliymiþçesine kaybolup gitmiþti bu aðýrlýðýn nedeni. Nihayet bunu yeniden anýmsayabilecek ve belki de ýstýrabýnýn bir iþe yarayýp yaramadýðýný anlayabilecekti.

Kuþkusuz hazýrlýk dediði üç beþ parça öteberi deðildi. Tek katlý, tek odalý ve tek kapýlý kerpiç evinin zemininde yatan ahþap bir kapaðý yerinde kaldýrýp, bekledi. Her bir kenarý dörder karýþ uzunluðundaki delikten mis gibi bir koku sýzýyordu. Ne zamandýr ilk defa! Bu suretle doðruluðu ispatlanmýþtý. Kapaðý yeniden kapatýrken koku midesini kaldýrdý ve çok az vakti kaldýðýný anladý. Aðzýndan yere saçýlan ifrazatýn arasýnda yedi tane diþ saydý. Endiþe içinde önce diþlere, sonra odanýn arka tarafýna baktý. Oyuðundan düþmüþ gözü kurumaya baþlamýþtý bile.

***

En büyük þanssýzlýðý gözünü diktiði o karanlýktý.

Sýkýntýnýn yeknesak tarifsizliði süresince kendi sert duraðanlýðýný tersine çevirebilecek bir mecra, eyleme geçtiðinde, nihayet kendini bulabileceði bir alan arayýp durmuþtu. Bir anda, birbiri içine girmiþ toprak ve gök unsurlarýnýn tahayyül edilmiþ halinde, varlýklarýn sadece düþünce olarak kendileri olabildikleri garip ve hunhar kavramsýzlýðýn bir yerlerinde, ona benzer pek çok düþünülmüþ fakat býrakýlmýþ fikir imgelerinin doluþtuðu ama yine de hala uçsuz bucaksýz boþluklarýn olduðu yaratým çöplüðünde, karanlýðýn içinde ýþýldayan bir oluþumun deðiþikliðiyle çelinmiþti.

Hiçbir þey olmaktan fazlasýný becerebilmeyi hayal ediyordu. Bir madde, bir gerçek, zamanýn biçare akýþýnýn altýnda eskimek, yýllanmak ve hiçliðe yeniden özlem duymak istiyordu. Fakat, devasa planýn içinde öncelikli olabilmek o kadar da kolay deðildi. Zaten tasarlanmýþ ve düþünce olarak yaratýlmýþ sayýsýz unsurlar arasýnda öyle mükemmel ama yazýlanýn dýþýnda kalan belirleyiciler vardý ki, artýk tümü bu yaratým çöplüðünde iþlevsiz parçalar gibi, belirsiz bir vaktin zuhur etmesini bekliyorlardý. Üstelik tek baþlarýna da, hep beraber de bir hiçtiler. Esas yýkýcý gerçek tam olarak buydu!

O ýþýldayarak ‘var’ olmaya yüz tutan nokta bir týlsýmla gerçekleþir gibi somutlaþtý. Zaman, tüllerden mürekkep kývrýk ve oynak düzlemiyle o bölgeye itiliyordu.

Yaratým çöplüðünün sönüklüðüne tutarsýzca vuran görkemli aydýnlýðýndan doðurduðu ‘zaman’ý iþler kýlan Yazgý Boþluðu, beklenmemiþ gibi görünen, kozmik kýrýðý bir hareketle sarsýldý. O sýkýlgan ve kývranan, önemsenmemiþ ‘düþünce’, Yazgý Boþluðunda kendini zorla gerçeðe dönüþtürüyordu. Tüm boþluk hayret ve endiþe ile geniþledi ve yankýlandý. Çaresizce varolmaya aç olan düþünce, boþluktaki sarsýntýnýn dehþeti ve aslýnda Büyük Plana uygun olarak, gerçekliðe serpilmeyi bekleyen diðer yaratým yansýmalarýnýn baskýsý neticesinde boþluktan çekildi ve ýþýldayan, yoðrulan, kendini oluþturan ve sýnýrlarý hiçliðin ortasýnda garip bir varlýksal düzenle doðan aleme zerk edildi.

Hulasa, toprak daha sýcak ve výcýk výcýktý. Kabarcýklanarak patlýyordu kahverenginden çok siyaha çalan yüzey. Fakat sandýðýnýn aksine Büyük Plana hep yerleþtirilmiþ olan yaratýk, henüz yörüngesinde döneceði Güneþ’ten mahrum, dahasý ürkek ve kavrulan Dünya’ya kavuþtuðunda... Yazýlanýn dýþýnda, bilinmesi tasarlanmýþýn dýþýnda olacak olan var mý ki?

***

Bir sýçrayýþ.

Tek bir zýplama onu koca meþenin tepesine ulaþtýrmýþtý. Dal ve yapraklarýn siyah tülbendinin üzerine tüneyip, benliðini fetheden vahþilikten doðmuþ saldýrganlýðý nerede tüketebileceðini –en azýndan bir nebze sakinleþtirebileceðini arar olmuþtu. Uzaktan, gece göðünün tamamlayýcýsý gibi kasvetle gölgelenmiþ görkemli meþenin tepesinde, sinip bekleyen bir maymun gibi görünen Hamd, yabaniliðin doðurduðu açlýk ve sabýrsýzlýkla, ayaklarýnýn altýndaki dallarý kemirmeye baþladý. Zavallý dallarý hoyratça ýsýrýyor, kaba parmaklarýnýn arasýnda parça parça ederken inliyor ve yeþil yapraklarý avuç avuç yolup, yumruklarýnýn ter kokulu mengenesinde ezip büzüyordu.

Gittikçe geç kalýyordu gelecek olan. Bu iki taraflý bir geride kalmaydý. Ýçinde hala boðulmamaya gayret gösteren aklý baþýndalýk, þu anda durumun ne kadar vahim olabileceðini anlatmaya gayret gösteriyordu.

Yanýyordu. Ve bu öyle mertebelerde bir yangýndý ki, benliðini yakan ateþ teninden dýþarýya sýzýyor, yalým yalým geceyi nurlandýrýyordu. Etini daðlayan ve içini yýðýn yýðýn kaplayan acý aðzýný derdest edince, göðün lacivert pelerininde Hamd’ýn ulumasý yayýldý yankýlanarak.

Bunun için mi bürünmüþlerdi ete kemiðe? Ötelerin menzili dýþýnda yayýlan mesafe tanýmaz düzlüklerden ne diye düþmüþlerdi bu gerçeðe? Hatýrlamýyordu iþte! Elinden gelse paramparça edecekti daðý taþý, suyu göðü... Çýldýrtan bir öfkeydi bu! Varlýðýna sebep bulamamaktan ötürü çarpýlarak artan yabaniliðini atamýyordu içinden. Uluyordu canhýraþ; Onun aksülamelinden süzülen bir perdecik yanký dahi, ulaþtýðý fani kulaklarý tabiri çok zor sýkýntýlara meylettiriyor, endiþe ve korku içinde sinmelerini salýk veriyordu. Fanilerin gözlerinde perde, kulaklarýnda yasak vardý ne de olsa; ama memnu vasýflý týnýlar göksel bir yapýnýn imgelerini özenle çýnlatýrdý algýdan ruha açýlan koyakta.

O da duydu bunu. Tepenin ardýnda aceleyle ilerliyordu. Gece birden sarsýldý adeta. Fakat fanileri ürperten bu sancýlý uluma, onu yalnýzca endiþelendirmiþti. Çabuk olmalýydý.

***

Anlamamýþtý.

Sadece bir düþünce olmanýn sürüncemesinde geçirdiði sancýlarýn sonrasýnda, gerçeðin düzleminde anlam bulmak uðruna hiçe saydýðý ilahi planýn neresinde sýkýþýp kaldýðýný çözemiyordu. Baþarmýþ, zamanýn tülleri altýnda var olabilmiþti. Fakat ne þekilde?

Karanlýk deðil miydi bu etrafýný havasýz koyan?

Karanlýðý hatýrlýyordu; düþüncelerin bekleþtiði tanýmsýz boþlukta, belki de içlerinde en kudretli ve uslanmaz olanýydý. Görkemli bir havasý vardý Karanlýðýn. Ýçine nüfuz ederek sarýp sarmaladýðý diðer düþünce unsurlarýný çarpýtýyor, oluþtuklarý imgeleri yanlýþlayýp onlarýn varlýk ihtiyaçlarýnda budanmamýþ ikilikler yaratýyordu.

Demek Karanlýk buydu. Olmuþlar içinde de, düþünceyken takýndýðý tavra benzer bir hoyratlýðý, keskin bir baskýnlýðý vardý. Öyle ki, sanki tüm gerçeklik Karanlýk için tasarlanmýþ, onun muhteþem büyüklüðünü ifade edebilmek adýna var kýlýnmýþtý.

Fakat dipsiz oyuklardan kopup gelmiþ gibi çervesine dolanmýþ Karanlýk, eðer diðerlerini yutacak denli kudretli olacaktýysa eðer, ne diye öbürleri, yaratýmýn diðer düþünceleri öðe öðe þekillenmiþti? Ýþte merak, korku ve eylem, onu bu esnada kavradý. Onlarý kendi varlýðýnda hissettiðinde kýpýrdandý. Fakat hareket edemedi. Eylem eðer ona kendini özümsettiði gibiyse, bir takým deðiþiklikler meydana gelmeliydi. Ne yazýk ki olmuyordu. O anda aymazlýðý geçti ve akýn akýn Gerçekliðin ete kemiðe bürünmüþ düzlemine doluþan unsurlardan birini daha ayýrdý diðerlerinden: Yasak!

***

Geç kalmýþtý... Geç kalmýþtý!

Bir yandan, gittikçe dermansýzlaþan bacaklarýný zorlayarak yürümekten çok koþmaya benzer bir ivedilikle ilerliyor, diðer taraftan ise kudurmuþ bir hayvanýn öfkeli ulumasýna benzeyen çýðlýkla nasýl yüzleþeceðini hesap ediyordu. Muhtemeldi ki, kendisini bile tanýmayacaktý. Avucunun içinde sýmsýký tuttuðu yedi adet diþ etine batýyordu. Gözü feda etmek zorunda kalmýþtý.

Bu da yazýlý mýydý? Baþarýsýzlýklarý kadim defterlere nakýþ gibi iþlenmiþ miydi? Ateþli bir vazife tutkusunu ifa ettikleri asýrlar boyu, kifayet ettikleri iþlerini sabýrla, takdir edilecek bir mahirlikle süslemiþlerdi. Lakin þimdi vaziyet vahimdi. Yer deðiþimin vakti karýþmýþ, saniyelerin dizginlenemez uzaklaþmasý, baþarýsýzlýðý korkutucu biçimde yakýnlaþtýrmýþtý.

Sendeleyerek önündeki tepenin üzerine týrmanan yolu kat ederken, meþenin zirvesi çýktý ortaya. Uluyan ve kara bir mürekkep lekesi gibi lalettayin dýþ hatlarý seçilen varlýk, meþenin zirvesini kendi zorbalýk tahtý ilan etmiþti sanki. Göðün zifiri duvarlarýna uzanarak çýðýrýyordu.

Þaþkýnlýk ve dehþet her yaný kararan renklere bürüyordu. Bir an önce buluþma noktasýna ulaþma telaþý içinde ilerlerken, Karþýlaþacaðý manzara kadar tedirgin edici baþka bir gerçek daha vardý. Tek odalý, tek penceresi olan evindeki tahta kapaðýn altýna sokuþturulmuþ, yasaklanmýþ olan ne olacaktý? Meþenin tepesinde tepinen, canhýraþ uluyan ve geriye dönülemeyeceðini iþaret eden bir alevle yanan þeye yaklaþýrken, handiyse çaresiz bir teslimiyetle de mesafeyi azalttýðýný anlayabiliyordu.

Yapabileceði biricik hamle, meþeyi gayretkeþlikle zorbalýðýna alet eden varlýðýn dikkatini çekmekti. Durdu ve…

***

Fani bedeni tüm zorlamalarýna dayanýyordu hala. Damarlarý zonkluyor, nabzý gözlerini karartýrýp görüsünü karýncalandýrýyordu. Parmak uçlarýna deðin yayýlan uyuþma dalgalarý, kalbinden daðýlan kanýn dolanýmýyla uyumlu gidip geliyordu.

Durduramýyordu kendini. Özlem duymuþtu bu rüzgara, geceye, nefese ve göðe… Fakat þiddetli bir öfke nöbetine tutulmuþken ne rüzgarla hasret giderebilirdi ne de geceyle. Kýpkýzýl hýrsýyla, üzerinde tepindiði meþeyi sarsýyordu. Meþenin çatýrtýlarý ve acý çeken yapraklarýn mecalsiz hýþýrtýlarý kulaklarýnda uðulduyor, böðründen kopup gelen ulumayla çapraþýk bir melodi yaratýyordu.

Anlatýlabilecek, hafýzasýnda kývýlcýmlanan eskiye dair görülerin söylenebilecek bir yaný yoktu. O kara aðýzlý çukurdan çýktýðýndan beridir sadece ve yeknesak bir vahþete bürülüydü. Bedeninden fýþkýran alevlerin yakýcýlýðý aðacýn tepesini çatýrdatýyordu. O buna da aldýrmadý; nereye yönelteceðini bilemediði hiddetinin savurganlýðýyla zýplýyordu.

Nefeslerinin tedbirsizlik içinde ardý ardýna sýralandýðý ve ciðerlerinden barbar hýrýltýlarýn sökün ettiði bir esnada dikkati tuhaf bir biçimde öfkesinden bir anlýðýna sýyrýldý. Kýzýl sarý parlayan gözleri meþeye doðru uzanan yola döndü.

Birden keyiflendi çünkü bunu öfkesi istemiþti. Artýk bir olduklarý öfkesi…

***

Eyvah!

Hayýr hayýr, korkmamalýydý. Þüphesiz titrek adýmlarýnýn onu sürüklediði yer kaderde yazýlmýþ olandan ne bir eksik olurdu, ne de bir fazla. Korkmak ne kelime, kaderine koþarak, zamandan hýzlý bir süratle gidebilmeliydi. Bu acayip, insansý ve metruk hislerle içli dýþlý olduðu asýrlardan beridir kendi benliðini korumaya gayret etmiþ, ne var ki bedenine büründüðü ademoðullarý misali fani yaþam olanca þiddetiyle üzerine sinmiþ, damarlarýna zerk olunmuþtu. Topraðýn kokusundan nefret ediyordu, temiz havadan, bahar sabahýndan ve kýþ ayazýndan tiksinmiþti. Hep insansý, hep duygusal ve hep ölümlü yaþama sarýlýp kalmanýn nüveleriydi bütünü… Zamanýn kötücül icraatleriydi; düzlemi metruk ve sinsi ‘zaman’… ondan belirsiz bir çað boyunca kurtulacak olmanýn memnuniyetini hissediyordu.

Yine de durdu ve süregiden sýkýntýlý hisleri, gümbürdeyerek ve çaðýl çaðýl gelen yoðun, sarsýcý ve alemin tüm perdelerini alev alev yakan kudretli bir mesajla darmadaðýn duruma düþtü. Çoþkunluk içinde bir yüce görünün emsalsiz sözleriyle buz kesti.

Þüphesiz göksel makamlarýn ne zaman kime, neyi bilinir kýlacaklarý meçhuldü. Ayný þu sýrada olduðu gibi… Ayný Hamd’ýn ortaðýna yüce manalar saklayan fýsýltýlarýyla soluduklarý gibi… Onun algýsýný apansýz herþeyden haberdar kýldýklarý mertebede, önemli bir vakanýn vaktinin de nihayet olgunlaþtýðýný benliðindeki nurlu bahçeye bir tohum misali düþürdüler. Artýk Hamd’ýn ortaðý gerçekten kusursuz bu plan karþýsýnda huþu ile doldu. Gecikmeleri tüm hesaplarýn sonucuna ulaþan son bir semboldü altý üstü. Filvaki bu bilincin gayretiyle, varlýðýnýn her þeyin bir parçasýna ait bulunduðu tarifsiz boþluða yeniden dönmüþ gibi bir huzur okþamýþtý onu þefkatle. Dehþet ve hayranlýkla sarsýldý. Demek buydu…

Ve meþe aðacýnda kendisini bende alýnmaz bir hiddetle bekleyen ortaðýna yaklaþýyordu bir yandan. Hamd’a seslendiðinden beridir, meþenin tepesinde zýplayýp duran ve kor bir parça gibi kýzýl sarý ýþýldayan ortaðý sabitleþmiþ, geceyi savuþturan alevleri serin ve lacivert göðün altýnda yavaþ yavaþ duruluyordu. Karþýlaþmalarý bütün yapýya uygun olacaktý: bilgili ve cahil, sakin ve öfkeli, soðuk ve sýcak, beyaz ve siyah, iyi ve kötü… ölüm ve yaþam…

***

Ýþte! Hamd ansýzýn bir iþaretin, gelmiþ geçmiþ herþeyi kapsayan ve geleceðe dair en iyimser fikirleri dahi komik kýlan etkisinin idrakiyle ihya oldu; onu hatýrladý. Hiddet dolu varlýðý þimdi neþeyle doluyordu. Nihayet! Bitiyordu! Bu elem, kahýr, bu fanilik, yer-gök, gündüz-gece… Noktaydý bu… Nokta!

***

Hamd ile yandaþý ayný þeyi bildiklerini, berikinin memnun yüzünden okudular. Vecd ile gülümseyip ‘hamdolsun’ dediler karþýlýklý. Ve Hamd yandý; yeniden. Bu sefer mutluydu, ki hiçbir þey ondaki manevi yüksekliði aþamazdý. Olsa olsa bir kardeþ gibi yakýn olduðu ortaðý yetiþirdi bu histe ona. Bdaha fazla sabredemeden birbirlerine karýþtýlar. Esasýnda onlar hep birdi. Ikiyken koruduklarýný, yek iken ortaya çýkaracaklardý. Böylece herþey nasýl bitmesi gerekiyorsa öyle bitecekti.

Öyle bir girdiler ki birbirlerine, ufuktan ufuða gayrifani bir çizgiler ve ýþýklar silsilesi dadandý. Toprak kabardý ve göðü taþýyan sütunlar ardý sýra kudretle çatýrdadý. Karmaþanýn en görkemli lütfu, bizzat çehresindeki mahirlikle donatmasýdýr alemin erdemlerini. Anaç bir el gibi uzanýr yaþamýn kalbine, þefkatle çarpar nefes alarak ayakta kalanlarýn benliðine… Ne ölenler yitmiþtir, ne de hayatta olanlar þanslýdýr onun karalýlýkla ayaða kalktýðý zamandan sonra. Ne yüksekler yüksek, ne çukurlar zifir, ne de gökler mavidir yýllarýn bittiði, ayaklarýn tükendiði ve gözlerin görmeyip kör olduðu anda… Böyle yazýlýr devasa planlar semanýn ötesinde, altýnda, üstünde ya da çepeçevre yaþamýn etrafýnda… Böyle muhteþemdir koyulan nokta…

Aðzýlar açýk, þuurlar ürkek, bilinç kayýp, piþmanlýk, korku, dehþet ve hayret sýmsýcak ve paralayýcýdýr. Herkes sayýlýr teker teker, herkes… ölü ya da diri deðildir ayrýmý; aldýysan bir vakitte bir yerlerde bir nefes, onun bile hesabý çýkacaktýr ortaya…

Kordan göðün altýndaki kýzýl bulutlar! Kabarýp patlamýþ kararýk topraklar ve delik deþik kalmýþ mezarlar… her cinsten yaratýkla yan yana, perdesiz gözleri çýldýrtan boylar poslar, kýrmýzý ya da yeþil bakýþlar… Tükenen boyutuyla zamanýn olmadýðý, eskinmeyen anlar! Iþte oradalar… Ve O! Baþlýyor bitimsiz çaðlar…

***
Hamd ve ortaðý bir bütünü oluþturduklarýnda –ki o bütün sebatla bekleyenlerden biri olarak, Mikâil diye bilindi- , hüzünlü bir sahnenin perdeleri açýlmýþtý. Yer-gök birbirine karýþmýþ, unutulanlar kabirlerinden sýyrýlýp üþümüþlerdi topraða ayaklarýyla basýp yürüdükleri anda. Þimdi tek bir heybetli sahne bekleniyordu korkuyla karýþýk huþuyla…

***

Zamaný algýladýðý çaðlar boyunca sadece Karanlýkla yarenlik etmiþti. Sýký sýkýya kucaklaþtýðý o bitimsiz ve ýþýksýz kuyuda herþeyden uzakta ve boþluktaki varlýksýzlýðýna benzeyen bir sýkýntýyla bekliyordu. Huzursuzdu; fakat hissiyatýný ele geçirmiþ olan bu sadakatsiz duygu, çoðu çaðdan beridir oradaydý ve kaçýnýlmaz olarak duraðanlaþmýþtý. Neler olduðunu, zamanýn nasýl akýp gittiðini veya fani hayatýn biteviye yeþerip soluþuna tanýklýk edemeyiþini tasayla karþýlýyordu.

Yine de en büyük tasarýmmýþ gibi ona gözünü dikip ekleyen karanlýktan anormal biçimde korkuyordu. Dolayýsýyla zamanýn ilerleyiþini takip edemeyip, yaratýma yönelik cahilliðinden ötürü herhangi bir beklenti duyamamýþ, tutsak edildiði çukurda –bir hayat ne kelime!- upuzun çaðlarý geride býrakmýþtý. Belki çokça düþündü; zira ona ilk inen yaratým öðelerinden biri de düþünceydi. Neyi düþündüðü ise meçhulden de meçhul, ölümden bile gizemli… Muhtemelen, hatýrladýðý ve hiçlikte beraber yer aldýklarý öðeleri bu yaratým düzlemine teker teker yakýþtýrdý ya da kullanýþsýzlýkla yaftaladý.

Peki neye göre? Yaratým neydi ki? Amacý, menzili ya da esprisi ne olabilirdi? Yaratýlmýþ bütün öðelerin, boþluða doluþtuðu tasarým çöplüðünde biriktirilmiþ sonsuz sayýdaki senaryonun hangisi uygulanýyordu? Bu ‘zaman’ denen þey bir gün bitip her þey, her öðe yeniden özgürlüðün þatafatlý köprüsünden aþýp hiçliðe dönecek miydi? Bu, bitecek miydi?

Hiçliði özleyeceðini, ondaki tarifsizliðin engin nefesinde ürpermeye hasredeciðini pek düþünmemiþti. Vasýfsýz, hiçlikten de boþ ve faniliðin geçip giderken esnetip aðrýttýðý benliði sebebiyle aciz ve önemsizdi; hem de kadimden de eski, gölgelere bürünmüþ çaðlarýn tozlarý altýndaki müphem yýllardan beri. Düþünün. Bir hiç olarak, kýpýrtýsýz, eylemden uzak ve unutulmuþ bir mahlukat… Ve tam da suçuna layýk bir ceza! Yaþamýn bilmecelerle dolu düzleminde hayattan uzak, karanlýðýn bekçiliðinde ölgün ve çürümüþ bir bilinmezlik…

Iþte bu sebeple bekliyordu zamanýn ölmesini. Yeniden hiçliðe dönmek arzusu tüm piþmanlýk, tutku ve hýrslarýný yiyip bitirmiþti. Tek ve vurucu bir ýsrarla zamaný dinliyor, onun sesindeki deðiþimleri deðerlendiriyordu. Acý içinde ve kahýr dolu yalnýzlýðýna verebileceði bir isim yoktu daha fazla.

Fakat bölümlere ayýrmayý asla baþaramadýðý zamanýn bir bölümünde, ona çýlgýnlýðýn fanatik müritleri gibi saldýran bir olaylar silsilesi olmuþtu. Evet, yakýndan dinlediði ‘zaman’ ýn fýsýltýsý deðiþmiþti o esnada, yitiyor gibiydi. Heyecanlandý…

Iþýk…

Eðer yaratýlmaya layýk görülmüþ temalar arasýnda en mükemmel surete bakýlarak yapýlmýþ bir þaheser varsa o da Iþýktý… Karanlýðýn kudret ve görkemi karþýsýnda gurur ve enderliði sabit bir kavrayýþla yayýlýrdý boþluða. Iþýk her nesnede kendini bulan bir düþünceydi. Ona ne olacaðý meçhuldü. Karanlýk kibirle þiþerken düzlemlerin etrafýnda, ýþýk gözlemledi sessizce. Ardýndan ne olmuþtu acaba? Yani O, yaþam düzlemine çekildikten sonra… Artýk bunun en mutlak ve mükemmel cevabý ona yaklaþmýþ, karanlýðýn yüreðinden yanarak çýkýyordu.

Bir yerlerden, bembeyaz, günahsýz ve gözalýcý bir ýþýklar tablosu aktý karanlýðýn tenine. Önce tedirgin, sonra mesud oldu… Hatta mesuttan da öte, hiçlikteki öz benliðini anýmsadý ýþýðýn saflýðýnda. Karanlýk hala heryerdeydi ya, ýþýðýn böðrünü delip fýþkýrdýðý yeri kaybetmiþti artýk.

Þaþkýndý… Bir þeyler deðiþmiþti. Bu sadece maðrur Iþýðýn kendini göstermesiyle iliþkili deðildi. Zamaný duymuyordu artýk. Yaþam düzleminde bir sýkýntý, bulanýklýk ve baský doðuyordu. Ve tam da zamanýn da mý çýkmýþtý ortaya Iþýk? Hayýr hayýr… Bir þeyler deðiþmiþti. Ki karanlýðý terk eylediði huþu dolu merhalede dahi hissettikleri eksikti. Yüksek bir sevinç yerine, tuhaf bir tetiktelik var oldu içinde. Tümüyle ýþýkla yýkandýðýnda ise, etrafýna bakýp doyumsuzlukla tüm yaþamý seyretmesine yetecek kadar zamaný olmadý. Zira yaþam bitmiþti veyahut yakýnda bitecekti.

Seslendiler ona… En yüksek mertebeden… ifa için en baþýnda seçilenin sesinden:

“Korkma!

Gel ya özlemle varlýk bulan; yokluktan yokluða gidecek ama yine de binlerce yýldýr zamanýn aðýrlýðýný bu karanlýk çukurda çekmek zorunda kalan.

Sana verilen payeyi bilmeden ve yine de isyan etmeden bekledin.

Karanlýðý herþeyden önce sana musallat ettik ki böyece sin ve sabret. Onunla seni yanýltýþýmýz elbette sebepsiz deðil. Bu sayede yaratýmýn dýþýnda olmadýðýn halde sana tam tersiymiþ gibi gösterdik ve sen, sanki bir günah iþlemiþsin gibi bekledin. Kimin nasýl ve ne þekilde sýnanacaðýný yalnýzca biz biliriz.

Bak! Halbuki senin vazifen en aðýr olaný.

Sen noktasýn. Bitiþin saltanatý üzerine olsun. Sonsuz kapýnýn eþiðindeki gardiyansýn. Sen öt ki, ahir zaman alemlere yayýlsýn.

Ey Sûr! Bekletildiðin vaktin hakký adýna, öt!”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýnsan Çiftliði
Garip Bir Buluþma
Mezarýmý Derin Kaz
Oda - - - 1 -
400 Küp
Cennet
Dikkat Et! Tavandan Kan Damlýyor.
Ecele Giden Yol
Soysuz Ev
Geçit

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yol Bitti
Atla!
Beyaz El
Nu'karh Anlatýlarý
Nu'karh Anlatýlarý III
Nu'karh Anlatýlarý II

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sanki... [Þiir]
Gidiþim [Þiir]
Ufuktaki Þehir III. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir II. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir [Roman]


Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu kimdir?

KiMDir??. . GerÇEkTeN. . KiMDir??

Etkilendiði Yazarlar:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.