tanrılardan ateşi çal diyorsun...
perdeleri örtük pencerene,
faziletin parlak totemlerini yıkan
çiçekler istiyorsun.
ah! “adı güzel”
yağmalanmış mevsimler geçer
tutanaklarından zamanın.
sözcüklerimi ısıtır şarap,
saklılığın ateşinde pişer aşım.
nikotin yaralı, örselenmiş soluğum
gözlerinin “ela”sına
binlerce yıllık sürgün hükmünde,
anlaşılmaz varlığım.
anlaşılmaz yalnızlığım.
sızarken iki taş arasından
akşamdan kalma kalabalığım.
ve ben tanrısızım.
ölümlüyüm üstelik...
yürek susuzluğumla kundaklanır
uykularıma yüzün düşüren
yangınım.
tanrılardan ateşi çal diyorsun...
el yordamı bulunan bir sevdayı,
suların mavi tanıklığında
“susarak özlüyorsun.”
ah! “adı güzel”
avcısını yitiren ceylanın
yarasındadır sana kulluğum.
kaçıncı ölümdür bu geç kaldığım,
bileklerimin intiharla
kaçıncı oynaşma isteği.
ayaklarının altıdır;
saçının her teline türküler söyleyen
dudaklarımın secdesi.
ikiz acılar buluşması dolar,
yüzünden süzülen hüzne.
hayat sessizce kutsar yasımızı
bir derin anne boşluğuyla
kendimize yetemeyişin ayininde.
asitli sular yürür
kendimi vurduğum yollara
ve hangi şiire başlasam
sökün eder günahlarım senli suskuma.
adın dinim,
sözün musafım...
tanrılardan ateşi çal diyorsun.
Zeus’un çelik gagalı
kartalı yağmalamış
Promete ciğerlerimi,
bilmiyorsun.
ah! “adı güzel”
ölmek daha kolaydır yaşamaktan,
acıyan yerlerimi teslim etmek
bir mavzer selamına;
daha kolaydır.
dilim koltukaltından sızan terinin
sarhoşluğuna teşne;
ölümüm,
eksiltemediğim açmazlardan
pencerene çiçek açtıracak
bahardır.
“en sevdiğin ilkyaz çiçeği” neydi?
söyle “adı güzel” neydi?
bütün çiçeklerimin özü gül,
özü tutuşan gün,
özü serüvenci bir kandır.
şafak zamanı şebneminden öptüğüm,
aramızda hep bir buğu mesafesi;
adının güzelliği “kırmızı gülün”
ondandır...
ateştir.
yanar bir ışık demetiyle
söner, kül olur...
ağlama “adı güzel”
sus...
yüzüm dili lal bir hançer gibi
yırtılırken kınında,
düşlerinden alevler çalsa Zeus
geriye sessizliğin
ve fırtınaların izi kalsa da
ve boğulsa aynı yanlışı yaşayan
iki ayrı ırmağın buluştuğu
denizde bir yunus...
işte o zaman;
kendini ateşe vererek,
gözlerinin şehrine gelecek
içimdeki Prometeus...
Gürkal Gençay
29.Ağustos.2006-Salı / S–20:13
Deniz köşkleri - İstanbul