Barışı bulacağız. Melekleri duyacağız, göğün elmaslarla parladığını göreceğiz. -Çehov |
|
||||||||||
|
“Martin Luther King: Bir insanın uğruna öleceği bir şeyi yoksa, yaşamaya da hakkı yoktur.” Genetiği ile oynanmış tohumlar konusu, gündeme geldiğinde önce düşündüm: “Acaba kaç senedir biz bu terminatör tohumlardan üretilmiş gıdalardan bilmeden yedik?” diye… Tüm insanlığın bir sorunu olan bu haber ile şokları yaşadık, yüzümüze vurulan tokat gibi. Bu ölüm tohumların insanlığa verdiği zararları da öğrenince içimden dedim ki; “Vah vah, hala biz yaşıyor muyuz?” diye... İnsanlığın sağlığı, üremesi, bedensel ve zihinsel gelişimi, yaşam süresi GDO'lu ürünler ile tehdit altındayken hastanelerde “kanser” tedavileri için harcanan zamana, emeğe, eğitime, ilaçlara, sağlık ödeneklerinin “öde öde” sonu gelmez “dibi delik çuvala” koymaya benzettim. 1974 yılında Henry Kissenger hazırladığı çok gizli raporları; ”… Yiyeceği kontrol edersen insanları kontrol edersin" önerisini, yeni yeni açıklanırken, bir yenisi daha oturunca gündeme, vallahi afakanlar bastı ruhuma… Yıllardır nasıl zehirlendiğimizi, market alışverişlerimizde “neleri alıp, neleri” yediğimizi, yüreklice açıklayan iş adamına aslında tepkiliyim. Neden mi? Gerçek şu ki; 18 yıldır bir yemek sektöründe çalışan Sanayici ve İş adamları Derneği Başkan Yardımcısı Serdar Erler, aynı zamanda Ankara Sanayi Komite Üyesidir. Neden daha önce Türk İnsanına bu bilgileri açıklamamış? Neden, GDO’ların açıklanmasından hemen sonra, bizleri bu şok edici bilgilendirmeyle kaosa sürüklemeye çalışmıştır? Yani bu bilgileri geç de olsa verdiği için onu tebrik mi etmeliyim? Aksine daha fazla öfke biçmekteyim, daha fazla… Çünkü… Ben elli yaşında bir insanım, biri 30 diğeri 22 yaşında iki çocuk yetiştirdim. Nasıl yetiştirdim, nasıl beslediğimi kısaca yazacağım: Ben ve ailem senelerce katı yağ yemedik, yemeklere koymadık, sıvı yağı tercih ettik. Çelik tencereme metal kaşık sokmadım, tahta kaşık kullandım. Et suyu tabletleri yerine, tavuk ve kıymayı kullandım, yoksa yerine baklagilleri pişirdim. Yoğurdu plastik kaplardan almadım, kendim cam kavanozlarda mayalayıp aileme yedirdim. Market alışverişlerimde; meyve sularının cam şişelerde olanını tercih ederken de içeriğine bakıp kansere neden olan E 330 içermeyeni satın aldım. Diş macunlarını banyomdan eksik etmediğim gibi diş fırçalarımızı iki ayda bir değiştirdik. Gördüm ki, anladım ki, öğrendim ki, saydıklarım ve sayamadıklarım dahi mide-bağırsak-üst solunum-cilt kanserlerine neden oluyormuş. Serdar Erler Bey; “Minimum M2 maksimum verim, olay tamamen budur.” Demekle, vicdanını mı rahatlatıyor? Bize “Soya Kıyması adıyla satılan ürün yağı alınmış soya küspesidir, 25 kg torbalardaki satış kg satış değeri 1,5TL civarındadır” diyor ve dudak ısırtacak bilgileri sunuyor. “…Kullanırken ılık suyla ıslatılır 1 kg soya kıyması 3 kg su emer. yani kullanım fiyatı kg da 50 krş tan aşağı olur. Gerçek etin 20 tl/kg olduğu yerde tabiiki bunu önce sermaye kullanır. Maret, Pınar, vs gibi hazır tıp annemin köftesi gibi köftelerin tamamı soya katkılıdır. Şirin gözükmesi içinde mix kıyma, soya proteini vs. gibi farklı isimlerle ambalaj üzerinde yazılmaktadır. Yani et diye soya küspesi satıp, annemin köftesi gibi aynen diye reklam yapıyorlar.” Bunların üzerine “daha bitmedi” diyor, benim saçlarımı yolduracak itiraflar peş peşe geliyor. “…Bu soya zımbırtısı granül veya toz halinde, beyaz , açık kahve, koyu kahve, kırmızı, yeşil renkleri vardır. tadı nötüre yakındır. Cevizle karışıp baklavaya, kıymayla karışıp köfteye, unla karışıp ekmeğe, keke giriyor…” “…Marine kuşbaşı diye bir et satılıyor şimdi, normal kuşbaşı etten ucuz. Bir özel kimyasal karışım suyla ete emdiriliyor. % 20 su basılıyor ete, böylece fiyatı ucuzluyor. Ancak bu tuzlar sizin kalp, şeker, tansiyon vs, rejimlerinize zarar verir mi bilmiyorsunuz. Yemeğe tuz atmıyorsunuz, ama başka tuzları bilmeden yiyorsunuz. yemek şirketinizin et giriş faturalarında "mix kıyma" ve " marine kuşbaşı " var mı, bir kontrol edin bakalım…” diye eteğindeki taşları döküyor… Mühendis Bey’in bu yeni itirafları ile yıllardır yediklerimi “acaba şimdi nasıl kusabilirim mi?” demem gerekiyor? O kanser edecek maddeler çoktan hücrelerimize işlendi tam 40 senedir. Neyse ben bu mühendis beyin itiraflarına devam edeceğim: Peynir Altı Suyu Tozu varmış. Ne işe yarıyor, birlikte okuyalım: “…Adı üstünde, peynir üretiminde kalan su sıcak plakalara püskürtülüyor, buharlaşma sonucu elde edilen toz işte. Nerede kullanılıyor? Peynirli çizi de peynir mi var zannediyorsunuz. Tüm bisküvi ve kek sektörünün birinci sınıf dolgu maddesi. Kg fiyatı 50 krş gibi bir şeydi. Yediğiniz bisküvi, kek, kraker vs paketlerin üzerini bir okuyun bakalım içinde şeker ve un dışında tanımadığınız kaç kalem malzeme var. Çünkü kek değil kek benzeri kimyasal bir şey alıp yiyoruz. Paketin üzerini okuyun anlarsınız.” Diye de ballı ballı öğütler veriyor. Ama iş işten geçtikten sonra…Bir de sanki “kulağımıza küpe olsun” diye, yediklerimizin gerçek gıda olamadığının altını çizmiş, sıralamış madde madde… a-) Bezelyenin kurusu öğütülüp fıstık süsü verilerek tatlılara konuyor. b-) Pul biberin, karabiberin, kimyonun vs ektractı var, kilosu 5 tl ye satılan sucuklarda gerçek baharat mı var sanki. Bazılarında zaten sucuk benzeri ürün yazıyor. c-) Bir danadan 25-30 kg sinir çıkıyor,-40 derecede dondurup öğütüyor, sinir unu yapıyor, sosise basıyorlar, şarküteri ürünlerine dikkatli bakın. %100 dana diyor, dana eti demiyor, anlayın işte. d-) Tavukların boyun, taşlık, kanat ucu vs gibi ticari değeri olmayan her yeri kemikleriyle öğütülerek "mekanik kıyma " isimli bir şey yapılıyor. Tüm tavuk, sucuk ve salamlarında bu var, siz tavukların göğüs etlerinin kıyma yapıldığını sanıyorsanız fena yanıldınız…Sevgiler Serdar Erler CE85” Ben bu kadar gıda terörü ile zaten savaşamazdım. Serdar Bey sanki elimde bu teröre karşı silah varmış gibi “…Bütün bu işler T.C.Tarım ve köy İşleri Bakanlığı izni ile yapılıyor…” demez mi? İçimden avaz avaz şöyle bağırmak geliyor; “Allahım, yardım et bize, etmez isen yakında tüm geleceğimiz kanser olmuş ve her birimiz artık yaşayan bir ölü olacağız!..” Şimdi eline kalem alan o ÇEŞMENİN BAŞINI 20-30 senedir tutan gıda mühendisleri, halk sağlığını korumaktan sorumlu uzmanlar, siyasilerimiz bu GIDA TERÖRÜNE neden izin verdiler? Bunca sene neden kanserle büyümemize göz yumdular? Yanıt vereyim mi? Anladım ki; Ben yaşarken ölmüşüm de haberim yokmuş!.. Emine Pişiren/Bursa 18.12.2009 Bilgi için kaynak siteler: http://www.internetajans.com/default.asp?NID=85148 http://www.gunes.com/2009/11/20/yazarlar/y1.html http://www.aysegulerlercatering.com/lezzet_sir.htm
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Emine Pişiren, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |