..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Bana ev hikayesinden söz açmayın. Artık benim oraya gideceğim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm > Seda Han Doukas




18 Ocak 2011
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 10  
Seda Han Doukas
“Bazen,” dedi içinden “Bazen en iyisidir aşkla pişmek. Ruhun bilinmeyen dehlizlerine ancak onunla varır, onunla aydınlanırsın. Bu gönlüne düşen ilk cemredir. Bilmezsin ki ışığına biraz daha yaklaştın. Oysa sen hala Arafta sanırsın kendini.”


:AFID:
Osman, yanı başında cereyan eden hadiseye anlam veremiyordu. Bir hatun, nasıl ola ki başka bir hatuna mendil verir idi? Ne yapmaya çalışıyorlardı? Efsun, kadınca gurura kapılıp ondan öç almaya mı çalışıyordu; yoksa cidden aralarında bir şey mi vardı? Mantık yürütemeyecek kadar çok içmişti o akşam. Aklı, cümleleri ardı ardına sıralıyor olsa da, bundan bir sonuç çıkartamayacak kadar yorgun düşmüştü. Gözü pencereye takıldı. Sabahın gelişini müjdeleyen tan kızıllığının kırmızı, turuncu ve mora çalan renkleri cama yansımıştı. Zaman durmuştu sanki, kimseden ses çıkmıyordu. Efsun, Kıpti’ye:
“İçeri git sen,” dedi sertçe.
Osman, o an ayılır gibi oldu hülyali halinden. Selim’e çevirdi başını. Ne yapması ya da ne söylemesi gerektiğine onun karar vermesini ne kadar da çok isterdi. Bir lakırdı etse, cengaverce çıkışsa ve onlara hadlerini bildirse! Nafile yere suratında ne düşündüğüne dair izler aradı. O muhlis surette okuyabildiği, sadece, gözlerinde gezinen uykunun katmer katmer demleri oldu.

Fatma yerinden kalkmadan,
“Meyleri tazeleyelim mi?” dedi.
Osman’dan cevap alamayınca ekledi:
“Hangi makamı istek buyurursunuz Ağam?”
Endişeliydi ama sesinin titrememesi, olan bitenden haberi varmışcasına kendinden emin konuşması gerekmişti. Osman, Selim’e dönerek:
“Sabahı ettik Selim Efendi, gayrı eve gitme vakti geldi,” dedi.
Fatma’nın üzerinden bir yük kalkmış; o kalkan yük, Efsun’un üzerine binmişti. Hayal kırıklığını, demirden bir zırh gibi ruhuna doladı. Omuz başları çöktü, bedeni külçeleşti, kolları dermansız iki yanına düştü, elindeki mendil kaydı ve yere serildi. Osman, gözleri yerdeki mendilde ayağa kalktı, mendilin üzerinden yürüyerek geçti ve merdivenlere yöneldi. Selim arkasından, Fatma ve yardımcısı da onun ardından indiler merdivenlerden. Fatma öne geçerek kapıyı açtı ve önceden kafasında tarttığı konuşmaları bir bir sıraladı:
“Anladınız ya, Kıpti kızın gönlü varmaz er milletine. Güzel olmasına güzel zilli, ama kusurlu. Elden bir şey gelmez. Yarından tezi yok göndereceğim onu. Efsun’a takmış şimdi de kafayı. Hülyalı hülyalı bir süzüşü var ki senin dilberi! Lakin, Efsun’un gözleri senden başkasını görmüyor, bilesin. Bu gece, gitmekle kalbi,” derken Osman eliyle susturdu onu.
Tek kelime etmeden çıktılar kapıdan. Yardımcısı, dış kapıya kadar geçirdi onları.
“Uğurlar ola Beyler! Bu meşkhane yine yolunuzu gözler,” dedi esneyerek.

Osman ve Selim sessizce yürüdüler taşlık yollardan. Geçtikleri sokaklar, günü karşılamak için uyananların ayak sesleri ile çınlıyordu. Kadınlar çalı süpürgeleri ile bahçelerini süpürüyorlar; erkekler sabah namazı için hızlı adımlar ile camiye gidiyorlardı. Selim halini düşündü. Kanayan yüreği, aşk dergahında Kıpti kızın raksı ile yıkanmış; aşkın başka bir türü ile derman bulmuştu. Henüz içinde isimlendiremediği bu tür, Tasavvufi bir aşktan başka bir şey değildi. Osman’ı düşündü sonra. Dermansız bir aşka düştüğü, gün kadar aşikardı. Birkaç lakırtı etmeye yeltendi ama sonra kelimeleri yuttu.
“Bazen,” dedi içinden “Bazen en iyisidir aşkla pişmek. Ruhun bilinmeyen dehlizlerine ancak onunla varır, onunla aydınlanırsın. Bu gönlüne düşen ilk cemredir. Bilmezsin ki ışığına biraz daha yaklaştın. Oysa sen hala Arafta sanırsın kendini.”

Osman acı çekiyordu, ama bunu Selim’e göstermeye niyeti yoktu. Onunla o kadar alay etmiş, o kadar haline gülmüşken, benzer bir kozu eline vermek istemezdi. Yüreği, seher kızıllığı gibi alev alevdi. Kıpti kızı, tüm güzelliği ile raks eden o ahu dilber, zehirli hançerini saplamıştı sinesine bir kere. Artık iflah olmazdı bu deli gönül. Hele ki dermanı addettiği o sinsi, çaresizliğe terk eyleyerek gidecekti buralardan, aşkı zerk ettiği bu nefsin yavaş yavaş solacağını bilerek. Hele Efsun, bir tekme de o vurmamış mıydı?

Tüm bu olanlar Osman'ın izzetinefsine dokunmuştu. Cebinden Efsun’un mendilini çıkarttı ve tiksinerek yere attı. Bir daha Afet Fatma’nın meşkhanesine ayak basmamaya ant içti içinden. Döndü arkasını ve üç kere tükürdü yere. Bu da andının nişanı olsundu.

Cebinden çıkarttığı çakısıyla, Selim’in kolunu tuttuğu gibi çizdi. Selim şaşkın, bir koluna bir Osman’a bakarken Osman kendi kolunu da kesti.
“Ne garip,” diye düşündü, “ Aşk acısının yanında bu acı, sadece bir zerreden ibaret.”
Selim’e döndü:
“Aşk bizi birleştirdi, varsın kanlarımız da birleşsin. Bundan gayrı, kan kardeşimsin,”dedi.

Sabahın aydınlattığı, evlerden ekmek kokuları gelen yollarda, yüzlerinde gülümseme, Osman’ın eli Selim’in omzunda yürümeye devam ettiler. Biri aşka tutsak, diğeri aşktan azade.

-SON-



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın aşk ve romantizm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Nazende Hanım ve Yusuf Ziya Bey
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 7
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 6
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 8
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 9
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 5
Deva Kız'ın Aşkı
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 3
Yandım Selim ve Bıçkın Osman
Yandım Selim ve Bıçkın Osman - 4

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Katıksız Ekmeklere Umut
Garip Köyde Yaşananlar - 1
Garip Köyde Yaşananlar - 4
Garip Köyde Yaşananlar - 5
Garip Köyde Yaşananlar - 3
Garip Köyde Yaşananlar - 2


Seda Han Doukas kimdir?

Kitap okumak benim için yazarların araladığı o sihirli kapıdan gözlerin kapalı olarak geçmek ve onun yanında otururken sana çevrende olup bitenleri kulağına fısıldamaları gibi gelirdi. Hala da öyle. Bana fısıldanan o hikayeler içimde yankılanarak dışarıya kelimeler olarak dökülmeye başladığında artık başka bir noktadan baktığımı farkettim. O yabancı bahçelere yazarlar ile girmek gibi değildi. Artık ben kendi bahçeme kendi okurlarımı kabul edebilirdim. İşte burada bulunma amacım da bu. İçimden çıkmak için çığlık atan hikayelere el uzatmak.

Etkilendiği Yazarlar:
Gabriel Garcia Marquez, Louis de Berniere, John Fownles, Nikos Kazantzakis, José Mauro De Vasconcelos, Irwin Yalom


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Seda Han Doukas, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.