Edebiyat yaþamýn öncüsüdür, onu öykünmez, ona istediði biçimi verir. -Oscar Wilde |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Ýstanbulda artýk bir Harlem oluþuyordu. Ýstanbulun çeþitli semtlerinden, özellikle zengin ilçelerinden gelen son model araçlar mahallede boy göstermeye baþlamýþtý. Gelen araçlarýn sayýsý her geçen gün artarken, ticari taksiler bile mahalleye yýðýnla müþteri taþýyordu. Mahallenin giriþinde sokak aralarýnda esmer, kahverengi, mor yüzlü vatandaþlar gelen araçlarý kiþileri durdurup mallarýný pazarlýyordu. Üstelik Fatih Çarþamba pazarýna taþ çýkartacak cinsinde profesyonel satýþlar yapýlýyordu. Satýcýlar ve adamlarý bir müþterinin ihtiyacýný gidermek için azami çaba sarf ederdi. Hizmet sýnýrsýzdý. Ne arýyorsan onu söyle yeter felsefesi geçerliydi. Özel teþebbüs, serbest ticaret ve rekabet tüm kurallara, uygun bir þekilde çalýþýyor ve geliþiyordu. Satýcýlar baðýrýyordu: "Esrarýn kralý burada, malýn iyisi bizde" "Gel güzel abim, ne istersin söyle" "Eroin var eroin, koko isteyene güzelinden" "Roc var, ex var" "Þoför abi sen bekle malý hemen getiriyorum" Fakat bu mahalleye girmek gerçekten her babayiðitin harcý deðildi. Büyük cesaret isterdi. Bu iþlerin adamý olman mutlaka þarttý. Eðer nur yüzlü, yumuþak bir tip olduðunuzu hissettikleri anda bir müþteriden çok anýnda bir gasp maðduru olabilirdiniz. Canýnýzý kurtardýðýnýza þükür ederdiniz. Toplumun birçok kesimi gibi kaderine terk edilmiþ bu insanlar, kendi kaderini artýk kendi çiziyordu. Kendi kurallarý ve kendi kanunlarý ile. Bu durum aslýnda sadece Sarýgöl Roman mahallesinde yaþanmýyordu. Ülkenin tüm vilayetlerinde bütün roman mahallelerinde bu yaþam sahneye çýkmýþtý. Ýstanbul,un konumu gereði, belkide Sarýgöl ön plana çýkýyordu. Yasadýþý iþlerle uðraþan hemen her kesimin sýðýndýðý limanlardý bu mahalleler. Bu yerler bir bakýma modern þehir dünyasýnda bir korsan adasýydý. Yasadýþý iþlerle uðraþan, bunlarla geçimini saðlayan karanlýk tipler birbirine devamlý tavsiyede bulunurdu. Bir yolcuya verilen rehber gibiydi bu sözler... "Sana bir silah mý yahut uyuþturucu mu lazým, yapacaðýn iþ için adam mý lazým, bulunduðun vilayetteki en yakýn bir roman mahallesine git, orada bir kahvehaneye gir otur çay söyle. Seni kimsenin tanýmasýna gerek yok, yeterki paran olsun, daha çayýný bitirmeden yanýna gelirler ve sana seslenirler. "Merak etme sen adamým" Kýsa bir süre sonrada: "Hey birader, ne istiyorsun, paran var mý söyle bakalým sana yardýmcý olalým" diyen biri karþýnýzda size gülümser.. Olay bu kadar basit ve netti. Arife tarif de gerekmezdi. Bu insanlarýn rejim sorunu, insan haklarý, demokrasi, din sorunlarý yoktu. Sadece ve sadece yaþam savaþý sorunlarý vardý. Yüzde doksaný ilkokul terkti. Okuma yazmalarý yoktu. Bulunduklarý ülke þartlarý bu insanlarýn refahýný belirliyordu. Eh ülkemizde bayaðý refah bir yerdi. On beþ yaþýna gelene kadar, bir mahalleli, bütün uyuþturucularý kullanan, olgun bir delikanlý hüviyetine bürünüyordu. Býçak ile birkaç kiþiyi de doðramýþsa artýk saygýn, sevilen, korkulan bir insan oluyordu. Mahallede bu geliþmeler yaþanýrken Çeribaþý çamur Yaþar'ýn oðlu düðün hazýrlýklarýný tamamlýyordu. Çamur Yaþarýn evinin önünde sandalyeler dizilmiþti. Saðdan soldan, evlerden, varsa masa, tabure, koltuklar toplanýyordu. Mahallenin kahvesi ise bir günlüðüne kapanmýþ kahvedeki bütün masa sandalyeler de evin önüne taþýnmýþtý. Elektrik kablolarý ve ampüller birbirine ekleniyordu. Gece karanlýðý için aydýnlatma operasyonu yapýlýyordu. Çocuklar ise 23 Nisan, 19 Mayýs törenleri için okuldan çaldýklarý çeþitli bayraklarý, kurdeleleri, süslemeleri, balonlarý getirirken bunlarý da etrafa güzelce asýp süslüyorlardý. Sokak açýk hava düðün salonuna dönmüþtü. Herkes harýl harýl çalýþýyordu. Mahallede yýlýn düðünü vardý. Çeribaþý Çamur Yaþar'ýn oðlu küçük Yaþar evleniyordu. Öðleye doðru mahallenin klarnetçilerini, kemancýlarýný, darbukacýlarýný, bütün müzisyenlerini güçlükle kaldýrdýlar. Adamlar zaten sabaha kadar meyhanelerde, barlarda, kahvehanelerde, çalmaktan helak olmuþlardý. Yetmezmiþ gibi içtikleri þarapýn, rakýnýn etkisi ile çoðunluðu periþan olmuþtu. Fakat bugün düðün günüydü. Çalgýcýlar yataklarýnda baygýn vaziyette yatarken, karýlarý baðýrýyordu: "Kalk geberesice düðün baþlayacak çabuk ol." "Çamur Yaþar haber yolladý gelsinler diye" "Be adam öküz gibi yatýyon kalk" Çalgýcýlar kahýr bela çekerek yataktan kalkmaya çabalarken, insanlar da çamur Yaþar'ýn evinin önünde toplanýp yerlerini almaya baþlamýþtý. Mahalleli kadýn, erkek, yaþlý, genç, çoluk, çocuk cümbür cemaat toplanýyordu. Masalarda, sandalyelerde aileye yakýnlýk ve samimiyet derecesine göre ayarlanmýþtý. Çamur Yaþar'ýn takým elbisesi parlak kumaþtan, siyah renkte parlarken, çok þýk duruyordu. Kel kafasýnýn yarým kalan saçlarýný jölelemiþti. Çevreyi izlerken her zaman olduðu gibi sinsi sinsi gülüyordu. Yaka cebindeki kýrmýzý gül de parlýyordu. Merakla etrafýna bakýyordu. Yanýnda oturan karýsýna soruyordu: "Nerede kaldý bu Raci?" "Hazýrlanýyormuþ, gelicekler" Bu esnada Raci evden hala çýkamamýþtý. Ziynet Raci'ye takým elbise bulmak için mahallede ev ev dolaþýyordu. Beþ takým elbise bulsa da hiçbiri raciye uymamýþtý. Don, gömlek vaziyetinde, ayaðýnda çoraplar olduðu halde çekyatta oturmuþ bekliyordu zavallý Raci. Ziynet hýþýmla içeri girdiðinde elinde sarý renkte bir takým elbise vardý.Kadýn öfke içersinde haykýrýyordu. "Al þunu hayvan, bu da olmazsa artýk donlan gidersin düðüne". Ziynet nefes nefese kalmýþtý, nerdeyse týkanmýþtý. Raci takým elbiseye göz ucuyla bakarken, korkarakta olsa sordu: "Kýz Ziynet be bu takým elbise bana yabancý gelmedi, kimden aldýn kuzum?" "Öh be koca eþek, rahmetli Fil Sabri'nin takýmý bu, þansýmýza bulduk onu, sandýðýn dibine saklamýþ karýsý, yoksa þarapçý oðlu onu da satmýþtý þimdiye kadar." Raci'nin caný sýkýlmýþtý. "Ama Ziynet Sabri öleli yirmi sene oldu, sonracýma gençliðinde almýþtý o takýmý, ben henüz askere gitmemiþtim. Sonra ölü malý kýz be ya, nasýl giyeyim." Ziynet çýldýrmak üzereydi. "Ya ölü malý öyle mi? Pamuk Prenses yine korktun demek senin þu koca kýçýna takým elbise bulana kadar caným çýktý hayvan. Þimdiye kadar bir elbise alsaydýn bari. Hadi çabuk ol." Raci caný sýkýlsa da takým elbiseyi giymek zorunda kaldý. Takým elbise yetmiþli yýllarýn modasýydý. Pantolon Ýspanyol paça, ceket yakalarý ise yarým metre uzunluðundaydý. Buna raðmen Raci'ye çok yakýþmýþtý. Koca Fil Sabri'nin elbisesi, sonunda midyeci Raci'ye uymuþtu. Mahallenin bütün çalgýcýlarý, müzisyenleri, hemen herkes toplanmýþtý. Ýstanbul,un çeþitli eðlence mekanlarýnda çalan, söyleyen bütün yetenekler buradaydý. Darbukacýlarýn, klarnetçilerin, kemancýlarýn sayýsý þimdiden elliyi geçmiþti. Dev bir orkestra çalmaya baþladý. Adeta Berlin flarmoni orkestrasýný oluþturmuþlardý. Gerçekten de çamur Yaþarýn düðünü muhteþemdi. Masalarda çocuklar için þekerlemeler, bisküvitler, meyvasuyu varken büyükler içinde ana yemek ýzgara köfte, içeceklerden þarap, raký, bira, çeþitli içkiler, esrar, eroin, uyuþturucu haplar, hatta isteyene baz morfin bile vardý. Bütün bunlar içicilerine göre ayarlanmýþ ve masalara daðýtýlmýþtý. Ne de olsa Çeribaþý çamur Yaþar'ýn düðünüydü bu düðün. Mahallenin delileri, hapçýlarý, sabýkalýlarý, ayyaþlarý, mutluluk denizinde yüzüyordu. Böyle bir düðün belki de elli yýlda bir olurdu.Damat adayý küçük Yaþar'ýn arkadaþlarý hediye kuyruðuna girmiþti. Herkesin elinde birþeyler vardý. Hýrsýz takýmýydý bunlar. "Yaþar dayý benden bir ütü" "Benden müzik seti çift kolon Pionerr" "Çaydanlýk takýmý çelikmiþ buyrun hediyem" "Dikiþ makinasý getirdim, az önce evin önüne taþýdýk, benim hediyemdir, Singer marka unutmayýn Singer marka" "Ýki çift kundura sýfýr, hiç giyilmemiþ, paketinde yalnýz, kýrk dört numara ama ne yapayým dükkandan bunlar çýkmýþtý." Hediyeler peþ peþe yýðýlýrken, çamur Yaþar ve oðlu birbirinden farklý bu hediyeleri memnuniyetle kabul ediyordu. Pervin beyaz gelinlikler ile bir kuðu gibi gözüyordu. Küçük Yaþarda beyaz bir takým elbise giymiþti. Her zaman olduðu gibi beyaz gömlek, beyaz kravat, beyaz kunduralarla bembeyaz olmuþtu. Damat ile gelin geldiðinde ortalýk hareketlendi. Ortalýða ýþýk saçýyorlardý. Masalarýna otururken herkes hayranlýkla bu çifti izliyordu. Kýskananlar çatlamýþ, çekemeyenler ise patlamýþtý. Birisi "Küçük Yaþar nerden bulmuþ bu elbiseyi kefen gibi be, yok mu baþka renk" diye fýsýldýyordu. Bu esnada midyeci Raci ve Ziynet masaya gelince yer açtýlar. Çamur Yaþar Raci'yi ve üstündeki takým elbiseyi görünce kahkahayý patlattý. "Raci be takým da çok yakýþmýþ, sanki daha önce görmüþtüm bunu" diye takýldý. Çamur Yaþar biliyordu, Fil Sabri'nin bu meþhur takým elbisesini. Kaliteli bir kumaþtý. Bossa marka bu meþhur takým elbiseyi Fil Sabri zamanýnda Beyoðlunda bir maðazadan çalmýþtý. Midyeci Raci gülümseyerek oturdu. Yumuþak huylu bir adam olduðundan zor kýzardý. Yaþar da Raci'nin bu huyunu bildiðinden severdi. Zaten kýzý istemeye giderken Raci'nin bu karakteri ve yapýsýndan dolayý çamur Yaþar istemeyerekte olsa gitmiþti. Düðün baþladýðýnda içkiler ardarda içilirken haplar da leblebi gibi yutuluyordu. On'a yakýn dansöz ardarda çýkarak sahnede kývýrtýyordu. En küçüðünden en büyüðüne kadar herkes oynuyordu bu gece. Kadýnlar erkekler renk renk giyinmiþti. Ortalýk sarý kýrmýzý, penbe-lacivert-sarý, çiçeklli desenler ile adeta bir çiçek tarlasýný andýrýyordu. Erkekler ise altý feshane, üstü þiþhane misali elbiseleri üstlerine uydurmuþtu. Kim nerede ceket var, nerede kravat var, diyerek uymadýðýna bakmadan giyinmiþti. Kadýnlar her zaman olduðu gibi yine fiskos'a baþlamýþtý. "Ay kýz ne kadar da çok yakýþtýlar birbirine, biri kara prens öbürü kara prenses gibi olmuþ hý!!" "Doðru söylersin küçük Yaþar'ýn boyu çok kýsa, suratý da kapkara, çok çirkin ayol" "Pervinde de maþallah boy pos var ama o da kapkara." Yýlýn düðünü tüm þiddetiyle devam ederken bir çok kiþi zamaný unutmuþtu. Geceyarýsý olurken, damat ile gelin sahnede yoktu. Çamur Yaþar, midyeci Raci yataklarýnda horul horul uyurken, bir çok misafirin eðlencesi hýz kesmiyordu. Ýçkiden, uyuþturucudan kusanlar, bayýlanlar bir yana masalar da uyuyanlar sandalyesinden dahi kalkamayanlar da sýzmýþtý. Saðda solda kusanlarýn hýrlamalarý, böðürtüleri duyuluyordu. Bir zurnacý yerde sýt üstü uzandýðý halde zurnasýný çalmak için korkunç bir çabanýn içine girmiþti. Bazý kadýnlar kocalarýný güçlükle sýrtýnda taþýrken gençlerden bazýlarý da birbirini býçaklamýþtý ama kimse de ne olduðunun farkýnda deðildi. Býçaklayan da, býçaklanan da olayý unutmuþ, sarmaþ dolaþ bir halde þarký söylüyordu.. "Ýlle de Roman olsun isterse çamurdan olsun" Sokak da yatan insanlarýn sayýsý gittikçe artýyordu...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Þenol Durmuþ, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |