Prensiplerden hoşlanmam. Önyargıları yeğlerim. Daha içtenler. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları olarak 2011 Tiyatro Sezonu’nun son günlerinde Sema İslim Utandı’nın yazdığı, İslam Bahçe’nin yönettiği müzikli, danslı, eğlenceli bir komedi olan “Ah Aşk Ah” isimli kabareyi sahneliyoruz. Oyunumuz seyirciler tarafından büyük ilgi görüyor. Lefkoşa’da son iki gösterimdeyiz. Sonra turneye çıkacağız. 13 Nisanda Girne GAÜ Spectrum Salonu’ndayız. 15 Nisan Cuma akşamı Güzelyurt AKM’deyiz. 22 Nisanda ise Lefke Belediye Salonu’ndayız. Elemanlarımız daha önceden Girne ve Güzelyurt’a gidip afiş ve pankartlarımızı astılar. Bir grup da Lefke’ye gidecek. Önce salonun durumu incelenecek. Salon oyunumuza uygun mu değil mi ona karar verilecek. Sonra da afişler ve broşürler dağıtılacak. Lefke’ye oyunumuzun yönetmeni İslam Bahçe, teknik elamanlarımızdan Mustafa Kral, Yalçın Arıcı ile birlikte ben de gittim. Lefke uzak bir yerdi benim için. Her zaman gidemiyordum. Bu nedenle çok az sayıda gitmişimdir oraya. Sohbet ede ede, güle oynaya gittik. Lefke’ye girdiğimizde bizi yeşillikler karşıladı. Bir tepe üzerine kurulmuş büyük bir belde idi Lefke. Doğrusu benim çok hoşuma gitti. Şehir havası var. Küçük; ama eksik olan pek bir şey yok gibi görünüyor. Şirin, güzel bir yer. İnsanları da bir o kadar içten ve misafirperverler. Salona vardığımızda kimseyi bulamadık. Çünkü o gün grev vardı. Ve tüm belediye çalışanları da greve katılmıştı. Bunu biliyorduk. Hatta telefon da etmiştik. Kimseye de ulaşamamıştık. Ama yine de biz Allah’a sığınıp yola çıkmıştık. Sadece salona bakıp inceleme yapacaktık. Salonun önüne geldiğimizde orada bulunan bir beye sorduk. “Bura ile kim ilgileniyor?” Bize “Şu anda grev var. Kimseyi bulamazsınız. Ama isterseniz ben size yardımcı olayım” dedi. Biz, salonu görmek istediğimizi, şöyle bir göz atıp inceleyeceğimizi söyledik. Adam, sağ olsun bizi alıp salona götürdü. “Yetkim yok ama, bir şey diyeceklerini sanmıyorum. Anlayışla karşılarlar” dedi. Bizi salona götürdü. Burası eski bir sinema idi. Belediye burasını onarıp salon haline getirmiş. Dıştan görüntüsü hiç de fena değil. İçerisi çok karanlık. Arkadaş gidip ışıkları yaktı. Karşımıza güzel bir manzara çıktı. Salon koltuklarla döşenmişti. Sahne de yabana atılacak cinsten değildi. Biraz küçüktü ama oyun oynanabilirdi. Yönetmen İslam Bahçe “olur” dedi. Işıkçımız Mustafa Kral, “Ben planımı kurdum. Siz onaylarsanız hazırım” dedi. Biz de onayladık. “Tamam” diyerek dışarı çıktık. Yukarı da Asmalı Kahve vardı. Oraya gittik. Bir kaç kişilik grup sohbet ediyordu. Bizleri görünce hepsi ayağa kalktı. Buyur ettiler. Doğrusu çok misafirperver idiler. Çok hoşuma gittiler. Sohbetleri futbol üzerineydi. İki yaşlı vardı. Gençliklerinde Lefke Futbol Takımında oynamışlar. Benim Mağusa’dan geldiğimi duyunca başladılar anlatmaya: “Mağusa’da maçtayık. Hisarlarda oynarık. Galligaların zamanı. Gavorkana seyirciler bize durmadan laf atar. Bu, bembeyaz bir yüze sahip. Süt gibi. Ona durmadan söylenirler. Bana laf attılar. Gızdım. Koştum seyircilere, bağırdım çağırdım. Güldüler. Sonra alkışladılar. Gavorkana Mağusa seyircisini hiç unutmam.” Futbol muhabbeti uzadıkça uzadı. Yaşlı futbolcular büyük bir keyifle anlatıyorlardı o günleri. Diğeri başladı söze: “Biz Elyelilerle daha eyi anlaşırık. Onların düşmesini istemeyik. Gaziveranlılarınan annaşamayık. Onlar bizi kolayınan yenemezler. Bir sezon, ya Elye, ya da Gaziveran küme düşecek. Elye’yinan oynarık. Son maç. Adamlara bırahırık bırahırık atamazlar oğlum. Penalti yaptık. Kalecimiz dedi, topu sol tarafa atasınız. Gendi yattı sağ tarafa. Ahmak da gitti, topu sağ tarafa çekti. Kaleciden döndü. Bakarık olmaz. Atamazlar, en son biz kendi kendimize attık golü. Adamları küme düşürmedik.” Öğle üzeri idi. Hemen yanda kebapçı vardı. Bizi kebapa davet etti. “Buyrun arkadaşlar. Yeylim.”dedi. Yolumuz uzak olduğu için kalkmamız gerekiyordu. Kahvelerimizi içtik. Sağ olsunlar hepsi de kahveyi ödemek için harekete geçtiler. “Ben ödeyeyim, ben ödeyeyim” diye büyük bir misafirperverlik örneği gösterdiler. Biz, afiş ve broşürlerimizden de bıraktık. “Belediye görevlilerine verebilirseniz memnun oluruz” dedik. “Merak etmeyin siz” dediler. Arabalara binip ayrılırken hemen oracıkta bir çok afişimizin duvarları ve camları süslediğini gördük. Gerçekten ben Lefkelileri çok misafirperver, çok içten, çok samimi olarak gördüm. Umarım oyunumuza da gereken ilgiyi gösterirler. Bütün Lefkelileri oyunumuza bekliyoruz.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |