Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Nerdesin anne? Sanki annemin sesiydi beni uyandıran “kapıyı aç” diyordu. Kapı çalınıyordu. Koştum. Açtım kapıyı. ”Anne” dedim. Bir büyük sessizlikle karşıladı beni rüzgar ve yalayıp geçti soğuk yüzümü. Tenimi acıdı. Orada,kapının dışında karanlık vardı. Soğuk vardı Annem yoktu. Rüzgarın uğultusu kulaklarıma doldu. Her yanım karanlık bir kuyuydu. Yıldızlar karanlığa boğuldu. Akan sular duruldu. O an yeryüzünde tek bir çocuk bile “anne” diyemedi. Bir adıma bakıyordu her şey ve bir an’a. Bir adımla düşecektim o kuyuya. Kayıplara karışacaktım derinliğinde kuyunun ve suyun. Kolaydı bunun olması. Çocuktum çünkü ben. Çocuk değilsem bile çocuk kadar saftım nihayetinde. Gökyüzündeki yıldızlardı kuyunun dibindeki bir avuç suya yansıyan. Birileri taş atıyordu kuyuya. Suda kavisler çizince taş,ben onu yıldız kaydı sanıyordum. Oysa hiçbir yıldız kaymıyordu. Her şey yerli yerinde ve sabitti. Benim gece sessizliğinde,beyaz mermerlerde param parça olurken hiç ses çıkarmayan düşlerim dahil değildi buna sadece. Esen rüzgarı annem sanmıştım. Onun sesi,nefesiydi sanki. Oysa yanılmıştım bir büyük yanılgıyla. Değildi. Öyleyse ben neden bekliyordum hâlâ ve hâlâ üstümde mine çiçekleri taşıyan incecik pembe elbisemle neden duruyordum burada. Çıplak ayaklarım mermer kadar beyazken şimdi. Titriyorken ben,ve ellerim kavramışken demir kapıyı sımsıkı. Ki soğuktu ve benim düşlerimden daha ağır değilse de ağırdı demir kapı. Neydi beklediğim nihayetinde? Karanlığın içinden bir el beni O’na götürsün diye miydi benim tükenmek bilmeyen umudum. Öyle olmadı. Vakit geceden sabaha dönerken demir kapı olanca ağırlığıyla kapandı. Umut bir kandil oldu kapının önünde. Rüzgar esip haince son kandilin ışığını da söndürünce. Beyaz,soğuk yastık göz yaşlarımla ıslandı. Annem gelmedi. Kimse,hiç kimse gelmedi. Ben gittim onlara. . . Anneme ve tüm sevdiklerime. Başımı o soğuk yastığın üstüne koyduğum anda onlarla buluştum düşlerimde. Bilmedi. Bilemedi. Hiç kimse benim bildiklerimi. Ve görmedi,göremedi kimse. Hiç kimse benim gördüklerimi. Anneme uzattım düşümde ellerimi. Gülümsüyordum. Elini uzattı o da. Gülümsüyordu. Az bir zaman geçti. Bana asırlar gibi geldi. Parmaklarım onunkilere değecekti. Parmakları benimkiler değecekti Az bir zaman geçti. Bana asırlar gibi geldi. Tam tutacaktım elimden ve o da tutacaktı elimden Olmadı ! Yandım. Yandım. U-yandım ! Tam o anda. U-yanıp da bir daha hiç uyuyamadığım zam’ an’da. Bir yıldız kaydı. Sadece tek bir yıldız. Bir tek dilek tuttum bende. Zor değildi. Kolaydı. Gerçek olsun diye dileğim beklemedim. Yolu vardı. Yordamı vardı. Bir kez uyumalıydım. ve bir daha u-yanmamalıydım. Hepsi bu. Hepi topu bu. Ve bu da,bir daha asla u-yanamayacağım bir rüya demekti. Bu kadarcıktı. Yegane ve tek dileğimin hükmü:Bir kalp atışının bir daha duyulmamasıydı. . Değil mi ki iki ezan arasındaydı hayat. Kulağıma okunan ezanın hükmü ardımdan okunacak olan ezanla sona erecekti. Zor değildi. Kolaydı. Yolu yordamı vardı. Mümkündü. Bir beyaz mermerin üstündeki cam kırığına bakardı her şey bir de henüz kurumamış,kanayan rengini kaybetmemiş güle. Hacer Aktaş
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hacer Aktaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |