Unutamam ki
Bir ben miyim bu acılarla kahrolan? Nedir ki yaşananlar? 'Yaşandı ve bitti.' demek, bu kadar kolay mı? Hiç mi iz kalmıyor insanlarda bazı duygulardan, unutmak bu kadar kolay mı?
Lamartine, 'Göl' şiirinde ne güzel anlatmış içindeki fırtınayı! Cansızlardan - dağdan, taştan, dereden, esen rüzgardan- mı hatırlamalarını umacağız yaşanan aşkları?
Elimize aldığımız bir kitabın içinden çıkan bir kuru gül ya da bir kuru yaprak, dalıp gitmemize neden oluyor.
Ayrılmak, birlikte olmak kadar doğalsa; ayrılsak da arayamaz mıyız gönül dağını omuz omuza çıktığımız sevdiğimizi? Bir buket gül gönderemez miyiz ya da bir telefonla kutlayamaz mıyız -bir özel günü -eski günlerin anısına?
Bunu denemeyi düşünmek bile güzel...
1.1.2005/ Serap Hoca
-----------------------
Unutamaz
Ölmez 'sevda' dediğiniz,
Beden var oldukça.
Kalp atmaya devam ettikçe,
Unutamaz sevdalılar.
Bazen kelimelerin yardımına ihtiyaç duyuyor insan...sığınıyor sanki onların gölgesine, anlatmak istediklerini anlatamamanın acziyle ya da bazen saatten medet umuyor insan...kovalamak istiyor akrebi...hızlansın diye..işte böyle...diyeceğim o ki çok bir zaman geçmedi yüreğine yerleşeli..demem o ki..sen mi bildin önce beni yüreğinde..ben mi seni..bunun önemi yok...bildiğim sadece benim için apayrı bir anlamının olduğu...varlığının..adının..sesinin..soluğunun..
biliyor musun yar..ben beklentisiz sevdalara yel oldum...bir saza tel oldum..senin sazına..seni çalar, seni söyler yüreğim...senden gelen bir ufacık fısıltıya kulak kabartır da deli gönlüm...siner köşesine sessizce...yaramaz bir çocuk gibi...korku değil de...bilmem ki ne...
gel seninle şu uçurtmanın uçuna tutunalım...gidelim öyle..ip kopuncaya dek...sonrası yok...ardına bakmak yok...o an..sadece o an..tutup soluğumuzu...tutuşup el ele...o anın tadını çıkaralım...hadi...gel..ver ellerini...
hayat ne getirdi..ne götürdü bizden bilmiyorum..bildiğim...sadece ve sadece gözlerindeki yalnızlık..ve sen bir tanem...yalnızlığıma can oldun...bilir miyim ki nedir yüreğindeki yerim..bilemem..bilinmez ki...o dipsiz kuyuya inilmez ki..sen de inme..kıyamam...incinirsin üzülürüm...sen...yaşamımın en güzel varlığı...hayatımda düşünmeden ardına takıldığım tek yürek...dilerim ve isterim ki...o güzel gözlerin benli ya da bensiz hep gülsün...hadi sabah oldu...uyan artık bir tanem.....gün..yüzünü gösterdi insanlara...bu dünyaya iki güneş fazla...ya sen kalk...ya o batsın...
10.4.2006 / Serap Hoca
--------------------
Uzakta Kalanlar
Ben köy kızı değilim...Köyü resimlerde gördüm çocukken ya da yolculuklarda yol boylarından görebildiğimce... Ne zaman ki evlendim, ayağım köy toprağına değdi...O zaman anladım köyün dumanlı havasının tadını... Eşimin memleketine (Anamur- Güneybahşiş) gittiğimizde köyü terk edeli çok olduğunu söyledi..Ben ısrar ettim..adeta tırmandık köy yolunu...Aslında ilerlerde bir yerlerde araba yolu da varmış ama, o an işte şurası benim doğduğum ev, dediğinde...hemen varıvermek istedim o eve...Ter içinde yukarı çıktığımda gördüğüm manzara öyle güzeldi ve güzel olduğu kadar da hüzün vericiydi ki...Tabiatın ortasında, cennet misali bir güzellik gel hele hoş geldin, der gibiydi...ama o viran evin kapısını -gıcırdayan kapısını- açtığımızdaki terkedilmişlik, yaşanmışlıklardan izler,elimizde olmadan hepimizin gözlerini yaşarttı. Şurada ben yatardım, şurada mum ışığında oturur çalışırdım derken bulutlanan gözler saklayamamıştı özlemi....Silinip giden,gözyaşları oldu; anılar kaldı yüreklerde...Oradan ayrılırken düşler kurmuştuk, gene gelelim diye...olmadı..Yirmi yıla yaklaştı, bir daha bu derece yakın olamadık o eve ama köyün başka evlerine uğradık arabayla geçerken...Güler yüzlü, misafirperver yörüklerin ayranlarını içtik, aşlarına ortak olduk...Bu güzellikleri unutmadan yaşamalıyız yerimizde, yurdumuzda...Sağlıcakla kalınız.
7.3.2005/ Serap Hoca