..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kötü insan korkuya itaat eder, iyi insan sevgiye. -Aristoteles
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > NEDÝM ARGAN




25 Aralýk 2009
Seni Sevmek Güzeldi  
Sevmek illaki sahip olmak deðildir

NEDÝM ARGAN


Sevmek illaki sahip olmak deðildir. Sevdiðinin mutlu olmasý da yetebilmeli bazen sevene. Ýlla karþýlýðý olmasý gerekmez sevginin, sadece sevmek de güzeldir ve sevilmek þart deðildir her zaman. Karþýlýk olmaz sevgide, sevilmese de sevdiðine hizmet etmeli insan. Yoksa ticaretten ne farký kalýr sevginin...


:CCEB:
BÝR

“Alo Bahar???!!!”
“Merhaba Tarýk.”
“???!!!”
“Alo orda mýsýn, duyuyor musun beni?”
“Evet, evet duyuyorum, aramana þaþýrdým sadece.”
“Nasýlsýn Tarýk?”
“Ýyi sayýlýrým, ya sen?”
“Keþke bende iyiyim diyebilseydim.”
“Oysa þu aralar çok mutlu olman gerekir. Ne de olsa yakýnda sevdiðinle evleniyorsun. Üstelik köyün en zengin ailesine gelin gidiyorsun.”
“Ýnan bana hiçbir þey zannettiðin gibi deðil.”
“Öyle mi? Nasýlmýþ peki?”
“Seninle acilen konuþmamýz gerek, çok önemli.”
“Ýyi konuþalým o zaman.”
“Telefonda olmaz yüz yüze görüþmeliyiz.”
“Fakat köy yerinde evlenmek üzere olan genç bir kýzýn baþka bir erkekle buluþmasý pek uygun olmaz.”
“Biliyorum fakat telefonda konuþulacak bir mesele deðil bu.”
“Hem artýk aramýzda konuþacak ne kaldý ki?”
“Lütfen Tarýk, çok önemli olmasa bunu istemem senden.”
“Tamam, o zaman, fakat bir gören olursa senin için pekiyi olmaz.”
“Merak etme sen, hiç kimsenin haberi olmayacak.”
“O halde yerini ve zamanýný söyle.”
“Annenle baban tarladaki evde kalýyorlar deðil mi hala?”
“Evet?”
“Öyleyse yarýn gece yarýsýndan sonra sizin evde.”
“Benim için bir sakýncasý yok.”
“Anlaþtýk o halde yarýn gece görüþürüz. Ýyi geceler.”
“Ýyi geceler.”
* * *
Elimde telefon bir süre öylece kalakalmýþtým. Sonrasýnda ise tereddüt hâsýl olmuþtu zihnimde; Böyle bir görüþme olmuþ muydu gerçekten, yoksa hepsi bir rüya mýydý? Belki de hayalle gerçeði karýþtýrýyordum yine. Fakat bu olasýlýklar pek de mantýklý görünmüyordu. Bahar gerçekten beni aramýþ olamazdý. O bir baþkasýyla niþanlýydý ve çok yakýnda da evlenecekti. Tam düðün arifesinde aramasý için hiçbir neden olamazdý, olmamalýydý da. Fakat rüya görmüþ de olamazdým. Zira henüz yatmamýþtým bile, üstümü deðiþtiriyordum o sýrada. Hem rüyalarda yüz yüze yaþanýrdý daha çok sahneler. Böyle telefonla iletiþim kurulmazdý pek. Evet, zamanýnda çok fazla hayal kurmuþtum. Hatta bazen bunlarý gerçek zannettiðim anlarda olmuþtu. Fakat o niþanlandýktan sonra kapatmýþtým hayallerimin perdesini bir daha açýlmamak üzere. Kaldý ki benim hayallerim böyle tek sahnelik olmazdý. Baþý sonu belli uzun metrajlý bir sinema filmini andýrýrdý adeta…
Sonra bir anda hala kulak hizasýnda tuttuðum telefonu hissettim elimde. Bunu nasýl da daha önce düþünememiþtim ki? Gerçeði ortaya çýkartacak tek delil onun hafýzasýnda saklýydý. Arama kayýtlarýna baktým hemen. Bahar, 00.15, 18 Temmuz, yazýyordu telefonda. O halde böyle bir konuþma olmuþtu ve Bahar gerçekten de benimle buluþup, konuþmak istiyordu.
Peki, ama neden?
Neden görüþüp konuþmak istiyordu ki bu kýz benimle? Ne söyleyecek, ne isteyecekti? Oysa o bensizliði seçmiþ, bir baþkasýyla niþanlanmýþtý. Benim payýma ise zorunlu olarak onsuz bir hayat düþmüþtü. Peki, þimdi deðiþen neydi ki yeniden görüþmek istiyordu benimle, üstelik neredeyse düðün hazýrlýklarý bile baþlamýþken. Bu halde görüþülüp, konuþacak ne olabilirdi ki artýk? Hem zaten ben de kendi yolumu çizmiþ, onsuz bir hayatýn tüm planlarýný yapmýþtým; Uzaklara gidip yeni bir hayata baþlayacak, bir de böyle deneyecektim içimdeki sevdayý söküp atmayý. Bundan baþka bir çarem de kalmamýþtý zaten. Denediðim hiçbir yöntem fayda etmemiþti çünkü.
Bir süre alkolden medet ummuþtum böyle durumlarda akla gelen ilk yöntem olarak. Fakat sonuç umduðum gibi olmamýþ, baþ aðrýsýndan baþka bir iþe yaramamýþtý. Yüreðimin kapýlarýný yeni sevdalara açmayý denemiþtim daha sonra. Fakat yüreðim Bahar’ýn aþkýyla öyle doluydu ki, diðerlerinin hiç þansý olmamýþtý. Bir süre de kendimi Allah yoluna adayýp, dünyanýn geçici zevklerinden arýnmaya çalýþarak denemiþtim þansýmý. Fakat arzu ettiðim sonuca ulaþmam yine mümkün olmamýþtý. Ýçimdeki aþk biraz küllense de en küçük bir kývýlcýmda dahi yeniden ve daha güçlü alevlenmiþti duygularým. En sonunda anlamýþtým ki onu gözümden ýrak tutmadýkça yüreðimden de atamayacaktým.
Bu yüzden aldýðým karar gereði köyden ayrýlýp, Ýstanbul’a gidecektim. Fakat tercihimin Ýstanbul olmasý Türk Filmlerindeki gibi öyle derin anlamlar taþýmýyordu. Yani benim Ýstanbul ile kavgaya giriþmek, büyük adam olarak köye dönüp birilerinden intikam almak gibi bir amacým yoktu kesinlikle. Ýstanbul tercihimin tek nedeni, baþlayacaðým yeni hayatta bana her türlü yardýmda bulunmayý vaat eden asker arkadaþým Emre’nin orada yaþýyor olmasýydý.
Emre ile vatani görevimize baþladýðýmýz ilk gün tanýþmýþ çok iyi dost olmuþtuk. Samimiyeti, mütevazýlýðý ve efendi kiþiliði ile dizilerde, filmlerde sunulmaya çalýþýlan züppe zengin çocuðu imajýndan çok farklýydý. Belki tesadüf sonucu, belki de zengin ve itibar sahibi babasýnýn tanýdýklarýný araya sokmasý sayesinde, on beþ ayý ayný bölükte, ranza arkadaþý olarak tamamlamýþtýk. Dostluðumuz terhis olduktan sonra da ayný samimiyetiyle devam ediyordu. Sýk sýk telefonla görüþür, zaman zamanda karþýlýklý ziyaretlerde bulunurduk. Emre her defasýnda istikbalim için Ýstanbul’a yerleþmem konusunda ýsrarcý olurdu. Fakat o zamanlar bu teklif bana pek cazip görünmezdi. Çünkü beni buraya baðlayan çok ama çok önemli bir nedenim vardý; Bahar. Ayrýca benim hayattan öyle büyük beklentilerim de yoktu zaten. Tek arzum onunla bir yuva kurup, mutlu bir yaþam sürmekten ibaretti. Fakat onun Osman ile niþanlanmasýndan sonra Emre’nin teklifini kabul etmek zorunda kalmýþtým. Bunu memnuniyetle karþýlayan Emre hem iþ, hem de kalacak yer sorununu halletmiþti bile. Hatta aldýðým kararýn gereði olarak iki yýldýr çalýþtýðým fabrikadan da tüm sosyal haklarýmdan feragat ederek ayrýlmýþtým. Kýsa bir süre sonra; Bahar’ýn düðününün hemen ardýndan yola çýkacaktým. Böylelikle onun evlendiðini bizzat görecek, artýk bu iþin tamamen bittiðine yüreðimi inandýrabilecektim. Çünkü yüreðim son ana kadar arzularýný karþýlayacak sürpriz bir beklenti içerisindeydi hala. Ýþte bu yüzden onun görüþme isteði beni fazlasýyla heyecanlandýrmýþtý. Fakat öte yandan duygularýma kapýlýp yeni bir hayal kýrýklýðý yaþamak da istemediðimden heyecanýmý dizginlemeye çalýþýyordum. Fakat pek de baþarýlý olduðum söylenemezdi.
“Neden görüþmek istiyor benimle? Neden? Neden?”
Beynimdeki tüm hücreler hararetle bu sorunun cevabýna muhtaçtý ve sanki cevapsýz geçen her saniye yüzlercesi kendini imha ediyordu. Arada bir gecenin saatine aldýrmayýp, cep telefonumla bu sorunun cevabýný verebilecek tek kiþiyi, onu arýyordum. Fakat karþýma çýkan telefon operatörünün bant kaydý oluyordu;
“Aradýðýnýz kiþiye þu anda ulaþýlamýyor. Lütfen daha sonra tekrar arayýn.”
Bende anonsta söylenen tavsiyeye uyuyordum fakat sonuç bir öncekinden farklý olmuyordu.
Bazen durumu abarttýðýmý, onun görüþme isteðinin basit bir nedene dayanabileceðini düþünerek bu konuyu aklýmýn gündeminden düþürmeye çalýþýyordum. Fakat yüreðimin aksi görüþteki ýsrarcý tutumu buna izin vermiyordu. Evet, evet hissediyordum, bir þeyler deðiþmiþti ya da deðiþmek üzereydi. Bu gece, o telefon hayatýmda güzel þeylerin baþlayacaðýna dair bir iþaretti. Yaþadýðým çeliþki yerini büyük bir sevince, umutlu bir bekleyiþe býrakmýþtý bir anda. Her nasýlsa kendimi ona hiç olmadýðým kadar yakýn hissediyor, birlikte mutlu bir geleceði her zamankinden daha mümkün görüyordum. Fakat bir anda yüreðimin en güçlü muhalifi olan mantýðým devreye girerek duruma el koyuyor, olumlu tüm hislerime telafisi zor darbeler indiriyordu. Yüreðimin görmezden geldiði gerçekleri o en yalýn haliyle haykýrmakta tereddüt etmiyordu;
“Kendine gel,” diyordu. “Bu iþ bitti artýk. O yakýnda bir baþkasýyla evlenecek, sende buralardan uzakta kendine yeni bir hayat kuracaksýn. Onunla bir geleceðin olamaz, olmayacak. Boþ yere kendini kandýrma, sonra her zamanki gibi hayal kýrýklýðýna uðrayacak, yýkýlacaksýn. Gerçekleri gör artýk.”
Aldýðý darbelerle yýpranan yüreðim yine de direnmeye çalýþýyordu;
“Ama” diyordu güvensiz bir sesleniþle; “Söyleyeceklerinin önemli olduðunu söyledi.”
“Eee bundan ne çýkar yani?” diye derhal karþý duruyordu mantýðým, uzlaþmaya yanaþmayan tavrýyla. “Kýz milleti iþte her þeyi abartmaya bayýlýrlar.”
“Fakat” diyor yüreðim son bir çýrpýnýþla. “Evlenmek üzere olan bir kýz için fazla üzgündü.”
Yanýt gecikmeden geliyordu;
“Olabilir, belki istediði gibi bir gelinlik bulamamýþtýr, belki de zengin kayýn pederi taký konusunda cimri davranmýþtýr.”
En nihayetinde yüreðim susmak zorunda kalmýþtý. Fakat o pes etmiþ deðildi henüz. Her þeye raðmen umudunu korumaya çalýþýyordu hala.

ÝKÝ

Ne kadar direnmeye çalýþsa da geçmeye mahkûm olan zaman biraz ilerlemiþti. O telefondan sonra yüreðim ve mantýðým arasýnda yaþanan ve halen sürmekte olan çetin savaþ beni oldukça yýpratmýþtý. Genelde mantýðým üstünlük saðlasa da yüreðim pes etmiyordu. Evdeki bütün sigara stoklarýný tüketmiþtim. Ýçerideki dumandan odadaki görüþ mesafesi neredeyse sýfýra inmiþti. Dýþarýdan gören biri kesinlikle evde yangýn çýktýðýný zannedebilirdi. Artýk nefes almakta dahi zorlanýyordum. Pencereler açýk olmasýna raðmen odadaki bütün oksijen tükenmiþti sanki. Öksürükler içinde, adeta bir yangýndan kaçarcasýna can havliyle kendimi dýþarý attým. Ciðerlerimle buluþan temiz havanýn etkisiyle biraz rahatlamýþtým. Fakat bu kadarý yeterli deðildi. Çünkü sýkýntýmýn asýl nedeni, kafamdaki bulanýklýðýn yüreðime verdiði ýzdýraptý.
Bir süre evin önünde amaçsýzca turladýktan sonra, birileriyle konuþmanýn, duygularýmý paylaþmanýn yararlý olabileceðini düþündüm. O anda aklýma ilk gelen isim doðal olarak Kemal olmuþtu. O, hem benim köydeki en iyi dostum, hem de bütün hikâyemi bilen tek kiþiydi. Ayrýca bu saatte uyanýk bulabileceðim birkaç isimden biriydi. Dahasý onu nerede bulacaðýmý da çok iyi biliyordum. Þu anda köy kahvehanesinde olmalýydý.
Kahvehane sahibinin oðlu, babasýndan ve kanunlardan gizli, gece yarýsýndan sonra köyün gençlerine kumar oynatýr, içki satardý. Kemal de onun daimi müþterilerinden biriydi. Daha önceleri bir süre bende takýlmýþtým oraya. Fakat benim amacým, ne içki meraký, ne de kazanma hýrsýydý. Sadece aklýmý farklý þeylerle meþgul edip, O’nu daha kolay unutabilme çabasýndan ibaretti.
Evin kapýsýný kilitleyip yola koyuldum. Kahvehaneye giden daha kýsa yollar olmasýna raðmen yüreðim ve ayaklarým iþbirliði edip beni O’nun evinin önünden geçen yola yöneltmiþlerdi. Zaten genellikle böyle yaparlardý; bir an dahi olsa onu görebilme imkâný tanýmak için. Gecenin bu saatinde böyle bir ihtimal bulunmamasýna raðmen, evine yaklaþtýkça her zamanki gibi kalbimde tatlý bir telaþ baþlamýþtý yine. Sanki Bahar orada beni bekliyordu. Buna kendimi inandýrmýþ olmalýyým ki evlerinin önüne geldiðimde kýsa süreli bir hayal kýrýklýðý yaþadým. Fakat daha sonra bunu anlamsýz bulup, kendimi garipsedim. Olmasý gerektiði gibi evin bütün ýþýklarý kapalýydý. Kim bilir o þimdi kaçýncý uykusunda, ne rüyalar görüyordu. O rüyalarýn içinde benim de bir rolüm var mýydý acaba? Oysa benimkilerin hepsinde o baþ roldeydi.
Orada kalýp zihnimin penceresine yerleþtirdiði hayalini seyrettim bir süre. Gülümsüyordu. O zümrüt yeþili gözleri sokak lambasýndan daha çok aydýnlatýyordu sanki gecenin karanlýðýný. Baþak tarlasýný anýmsatan sarý saçlarý tek bir yapraðýn kýmýldamadýðý bu temmuz sýcaðýnda bile ustalýkla icra edebiliyordu dansýný. Sihirli bir güç tarafýndan ona doðru çekilmeye baþlamýþtým sanki daha sonra. Zihnimdeki bütün çatýþmalar sona ermiþti bir anda. Bedenden kurtulmuþ bir ruh gibi hafiflemiþ hissediyordum kendimi. Tam ona kavuþmak üzereydim ki yaklaþmakta olan ayak sesleri bütün sihri bozmuþ, ortam bir anda eski haline dönüþüvermiþti.
Tedirgin bir halde hýzlý adýmlarla derhal oradan uzaklaþtým.
Gece yarýsýndan sonra jandarma baskýnýna karþý tedbir olarak kullanýlan kahvehanenin arka demir kapýsýna, parolasýna uymaksýzýn vurdum. Bir anda baþlayan içerideki panik havasý fýsýltýlý konuþmalardan ve masa sandalye seslerinden anlaþýlýyordu.
“Kim O?” diye korku ile titreyen bir ses geldi içeriden. Bu kahvehane sahibinin oðlu Ali’ydi.
Kendimi tanýtmama raðmen yine de kapý tereddütle açýlmýþtý. Baþta Ali olmak üzere bir anda bütün memnuniyetsiz bakýþlarýn hedefi olmuþtum. Bazýlarý sadece bu bakýþlarla yetinmeyip, hakarete varan sözlerle protestolarýný açýkça ortaya koymuþlardý. Hiç birini umursamadan kapýdan gözlerimle içeriyi taradým. Yanýlmamýþtým. O bakýþlardan biri de Kemal’e aitti. Fakat diðerlerinin aksine merak ve kaygý ile bakýyordu onunkiler. Ona elimle gelmesini iþaret ettim. Belki de kazanmak üzere olduðu kumar masasýndan kalkmakta anlýk bir tereddüt yaþasa da bunca yýllýk dostluðumuzun hatýrýna kalkýp geldi yanýma.
“Hayýrdýr, ne oldu bu saatte?”
“Seninle konuþmak istiyorum.”
“Sabah konuþsak?”
“Sabah konuþmak isteseydim sabah gelirdim yanýna.”
Kemal durumun ciddiyeti kavramýþtý o anda.
“Peki, peki kýzma.” dedi. “Bekle biraz.”
Kemal geri dönüp masa arkadaþlarýna oyuna devam edemeyeceðini söylediðinde bir kez daha öfkeli bakýþlarýn muhatabý olmuþtum. Kapýdan uzaklaþýp, görüþ alanlarýndan çýkarak ancak kurtulabildim o bakýþlardan.
Kemal içinde bira þiþeleri olduðu anlaþýlan elindeki siyah naylon poþet ile tekrar yanýma geldi.
“Anladýðým kadarýyla bunlara ihtiyacýmýz olacak.” Dedi elindekileri iþaret ederek.
Birlikte yýllar önce yapýlmýþ, ancak seçim zamanlarý yama yapýlan sözde asfalt yolda yürüyerek özel sohbetlerimizin mekâný olan dere kenarýndaki yerimize ulaþmýþtýk. Kýþ aylarýnda engel tanýmaksýzýn büyük bir coþku ve meydan okumayla çaðlayan dere, aþýrý sýcaklar karþýsýnda maðlup olmanýn verdiði utançla sessizce akýp gitmekteydi. Yýllardýr sýrlarýmýzýn en yakýn ve en güvenilir tanýðý olan, yaþlý fakat heybetini hala koruyan meþe aðacýnýn altýna oturduk. Kuþ ve börtü böcek korosuna belli belirsiz eþlik eden derenin sesi ortamýn fon müziðini oluþturuyordu.
Yol boyunca hiç konuþmamýþtýk. Ben Bahar’ýn görüþme isteðinin ardýndaki gizemi düþünüyordum, Kemal ise muhtemelen kumarda kazanmak üzere olduðu paralarý.
Kemal iki bira þiþesinin kapaklarýný her zaman yanýnda taþýdýðý denizci çakýsý ile açarak birini bana uzattý.
“Eee,” dedi daha sonra. “Anlat bakalým.”
“O aradý.” dedim.
“O kim?”
“Bahar.”
“Hangi Bahar?”
Anladýðým kadarýyla Kemal biraz sarhoþtu. Belki de aklý yarým býraktýðý kumar masasýndaydý hala. Onun bu ilgisiz tavrý beni sinirlendirmiþti. Oturduðum yerden sert bir tekme attým ayaðýna. Kemal’in yüzünde acý dolu bir ifade belirmiþti. Fakat ne o buna dair bir sitemde bulundu, ne de ben ondan özür dileme gereði duydum.
“Sahi mi söylüyorsun?” dedi aymazlýktan sýyrýlarak, “Niye aramýþ, ne istiyormuþ.”
“Benimle buluþup, konuþmak istediðini söyledi. Çok önemliymiþ.”
Þaþkýnlýk ve merakýma Kemal de ortak olmuþtu.
“Allah, Allah,” dedi, “Ne söyleyecek acaba, hem de düðüne bu kadar az bir zaman kalmýþken.”
“Bilmiyorum.” dedim.
Isýnmaya baþlayan biralarýmýzdan birer yudum daha alýp konu ile ilgili yorumlarýmýzý sürdürdük;
“Ne istiyormuþ, sorsaydýn ya.”
“Sordum fakat telefonda olmaz, dedi.”
“Allah Allah telefonda söylenmeyecek kadar önemli ne olabilir ki?”
“Hiçbir fikrim yok.”
Bir süreliðine sessizlik ortamýn hâkimi olmuþtu. Bu konuda ayrý ayrý kafa yorup mantýklý bir yorum getirmeye çalýþýyorduk.
“Bence abartmýþtýr.” dedi Kemal sessizliðin ardýndan. “Ne de olsa kýz milleti iþte.”
Kemal’in mantýðýmla ayný düþünceyi paylaþmasý aslýnda pek þaþýrtmamýþtý beni. Zira Kemal, benim gibi duygularýyla deðil, genellikle mantýðýyla hayatýna yön veren birisiydi. O anda Kemal’in konuþmak için pek de doðru kiþi olmadýðýný düþünmüþtüm. Çünkü onun yüreðime destek olmasý pek olasý deðildi. Fakat duygularýmý paylaþacaðým baþka bir dostum da yoktu köyde.
“Öyle olsa gerek” diye karþýlýk verdim yüreðimin muhalif sesine raðmen.
Kemal sözlerimi deðil, bu muhalif sesi duymuþtu sanki. Þaþkýn ve birazda öfkeli bir bakýþ attý söyleyeceklerinin habercisi olan.
“Yoksa” dedi. “Yoksa sen hala onunla aranýzda bir þeylerin olabileceðini mi düþünüyorsun?”
Ýnkâr etmeye çalýþtým fakat Kemal sözlerime itibar etmiyordu artýk. Artan bir öfke ve yükselen ses tonuyla çýkýþtý;
“Oðlum,” dedi, “Hani sen o defteri kapatmýþtýn, hani gidecektin buralardan, hani yeni bir hayata baþlayacaktýn. Bir telefon etti diye her þeyin deðiþeceðini mi zannediyorsun. Vazgeç oðlum bu sevdadan. Bitti bu iþ, kabul et artýk.”
Bu kez inkârdan vazgeçip, düþüncelerimi açýkça söyledim ona:
“Ýyi de,” dedim. “Önemli bir þey olmasa neden benimle buluþmak istesin ki, hem de düðüne bu kadar az bir zaman kalmýþken?”
“Bilmiyorum,” diye karþýlýk verdi devam eden öfkesiyle. “Belki senden özür dileyecektir. Ne bileyim iþte belki de seni özel olarak davet edecektir düðününe, bilmiyorum iþte bilmiyorum.”
Duraksadý. Belliydi, o bile inandýrýcý bulmamýþtý savunduðu görüþleri.
Tereddütle yüzüme baktý bir an ve sonra umutlarýmý darmadaðýn eden o son darbeyi indirdi acýmasýzca.
“Hayal kurmaktan vazgeç artýk Tarýk. O kýz seni hiçbir zaman sevmedi. Sevseydi gidip Osman ile niþanlanmazdý. Aþkýnýn karþýlýðý yok. Bu gerçeði kabullen artýk.”
Hiçbir cevap veremedim. Kemal’in sözleri yeniden kurmaya baþladýðým pembe düþlerime gecenin karanlýðý gibi simsiyah bir perde çekivermiþti bir anda.
“Bak Tarýk,” diye devam etti Kemal daha sonra. Fakat bu defa þefkatli bir tonlama vardý sesinde. “Bilirsin seni çok severim ve asla üzülmeni istemem. Fakat bariz olan gerçekler var. Sende artýk bunlarý kabullenmelisin. Yani bu saatten sonra sen neyin deðiþmesini bekliyorsun ki? Kýz niþanlanmýþ, düðününe de þunun þurasýnda iki hafta kalmýþ. Þimdi durum böyleyken Bahar’ýn gelip sana ne söylemesini bekliyorsun ki? Bence sen ara onu, artýk her þeyin bittiðini, buluþmanýzýn doðru olmayacaðýný söyle. Sonra da bir an evvel Ýstanbul’a git ve yeni bir hayata baþla orada. Yoksa bu kýz yine senin aklýný karýþtýracak, hoþ olmayan durumlar çýkacak ortaya.”
Kemal’in aðzýný elimle kapatýp susmasýný istedim. Gerçekleri bu kadar yalýn haliyle duymak hoþuma gitmemiþti. Fakat bunun için de ona kýzamýyordum. Çünkü ne yazýk ki söylediklerinde haklýydý.
Kalan biralara ve Kemal’in gömleðinin cebindeki sigara paketine el koyup eve gitmek için ayaða kalktým. Kemal eve kadar bana eþlik etmeyi önerdi. Ona, yalnýz yürüme isteðimi belirttiðimde içinde beliren endiþe gözlerine yansýmýþtý.
“Ýstersen gel bu gece bizde kal.” diye baþka bir öneride bulundu bu kez. “Geyik muhabbeti yaparýz, zihnin daðýlýr biraz.”
“Merak etme,” dedim. “Endiþelenmene hiç gerek yok. Ýntihar edecek deðilim.”
Aklýndan geçirdiði fakat dillendiremediði o eylemi benden duymak endiþelerinin artmasýna neden olmuþtu.
“Sakýn ha,” dedi paniklemiþ bir halde. “Bunu aklýndan dahi geçirme. Hiç bir þey için ölmeye deðmez. Hele bir kýz için asla. Eðer böyle bir þey yaparsan kendimi asla affetmem. Biliyorum söylediklerim seni üzdü ama niyetim sadece senin gerçekleri görmeni saðlamaktý.”
Onun rahatlatmasýný saðlayacaðýný düþündüðüm bir tebessüm eþliðinde esprili fakat gerçeklik payý da bulunan bir karþýlýk verdim;
“Sen rahat ol,” dedim. “Öyle bir þeyi düþünsem bile sýrf seni üzmemek için bile vazgeçerim bu iþten.”
Kemal’in endiþeleri biraz azalmýþ gibiydi.
“Hadi,” dedim. “Git evine yat, uyu. Merak etme, ben iyiyim.”
“Tamam, o zaman.” Dedi. “Fakat ne zaman canýn sýkýlýrsa, konuþmak dertleþmek istersen, ya da herhangi bir þeye ihtiyacýn olursa gece gündüz istediðin zaman beni arayabilirsin, anýnda yanýnda olurum.”
“Tamam ararým.”
“Söz mü?”
“Tamam, söz.”
Bir sigara yakýp, tüttürerek eve doðru yürümeye baþladým. Biraz ilerledikten sonra geriye dönüp baktýðýmda Kemal’in hala orada beklediðini gördüm. Ona; her þeyin yolunda olduðunu, endiþelenecek bir durumun bulunmadýðýný elimle yaptýðým hareketlerle bir kez daha anlatmaya çalýþtým. Sonra yoluma devam ettim. Fakat biliyordum ki ben gözden kaybolana dek orada bekleyecek, sabahta erkenden nasýl olduðumu öðrenmek için telefonla arayacaktý.
* * *
Þimdilik pek zararý olmayan kumar ve alkol gibi zaaflarý bulunmasýna raðmen iyi çocuktu Kemal. Gerçekten çok severdim onu. O benim ilk ve ebedi dostumdu. Yeni evlerine taþýnmadan önce kapý komþusuyduk. Ayný gün gelmiþtik dünyaya. Kardeþ gibi büyümüþtük. Aklýmýz erene kadar da gerçekten kardeþ zannetmiþtik birbirimizi. Ailelerimizde kardeþ gibi ikimizi bir tutmuþlardý. Ýki annemiz, iki babamýz vardý bizim. Ýlköðretime birlikte baþlamýþtýk. Meslek lisesini de yine birlikte ayný bölümde okumuþtuk. Ayný mesleði seçmiþ, elektrik teknisyeni olmuþtuk. Ve birkaç gün öncesine kadar da ayný fabrikada çalýþýyorduk. Her þeyimiz ortaktý bizim; benim olan her þey onundu ayný zamanda, onunkiler de benim. Aramýzda, gizli, saklý, sýr, utanma, çekinme gibi kavramlar olmamýþtý hiçbir zaman. Kemal genelevdeki ilk cinsel deneyiminde baþarýsýz olduðunu dahi anlatabilmiþti örneðin. Sonra da bu baþarýsýzlýðý bana yüklemeye kalkmýþtý;
“Sen de benimle gelseydin heyecanlanmazdým.” demiþti. Bunu gerçekten inanarak söylemiþti. Fakat benim bu konuda artýk toplumun çoðunluðu tarafýndan çaðdýþý olarak görülen farklý düþüncelerim vardý. Ben bu deneyimi sevdiðim kýzla evlendiðim gece yaþamak istiyordum ilk olarak. Fakat yeri geldiðinde bu düþüncemi paylaþtýðým hiç kimseden destek bulamamýþtým. Hatta Kemal bile;
“Yoksa sen ibne misin oðlum.” Demiþti ilk tepkisinde.
Zaten burada yaþamama raðmen köy kalýplarýna sýðmayan, çoðunlukla da yadýrganan düþünce ve davranýþlarým vardý benim; Örneðin genç, yaþlý köyün bütün erkekleri boþ zamanlarýný saatlerce kahvehanede piþti, batak, okey gibi oyunlar oynayarak geçirirken, ben genellikle evde kitap okur, televizyonda ya da VCD de film izlerdim. Özellikle de eski Türk Filmlerine bayýlýr, tekrar tekrar býkmadan ayný keyifle izlerdim. O filmlerde yaþanan aþklara gýpta ile bakar, kendimi Ediz Hun’un, Kadir Ýnanýr’ýn, Tarýk Akan’ýn yerine koyarak hayaller kurardým. Köyde Kemal dýþýnda öyle oturup sohbet etmekten zevk alabileceðim samimi bir arkadaþým yoktu. Niþan, düðün, sünnet gibi toplumsal etkinliklere de pek katýlmazdým. Efendi biri oluþumdan baþka övülen bir yönüm yoktu. Fakat kimsenin herhangi bir sebepten dolayý þikâyeti de yoktu benden. Bir tek köyü ve köylüleri beðenmeyip, onlardan uzak durduðum, þehirli özentisi içinde olup, onlar gibi konuþup, davranmaya çalýþtýðým, gibi ithamlarla karþýlaþýrdým zaman zaman. Fakat gerçekte iddia edildiði gibi bir durum söz konusu deðildi. Ben yalnýzca arzu ettiðim hayatý yaþamaya çalýþýyordum mümkün olduðu kadar.
(DEVAM EDECEK)

NOT:
Deðerli okuyucu; Öncelikle bu eserime ilgi gösterip okuduðunuz için teþekkür ederim. Lütfen yorumlarýnýzý benden esirgemeyiniz. Unutmayýnýz ki sizin yorumlarýnýz benim için çok deðerli ve bu yorumlarýnýz sizlere daha güzel eserler vermemde büyük katký saðlayacaktýr. Her türlü eleþtiri, görüþ ve yorumlarýnýzý nedimargan@gmail.com E posta adresine gönderebilirsiniz. Þimdiden teþekkürler…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Geciken Adalet Kahramanlar Yaratýr...

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Açgözlü [Öykü]
Ölümlü Bir Öykü [Öykü]
Büyüklere Bir Masal [Öykü]


NEDÝM ARGAN kimdir?

Yazmayý seviyorum, yazmak benim için bir ihtiyaç. Ekmek gibi, su gibi, ibadet gibi. . . O gün birkaç güzel cümle yazabilmiþ isem kendimi görevimi layýkýyla yapmýþ gibi mutlu hissederim, eðer hiçbir þey yazmamýþsam o zamanda ihanet etmiþ gibi hissederim, kendime ve kalemime. Hayattaki en büyük zevkimdir yazmak ve ben hep yazmak istiyorum, ömür boyu yazdýklarýmýn yayýnlanmayacaðýný bilsem bile. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Reþat Nuri Güntekin, Ahmet Ümit, Zülfü Livaneli


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © NEDÝM ARGAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.