Ayna Sendromu #1

yalnızlığı yeniden tanımlama çabasına bir giriş, cesur olmayan tedirgin kelimler bütünü, ilk olmanın heycanı ve sonradan geleceklerin sancısı.

yazı resim

henüz tanımlanamayan o kadar çok sendrom var ki, duysanız şaşarsınız. ama bunların üstünde bir şemsiye var kimselerin farketmediği, farketmek istemediği, asıl mesele orada, asıl şaşırtan dünya orada.

elleriniz kalemi tuttuğuda, çoğu zaman ne yazacağını bilenlerdenseniz, bu yazı size uygun olmayabilir, çünkü; önceden ne yazacağınızı biliyorsanız, duygularınızı yönlendirmişsniz demektir, burada yazılanlar ilginizi çekmeyecektir. yazısının başlığını atıp, daha sonra boşlukları dolduruyorsanız, daha yakınsınız bu yazının yazarına. çünkü böyle yazılan yazılar insanı daha fazla yansıtır.

yazı sadece yazanı değil, yazılanı da yansıtır ve bu gözden kaçırılır. okuyan sadece kendi penceresinden görür yazıyı ve bu yazarlara yapılan en büyük haksızlıktır, yazar çoğu zaman sizi anlatmak için yazmaz, kendini anlatma çabası içindedir. daha çok sizi anlatan yazılara ilgi gösteriyorsanız, bu sizin, kendinizi tanımlamaktan kaçtığınızın bir işaretidir. ama bunu da okuyanlar görmez, görmek istemez kaçarlar. aynadan kaçar her insan ve hep en güzel anlarında geçer ayna karşısında. en kötü anlarında ayna karşısına geçenler realistlerdir. çoğu insan sürrealisttir. olmayan şeyi, daha doğrusu olması mümkün olmayacak şeyi hayal ederek yaşarlar. ama söylendiğimde hayallerimi öldürme derler, o zaman şöyle bir soru var onlar için: senin hayallerin ne kadar temiz? kimse cevap vermez, veremez, vermek istemez bu soruya. umutlarımı öldürme der her zaman. umutlarınızın ölü doğması benim suçum değil. bu yüzden çevremdekiler terketi beni, ama kaybeden olmadım ben hiçbir zaman, hiçbir zaman uzanamayacağım hayaller kurmadım, kaybetmeyi sevmediğimden değil, kaybetmeyi bilmediğimden.

sürekli kazandığımdan ilerlediğim sanılmasın, sadece yediğim gollere karşı kayıtsızlığımdan kaynaklanıyor bu. görmezden gelmek değil, görmezden gelirsen kendini kandırısın, aynaya baktığında arkanda, ağlarında duran topları görmezsin, karşı ağları görürsün, bir yanılsamayı yani. ayna sendromundan muzdarip insanlar da önlerini göremezler, sadece yediklerini görürler. çoğu zaman orada takılıp kalırlar aynanın karşısında, ve yığılır kalırlar önünde boy aynasının. yanılsamalarının esiri olurlar, ve yedikleri ilk golde hayattan umudunu keserler, bitkisel hayata girerler. birileri onları çıkarana kadar da öyle kalırlar. bireyselleşememesinin acısıdır bu. başkasına muhtaç olmak. ve yitip giden hayallerinin yerine yenilerini koyamamaktır, ilk yenilgide yaralarınızı saracak, hayallerinizi belli bir düzleme oturtacak insanlar ararsınız, onlarla birleştirip hayallerinizi bir derece daha küçültürsünüz. onların da ulaşılamayacak olduğunun farkında olarak, ama asla ulaşmaya çalışmayarak kendinizi kandırarak.

ayna sendromundan kendi başına sağ çıkanlar, ölüme bir kez çok yaklaşmış insanlardır, ve yaklaştıklarında beyaz değil, kırmızı ışık görenlerdir. daha sonra hayata karşı nötrleşirler, zamandan kazanıyorum, sözü ile örneklendirilebilir. seni öldüren şeyden fayda sağladığını düşünmek gayet marjinal bir durumdur. zamanı halk arasında bir işe yaramayan ama hesabına artı işlenmiş şeyler için kullanır. marjinal faydacıdır biraz. ayna sendromundan sağ çıkanlarla, diğerleri arasındaki asıl fark budur; biri onu öldürenden yararlanabilir, diğeri işini kolaylaştırır. zamanı sabitlemektir ayna sendromundan çıkmak, mutluyken de, hüzünlüyken de zamanın kontrolünü elinde tutmaktır.

benim bir hikayem vardı

- amat...
(01:25):
evet
dikkat ettiysen
başın arkasındaki kırmızı
günahları simgeler
(01:26):
bu daha çok bana benziyor aslında

- anlat biraz
(01:27):
insanın kalbi
suya benzer
sürekli dalgalı
ve kafasının içi bilinmez
(01:28):
o yüzden bir simge konmamış
ve kolları sürüngen gibidir
beyin olmadan yapamaz
ama beyin de onlarsız olamaz
hayaller karmaşık ve hepsi farklı renkli kağıtlardır
(01:29):
ve gözler
ne kadar yorgunsan o kadar morarır
göz torbaları içine akıttığın yaşları simgleer
vücudun aşşağısı önemli değildir
ve göbek bağını da reddersin yalnzısan
(01:30):
uzun bir boyun; geriden bakmaktır hayata
önündeki insanları aşmak için kullanırsın
tam ortasındasındır yaşarken
yaşamın ve ölümün
(01:31):
yalnızlığın ve aşkın
ve ellerin toprağa bakar
gözlerin ileri
kafan yamuksa eğer
dünyada birşeyleri düzeltmediğindedir
(01:32):
tam ortasındasındır her zaman
suyun ve ateşin
iki kat arşın tam ortasında
melek ve şeytanın arasında
duygularının yitip gider çoğu zaman
(01:33):
toplarsın onları kahverengiye çalan topraktan
toplarsın ki
hayallerinin yeşerdiğini kimse görmesin
senden başka kimse sahip olmasın ona
ve dişlerinin sadece üstü gözükür,
alt taraf biçimsizdir çünkü
(01:34):
ve arkadaşları atmak hayatından
zihninde oluşan parazitleri engellemektir
her şeye rağmen
ve aramamak zor
insan tek yaratılamamışsa
(01:35):
ademin kaburgasından olan havva
ya da ademin kalbinden havva
fark yok aralarında
bitti.

Başa Dön