Şiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Seherlerimde gül yaprağında şebnemimsin. Yüreğimdeki yaraya emimsin. Hayalimde ışıl ışıl gözlerin.Sen perisi olmaya devam edeceksin muhayyel gümüşî iklimlerin… Güvercinler, hayalimde elif parmaklarından su içer. Güzelliğini kıskanan sümbüller kendinden geçer. Gönlüm her nefeste seni seçer. Sense hep meçhul ve muhayyel iklimlerde salınırsın. Özlerim sabah akşam “sevaplar gibi sesini.” Ateşlere misal nefesini. Takvimler zamanı eritir sen yüreğimi. Düşlerimde açan nadide çiçek, gümüş kanatlı bahar dallarında ahenk; erguvanlardaki baş döndüren renk olarak geçtin tarihime… Sesindeki büyü, ateşler aşk adlı öyküyü. Bildiğin üzere, yazmak itiyadım seninle ilintili. Daha önce de ifade ettim. Aslında iki lafı bir araya getiremezdim. Ama, seninle karşılaştıktan sonra; hurufatla aramda bir aşinalık başladı. Kâğıt ve kalemle sırdaş oldum. Sana dair hislerimi bir onlarla paylaşabildim. Sana da göndermek isterdim yazdıklarımı; neyleyim, meçhul ve muhayyel iklimine eremedim. Sen, çayımın buğusunda, içtiğim suda, nefes aldığım her anda benimlesin. Demlediğin çayları da özledim ayrıca. Hayallerimin ucuna tutturulmuş gül tebessümün. Sen bir de içimdeki baharın gülüsün… Senin özleminle yanıp tutuşmak, benim için ayrıcalık. Aşkın büyülü sularından yâdigar gülüşün hiç yadımdan çıkmaz. Her an aklımdasın, ruhumdasın. Efsanem, uğurum billûr suyum, gözlerini içerim yudum yudum. Umudum, kaygım, yüz akım. Misallerin en hası nisan yağmuru serinliği, okyanus derinliği. Ellerin gelir her akşam hayalimin kıyılarına. Gümüş dalgalara karışır güzelliğin… Çayıma dem olursun, gözlerime fer. Gönlümden hep meçhul ve muhayyel iklimlerine başlar sefer… Zaman, seni işler yüreğime, devran seni söyler. Seni hatırlatır seherlerde açan güller. Sen güllerden ziyade güzel, güller sana emsal olmanın derdindeler… Bu çağrı sana ey meçhul ve muhayyel güzel. Naz, niyaz adına, yağmur ol yağ çorak topraklara. Çöllerde vaha ol. Al yorgunluğumu. Hurma dallarının şarkısını beraber dinleyelim. Tutuşan yüreğimizle birlikte serinliyelim. Sesin hep sevaplar gibi çınlasın kulaklarımda. Adın dua olurken dudaklarımda. Gece, kıskansın siyah saçlarını; rüzgâr tarasın, saçlarının arasında tutuşsun parmaklarım. Billûr bakışların aydınlatsın dört yanımı. Aşk kandilimiz, tutsun gecenin elinden tek hecede düğümlensin kaderimiz. Aşkımız çiçek çiçek gülsün hurma dallarından. Bir yadigâr olsun gülüşün bana çöl akşamlarından. Nefeslerimiz karışırken dursun zaman… Ankara,26.03.2010 İ.K
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İbrahim Kilik, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |