Öyle yaşamalısın ki ölünce mezarcı bile üzülsün. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
‘En büyük başarıları elde edenler, büyük başarısızlıklar karşısında tekrar çaba harcayanlardır.’ (Oruç Baba’dan Aforimalar-31)Başarının göreceli olduğu yerdeyim. Başarıyı ‘başarı’ kılan şeyin ne olduğunu düşünüyorum derin derin. Geçen gün öğrenciler izin istediler Felsefe yazılısına çalışmak için. Kolay kolay izin vermem , dersim çok kıymetlidir benim. Ama sıkıntılıyım; hem de ‘Felsefe’ diyince şöyle bir durdum. Değerli Felsefe öğretmenimiz küçük küçük notlar aldırmış öğrencilere. ‘Bir şartla !’ dedim. ‘Elinizdeki notlardan birini bana verirseniz ve birlikte çalışırsak , olur.’ Allak bulağım zaten…Yaram büyük…Nedenler ve niçinlerde gezinip durmaktayım. Mutlak doğruyu arıyorum. Neden-sonuç ilşkisi kurup Determinizmin sokaklarında geziniyorum. ‘Geist’ sözcüğü taklıyor gözüme, Hegel’den bahsederken. İyiden karışıyor kafam.’ Sürekli; bilgi ışığa, bilgisizlik ise karanlığa benzetilmiştir. Tabii bu ışığın istenilen, karanlığın ise istenilmeyen olarak algılanmasına yol açmıştır. Ben burada karanlığa karşı bir haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Çünkü karanlığın o kadar güzel, mutluluk verici tarafları var ki!..’ ( Oruç Baba’dan Aforizmalar-31) Yok! Böyle olmayacak, bu kez kendimle baş başa olmalıyım. Söylemlerin yetersiz olduğu bir derin bir girdaptayım. Eyleme dönüştüremeyeceğim doğruların demir parmaklıklar ardında haksız mahkumiyetini izlemek zorundayım… Yine yazısının 31. Bölümünde: ‘ Çok konuşmak, çok bilmenin göstergesi değildir. ‘ diyor Sayın HÜSMÜLLÜ. Ben de böyle yapmalıyım. Sözcükler pranga mahkumu, lal olmak bu olsa gerek.. Sözün bittiği yerdeyim. Sitemin anlamsız ve uçup gittiği mabetlerdeyim. İçe çekilişlerde çözümsüzlüğüm . Dış dünyaya yabancı nöbetlerdeyim. Sancılı bir bekleyiş içindeyim. Kahra açık olmayı yakıştıramadım kendime hiçbir zaman. Elbette her ‘şer’de ‘hayır’ arayışlarım gelip geçici olmasından yalancı dünyanın. Kandırmayı sevmem kendimi. Kabullenmeyi bilirim çözümsüzlüğü. Boynumu eğişlerim bundandır kadere. İsyanı sevmedim bunca zamandır, bilirim isyan yorar insanı. Aklını başından alır. Oysa hiç dağıtmadım kendimi, dellenmelerimde bile düşmedim mantıksız çırpınışlara. Olsa olsa… İyiden tükenmişsem hıçkıra hıçkıra ağladım geçici bir süre. Bu kez farklı, bu kez dondu kanım. Tıkandı en can yanım. Adını koyamadığım bir duvar ördüm acıya. Dillendirebilmek için sözcük lazım. Tüm sözcükler küstüler sanki; kırılan yüreğe şifa verir mi bilmem; buzla ovulmuş tenim, alçıda bir zamandır beklentilerim …Umuda açık olsa gam yemem. Değişmiyor insan, yalnızca değiştiğini sanıyor. Hele insanı değiştirmek için boşa kürek…Boşuna dememiş atalar: ‘Yedisinde neyse yetmişinde de öyle..’ Boşuna kanıyor yürek…Boşuna çırpınıyor kanatlarım… Ne kolay tuzla buz etmek her şeyi…Ne kolay hiçe saymak ardında bıraktıklarını..Sonra sorgulamak var her anını. Bir gün …Bir gün mutlaka yerini bulur doğru ve yanlış.. Sonuçta göreceli kılan insan, doğruyu ve yanlışı…Dişimizle tırnağımızla ekip büyümesini beklediğimiz tohumun yeryüzüne uzanmak yerine yer altını tercih edişiyle nasıl da yıkılıyor insan. Nasıl da emek emek suladığınız toprak içine çekiyor tüm umutlarınızı. Siz bile tanıyamıyorsunuz kendinizi. Zaman ne yaralar açar bilirim insanın içinde. Kapanır elbet, kabuk bağlar bir gün…Geriye dönüşü olmayan yanlışın yaşamımızda açtığı handikaplar, belki de telafisi olmayan… ‘Bazı tartışmalar, iki yüzünde de deri bulunmayan bir davulu çalmaya benzer. Yani birbirine çarpan tokmakların çirkin sesinden başka bir şey duyamazsınız.’(Oruç Baba’dan Aforizmalar- 16) Ne kadar doğru…Susup beklemeyi de bilmeli zaman zaman … Devam edecek...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hilâl Erboyacı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |