640K bellek herkese yetmelidir. -Bill Gates, 1981 |
|
||||||||||
|
Evde demirbaş üç kişiyiz. Bol konuklu üç öğrenci. Lütfi, Cavit, ben. O gün eve geç geldim. Doğal olarak yine konuk var. Günün ilginç sayılabilecek yanı konuğun tek olması. Ya Lütfi’nin köylüsüdür Aydın tarafından ya da Cavit’in Malatya’dan hemşehrisi. Öğrencilik hali, başka kiminle ahbaplık edilecek. Ancak adı neyse bu konuk oldukça kıpırdak. Benim terlikleri giymiş evin içinde fink atıyor; üstelik olur olmaz her yeri de kurcalıyor. Rahat mı rahat. İnsanın kendi evinde bile uyduğu kurallar vardır ya, bunda hiç bir şey yok. Bir ara Lütfi’nin elinden kumandayı kaptı: “Hop hoop, bu evde aptalca şeyleri izlemeyi yasaklıyorum” dedi ve dakikalarca kanal değiştirdi durdu; ne arıyorsa ? Haydi terlik, televizyon neyse, yemekte sandalyeme oturup , özel bardağımı da önüne çekmesi, almaya kalkışınca da elimi tokatlayıp “Ayıp ayıp, konuğa saygı gerek Mehmet efendi” diye uyarması bütün cinleri, şeytanları başıma toplattı. … Bir ara, karnı da doymuş olmalı “Toplayın şu sofrayı, tembelleri sevmem !” demez mi ? Hele hele ardından gelen “Çay koyun !” talimatına ne demeli ? Kuşku yok, Lütfi’nin konuğu. Lütfi hem iyi çocuk hem de para sorunu yok. Bizimkiler gecikince, sayesinde ev sahibi ile sorun yaşamıyoruz. Bu zibidi de tüm bunları biliyor. “Nasılsa Lütfi’yi kıramazlar, konuğuna itibar ederler” deyip tepemize çıkıyor. Cavit bir ara tencereyi kaldırıp şapka gibi giydirmeye oldukça niyetlendi ama, vazgeçti. Lütfi’nin hatırı ağır bastı. Bir ara Lütfi ile göz göze geldik. Bakışlarımdan “Kardeşim bu adam senin kardeşin de olsa çekilmez, niye böyle adamı eve getiriyorsun ?” diye düşündüğümü anlamış olacak, üzgün üzgün, kahretsin der gibi yüzünü yana çevirdi. Yine de üzülmesin diye tebessüm ettim. O da rahatladı, gülümsedi zordan. … Ama konuk nazlanmayı sürdürüyor; hatta bağırıyor: - Rize uçağı alana iniş yapamadı mı ? Çaylar nerde kaldı ? Bir bira bari yok mu bu evde ? Kurutursunuz adamı. Bu sözler üzerine Cavit’le Lütfi’nin sabrı aynı anda tükenmiş olacak, ikisi birden hamle yaptılar. İki elimi açıp durdurdum. Ne de olsa konuk, sabırlı olmak gerek, ayıplarlar adamı. Ama saldırılar bitmek tükenmek bilmiyor. Bir koltuğa kaykılıp, karşı koltuğu da ayaklarının altına çekerek: “Çay keyfi de böyle çıkar” deyince Cavit’ten şiddetli bir tekme yiyip ayaklarını çekmek zorunda kaldı. Anlaşılan bu tepki devede kulak kalmış “Ben yatıyorum” deyip kalktı; iç odaya daldı. Gitmiş benim yatağa yatmış. Şanssızlık her zıpırlığı da bana denk geliyor. Kıvrıl Mehmet koltuğun üstüne. … Sabah kendimi dışarı zor attım. Adı belli değil adamın yarattığı sıkıntıyı da akşama kadar üstümden atamadım. Akşam eve döndüğümde kimsecikler yoktu. Benim yatak darmadağın, yorgan yerlerde, yastık salona gelmiş. Terliğin biri kapının dışında, öbür teki firar etmiş. Arkadan Lütfi geldi. Başbaşayız ya, bütün sitemlerimi sıralamalıyım, yoksa çıldıracağım. Ama o benden önce davrandı. - Mehmet sana hiç yakıştıramadım ! “Hoppala ! Getir başımıza dünyanın en çekilmez adamını, hepimize zulmettir; bir de kucağımızda uyutsaydık bari” diye düşünürken, o devam etti: - Kimdi o aşağılık ! - Kim kimdi ? - Akşamki zebani. - Senin köylün değil mi ? - Hayır. Ben de senin yakının diye sabrettim. Bir de eşyalarını kullanınca. Demek ikimiz de masumuz. Hep benim eşyalarımı seçmesi rastlantı da, Cavit bunu bize nasıl yapar ? İkimiz de hiç kuşku duymuyoruz ki, o saldırgan Cavit’in arkadaşı. Boşuna tekmeyi yiyip yutkunmadı. Demek ki, davranışları aşırıya gidince, Cavit frenliyor. Tüm şüpheler Cavit üzerinde toplanıyor. Hatta Cavit şüpheli bile değil, açıkçı hükümlü. Lütfi’yle mevzilendik. O zıpırdan alamadığımız hıncı Cavit’ten çıkaracağız. Ve o an geldi. Cavit anahtarıyla kapıyı açıp içeri girdi. Işıklar açık, evde olduğumuz belli. Başladı bağırmaya : - Hanginiz getirdi o… tu ? … Ne yazık ki, Cavit de tanımıyor. Aradan uzun yıllar geçmesine karşın o saygın konuğun kim olduğunu hâlâ öğrenemedik.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Önder, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |