..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Deney, herkesin hatalarına verdiği addır. -Oscar Wilde
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Toplumbilim > Mevlüt Tok




3 Ekim 2010
Uygarlıklar Dayanışması mı Yoksa Uygarlıklar Çatışması mı?  
Mevlüt Tok
11 Eylül faciası gerek terör tehdidinin büyüklüğüne, gerekse bu tehdide karşı küresel olarak ortak bir eylem ortaya koyma gereğine ilgi çekmektedir. Her biçim ve yapıdaki terör sınır tanımayan küresel bir sorundur. Hiçbir din, etnik köken ya da ekine bağlı olamaz. Temel gereksinimlerin karşılanmaması, dünya ülkeleri arasında zenginliğin adaletsiz dağılımı, açlık, olayların merkezinden uzaklaşarak aşırılaşma, yoksulluk, işsizlik, kötü barınma, bilgisizlik, zorbalık, demokratik hak ve özgürlüklerin baskı altında tutulduğu zorba yönetimler, insan haklarına uymama, azınlık sorunları, yolsuzluk ve bozukluklar hiçbir biçimde terörü haklı olarak gösteremez ancak terör ve şiddet doğmasına ortam hazırlar.


:AHCH:
11 Eylül faciası gerek terör tehdidinin büyüklüğüne, gerekse bu tehdide karşı küresel olarak ortak bir eylem ortaya koyma gereğine ilgi çekmektedir. Her biçim ve yapıdaki terör sınır tanımayan küresel bir sorundur. Hiçbir din, etnik köken ya da ekine bağlı olamaz. Temel gereksinimlerin karşılanmaması, dünya ülkeleri arasında zenginliğin adaletsiz dağılımı, açlık, olayların merkezinden uzaklaşarak aşırılaşma, yoksulluk, işsizlik, kötü barınma, bilgisizlik, zorbalık, demokratik hak ve özgürlüklerin baskı altında tutulduğu zorba yönetimler, insan haklarına uymama, azınlık sorunları, yolsuzluk ve bozukluklar hiçbir biçimde terörü haklı olarak gösteremez ancak terör ve şiddet doğmasına ortam hazırlar.

Nasıl pis bataklıklardan pis ve mikrop yüklü sivrisinekler ortaya çıkarsa, tam demokratikleşmemiş, geri kalmış, yokluk ve yoksulluk tufanında yüzen Pakistan, Afganistan ve Irak gibi İslam ülkelerinde de Bin Ladin gibi Teröristlerin ortaya çıkması çok doğaldır. Bu İslam ülkelerini yıllarca emperyalist ülkeler sömürdü ve müslüman halkı yoksul ve bilgisizlik içerisinde bıraktılar. Terörün gerçek sorumluları yine o terörden yakınan emperyalist zorbalardır. Terörizme karşı uğraşda, sorunların altında yatan hastalıkların ivedilikle ele alınması ve çözülmesi gerekmektedir. Amerika bütün petrol bağlantılarını kurup elini kolunu sallaya sallaya Irak’tan ayrıldı. Hani demokrasi getirecekti? Hani Saddam zorbasından Irak’ı kurtaracaktı? Irak’ı daha karışık duruma düşürdü ve Saddam’dan daha acımasız etnik ve dini önderler bırakıp gitti ardından. Hiç acımadan biri birlerini kesip doğramaktadırlar.

Ülkeler arasındaki artan karşılıklı bağımlılık, bağdaşıklılık ve çok boyutlu yeni tehditler ortaya çıkmasıyla, uygarlıklar arası diyalog kavramı her zamankinden daha büyük bir önem kazanmıştır. Terörizm tehdidine karşı bir tepki olarak Türkiye sorumluluğu üstlenip, öncülüğü ele aldı ve İslam Konferansı Örgütü ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin Dışişleri Bakanlarını bir araya getirdi. İstanbul'da 12 ve 13 Şubat 2002’de ‘’Uygarlık ve Uyum: Yönetim Boyutu’’ başlığı altında toplanan bu ortak forum Avrupa Birliği ve İslam Konferansı Örgütü, farklı kültürler, din ve kavramlar arasında uluslararası uyumu arttırma konusunda kararlılık göstermiştir.

Uygarlıklar Dayanışması

En son Uygarlıklar Dayanışması Madrid, İspanya’da Ocak ortasında, 2008 yılında oldu. Konferans girişiminin amacı ekinsel ve dinsel bölünmeden ortaya çıkan boşluğu gidermek ya da batı ve Müslüman ülkeler arasında ekinlerarası diyalogu geliştirmek için köprü olmaktı. Amaç 11 Eylül ve diğer terör eylemleri sonrasında öngörülen uygarlıklar çatışmasını engellemek, önlemek ve çözümler üretmekti. Şimdi giderek daha da kutuplaşmış bir dünyada yaşıyoruz. Bir güven kaybı ve birçok toplumlar ve ülkeler arasında artan gerginlikler var. Amerika demokrasi ihraç etme çabasındayken bir taraftan İran da ‘’Şii Şeriat’ı’’ ihraç etmeye çaba göstermektedir. Biliyorsunuz bu bizim gelecekteki barışımız için iyilik belirtileri değildir, hayra alamet değildir.

Uygarlıklar Çatışması

Belli ki şu andaki uygarlıklar çatışması insanın ben duygularının, bencilliklerinin ve bilgisizliklerinin çatışmasıdır. Batı ve Müslüman ülkeler arasındaki güncel yönetim çatışmaları ve bölünme nedenlerinden birisi dinlerin kendileri değil, dinlerin yanlış değerlendirmelerinin eşlik ettiği farklı dinlere bağlı olan halkların bulunmasıdır. Bu anlamda, farklı dinlerin doğru eğitim ve öğretimlerinin çağdaş uygarlıklarda büyük bir başarısızlık olduğunun kanıtlandığı ortadadır. Bütün dinlerin güdülenmesi ve insanlık kardeşliği birliğinin beslenmesi gerekiyor. Tüm insan sürtüşmeleri, tartışmaları ve düşmanlıklarının özü ortak bir kaynağa indirgenmektedir - kendi dinsel yazılı kaynaklarının doğru din anlayışı içerisinde olmayışı nedeniyle Allah'a olan güçlü bir inanç yokluğu ya da eksikliği. Müslüman olduğunu söyleyen -bırakın sıradan insanları- kaç aydınımız İslam Dini’nin temel yazılı kaynağı Yüce Kitab'ımız Kur’an'ı baştan sona içeriğini ve bütün buyruklarını anlayarak okumuştur ki? Belki de dinini tam öğrenip kavrayamayan insanlarda kendi dışındakilere düşmanlık duygularının beslenmesine neden olabilir. İslam’ın merhamet Peygamberi’ni kaç tane aydınımız hakkıyla tanımaktadır ki? Çok doğaldır ki pis bataklıklar mikrop dolu sivrisinekler üretir. Gerçek dinini bilmeyen insanlarda hurafe ve söylencelerle dolu gerçek olmayan dinlerin peşine takılacaktır. Greçek olmayan, Tanrı’dan gelmeyen dinler de barışı öğütleyemez.

Katkıda bulunan başka bir öge de bir kimsenin ruhu ile Tanrı arasında doğrudan bağlantı kurulabileceğini ileri süren dini sistem Teozofi (batıni, gizemci) anlayışının eksikliği veya yokluğudur. Gizemci anlayış tüm dinlerin evrenselliğinin savunucusudur. Tüm gizemci dinler taraftarları veya inananlarını ahlaki, zihinsel ve bilgelikçe geliştirerek hikmet ve davranışça Tam İnsan (İnsan-ı Kamil) diye adlandırılan insanı olgunluğun son aşamasına ulaştırmak için vaaz edilir. İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik gibi bütün büyük dinlerin zirvesinde, inananların yüreğinde saklı olan Allah, ortak bir Gerçek'in Tanrı’nın fark edilmesi, Ben’inin farkına varılması yoluyla sezgisel olarak farkına varırlar. Bir ve Tek Gerçek’e yönelik farkına varış ve uyanma – tüm din veya mezhep ayrımcılığının bırakılmasıyla ortaya çıkan Birlik Ruhu’nu geliştirir.. En yüksek Mutlak Gerçek tanımsız ve bütün dinlerin ötesindedir. Bu anlamda, bu inanç eğitiminin dünya çapında var olan tüm okullarda, kolejler ve üniversitelerde yapılmasını öneririz.

Çağdaşlıkla Çelişki Gibi Gözüken Doğrular

Saf, doğrularla çelişik gözüken mantıksal olgu, dünyanın modern eğitim sistemleri içerisinde halen içinde öğrencilerin resmi olarak din eğitimi almadığı dünyada birçok okullar vardır. Okullar çağdaş dünyada bugün EQ (Emotional Intelligence Quotient = Duygusal Zeka Katsayısı) gelişimini ihmal ederek ağırlıklı olarak IQ (Intelligence Quotient = Zeka Katsayısı) gelişimi vurgulamaktadır. Dinler EQ geliştirmek için olağanüstü uygun araçlardır. Yalnızca eğitim dengesizliğinin tehlikesini hayal edin: İnsan toplumunun eksiksiz bir biçimde IQ’ca eğitilmiş ancak eğitimli yaşamları yanıltıcı, çıkarcı Ben veya Benlik duygularıyla yönlendirildiğinde, insan toplumuna neler olacak? Bu anne-babalar, işverenler, önderler ve dünya yöneticilerinin karşı karşıya olduğu ikilemdir. Gizemci dinler insanı günahkar yapan Ben ve Benlik'i yok eder. Bu en kısa sürede çıkarılması gereken kanserli hücrelerden oluşan dokular gibidir. Dinler Ben veya Benlik’ten kaynaklanan kafalardaki ve yüreklerdeki rahatsızlıkları ortadan kaldırır.

Farklı mı yoksa Özdeş mi?

Belli bir inanca ait bir çok dinci insanların yalnızca aynı inanca sahip arkadaşları arasında toplumsallaşırlar. Ruhsal olarak farklı olduklarını düşünerek farklı dinlerden insanlara uzak dururlar.

Ama gerçek inançta, kurtuluş bir din adına bulunamaz. Bu yalnıca yüreğin içinde bulunur. Yalnızca varlık olarak kendini aynı gerçeğe uyanmış bulunabilir - Kendi veya Ben’i yok etme ve Sonsuz Gerçek’i seziş ve ayırt etme’de bulunabilir. Gizemci A dini Ben veya Benliği ortadan kaldırabilir. Gizemci B dini de Ben veya Benliği ortadan kaldırabilir. Sonunda, bu ortak amaca –Ben veya Benlik’in ortadan kaldırıldığı Yüreğin Ortasına varırlar. Bu nedenle, dinlerarası anlayış dinsel bölünme veya ayrılmayı ortadan kaldıran yaşamsal bir köprü işlevini üstlenir. Uyumsuzluk ve anlaşmazlık yaşamamız, dinlerin evrenselliği bilgisine erişemeyişimizdendir. Greçek din Allah’tan gelendir ve evrenseldir. Bütün insanlığa yönelik olmayan yöresel dinler dünya halklarına göz yaşı ve kandan başka bir şey getiremezler.

Sonuç:

"Gerçek olan ne Hindu, ne Budist ne de Hıristiyandır. Gerçek bir tektir, sonsuz bir özdek, varlıktır. Dinsel Gerçek izleyicisi ışık, barış, bilgelik, güç ve mutluluk yolu üzerinde yürür.”

"Dolayısıyla, Birleşmiş Milletler’in dinlerin evrenselliğini veya bir kimsenin ruhu ile Tanrı arasında doğrudan bağlantı kurulabileceğini ileri süren dini sistem Teozofi (Gizemci) felsefesinin dünya barışı ve uyumunu kurmaya odaklanmaları gerekliliğini önerebilirim. Birleşmiş Milletler sorumluluğunda daha fazla uluslararası dinlerarası diyalog ya da forumlar düzenlenmelidir. Din eğitimi insan kişiliğinin oluşumunu ve davranışlarını geliştirir ve kusursuz duruma getirir. Din öğretilerinin tek bir ortak tadı vardır - Bilgelikçe canlandırılan, yükselen bir ahlak vardır. Din eğitimi ve öğretimi ahlaki bozulma ve medeniyet bozulmasına yol açmaz.

Dinler uygarlıklar çarpışmasını değil, uygarlıklar dayanışmasını beslemek ve güdülemek için kullanılmalıdır. Din eğitiminin amacı seküler eğitim ve öğretimin zayıflıklıklarının ve eksikliklerinin tamamlanması ve yanlışlıklarının düzeltilmesi konusunda ahlaki ve bilgelik gelişimini arttırmak amacıyla birincil olarak Bencilliği ve Ben duygusunu ortadan kaldırmaktır. Kafanın ve yüreğin eğitimi aynı anda yapılmalıdır. Kurtuluş kafa sorunu değil, yürek sorunudur. Tanrı tüm insanların Kalbinin Ortasında yer almaktadır. Onu araştır ve sonunda kurtulacaksın. Din gerçekte özünü, kendini bilmektir. Kim öz benini bilirse, Allah’ı bilir. Tanrı bir ve tek Sonsuz Gerçektir. Hepimiz kardeşiz. Neden aramızda didişiyoruz? Gerçekten Tanrı’yı seviyorsak, Allah şiddet yoluyla düşmanlarla mücadele etmeyi önermediğinden, kavga etmeyiz.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumbilim kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yoksulluğa Karşı Savaşta Din Görevlilerinin Önderliği
Çok - Kültürlü Toplumlar
Din Görevlisi Kanaat Önderi Olmalıdır
Ekinlerlerarası İlişkiler: Erime veya Bütünleşme

Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sözleşmeli Öğretmen
Wikileaks, Mossad ve Cıa İşbirliği
Kızılca Kıyamet: Bilişim Kıyameti
Sökün Köyü'nün Boynu Bükük Tarihi Camisi!
Askerliği Gereksiz Yere Uzatmak Yersizdir
Halk Ne Denli Varlıklı ve Eğitim Düzeyi Yüksekse, Yönetim Biçimi de O Denli Demokratiktir
11 Eylül Karartması, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Ozymandias [Şiir]
Pars! Pars! [Şiir]
Ak Güvercinim, Özgür Yiğidim! [Şiir]
İl Olma Yolunda İlerleyen Silifke [Deneme]
Cayır Cayır Yanıyor Ülkemiz Şu Lanet Terör Yangınında! [Bilimsel]


Mevlüt Tok kimdir?

Emekli İngilizce okutmanıyım. 1954 Mersin doğumluyum. Bu sayfalarda çeviri denemeleri yapmak istiyorum.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Mevlüt Tok, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.