Agora^nın Çocukları - 1. Bölüm

Adamın adım sesleri kulaklarında yankılanırken içi ürpermişti. Neden diye geçirdi aklından, Sadece küçük bir günah işledim Allahım. Bu dünyada sen böyle bir ceza verir miydin?

yazı resim

Akşam güneşinin kızıllığında esmer tenli çocuk elini gözüne siper edip karşısında duran adama dik dik bakmıştı. On yaşlarında, kara kuru, kısa boyluydu. Bakışlarını adamdan kaçırdı, önünde uzanan Agora meydanının sütunlarını hayran hayran seyretmeye başladı. Keşke diye geçti aklından, buraların cıvıl cıvıl olduğu günlere dönebilseydim, resimlerde gördüğüm o beyaz giyen adamların çocuklarından biri olup güzel öyküleri sonuna dek dinleseydim. Kendi evinin de bulunduğu derme çatma viraneleri düşününce içini bir tiksinti kaplamıştı. Bulgur pilavları, bulamaca benzeyen çorbalar, üstüne sinen kötü koku Karşısındaki adam bunlardan kurtulabileceğini söylemişti. Şimdi ise başka dilden konuşuyor gibiydi.
Adam elini çocuğa doğru uzattı. Kendisini takip etmesini ister bir hali vardı, biraz da sinirliydi. Oysa esmer velet, onun hızlı hareket ettiğine bile rastlamamıştı. Başına bir fenalık geleceğini hissediyordu, ayağa kalktı, sıvışacak bir delik arıyordu. Agora kapısındaki bekçiye göz attı, adam onunla her defasında selamlaşırdı. Sağlam ayakkabı olmadığına kanaat getirip kendi başının çaresine bakmaya mecbur kaldığını düşündü. Adamın dikkatinin dağılacağı tek bir ana ihtiyacı vardı. Titrediğini ona belli etmemeliydi.
-Mustafa Abi!
Adam bir an sesin geldiği yere başını çevirdi. Buruk dizini sol eliyle tutup onlara uzaktan bakan başka bir küçük çocuğu zor zar seçebildi. Azarlamak için ağzını açacakken esmer çocuğun hızlıca yanından geçtiğini fark etti. Geç kalmıştı. Çocuk bir tazı gibi uzaklaşıyordu. Tek şansının bekçi olduğunu bilerek ona seslendi. Bekçi dehlizlere yönelen çocuğu fark etmiş, adamdan gelen talimatı yerine getirebilmek için canını dişine takmıştı. Son bir hamle ile çocuğun bacaklarına atılmıştı. Az kalsın yakalamayı beceremiyordu. Şansı yaver gitti, çocuk sendeledi, yere kapaklandı, öylece kalakaldı. Bekçi üzerine çöreklenecekken, arkasından yetişen adam kolunu sıkıca kavrayıp engel oldu. Çocuğun başına dikildiklerinde kesik kesik nefes alıp verişini izlediler, dizlerini karnına çekmiş, göğsünü iki eliyle tutuyordu. Bekçinin beti benzi attı, sakince duran adama bakıp kekeledi.
-Ölüyor mu?
-Daha değil. Sen öteki ile ilgilen, bugün biraz daha çalışacağız.

Başa Dön