Ah Ölüm!

İnsan, ölüm karşısında çaresiz... İnsan, ölüm karşısında umutsuz... İnsan, ölüm karşısında eli kolu bağlı... Bir şey yapamıyor. Sonuçta kabullenip bağrına taş basıyor. Yüreğindeki yarayı keskin bir bıçakla dağlıyor... Ve zaman... Zaman su gibi akıp gidiyor. Günler gelip geçiyor. Her gün binlerce kişi geliyor yeniden dünyaya... Bir o kadar kişi de ölüp gidiyor aramızdan... Düzeni kuran böyle kurmuş... Böyle istemiş... Bir han misali Dünya, birileri bir kapıdan girerken, diğerleri başka bir kapıdan çıkıyor... Geriye sadece isim kalıyor: Can kafeste durmaz uçar Dünya bir han, konan göçer Ay dolanır yıllar geçer Dostlar beni hatırlasın Yine de ölümü kabulleniyor insan, istese de istemese de... Çünkü yapacak bir şey yok. Çaresizlik... Sonra bir bilinmeyen. Belki de o nedenle kabulleniyor insan. Hatta ölümü bile güzel düşünüyor. Farklı bir gözle bakıyor bu sefer ölüme. Bakınız Necip Fazıl Ölümü hak ettiği yere nasıl getiriyor: Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber... Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber? Aramızdan ayrılan tüm sevdiklerimize Allah’tan rahmet diliyor, geride kalan yaslı ailelerine sabırlar diliyorum...

yazı resim

“Her canlı ölümü tadacaktır” diyor kutsal kitabımız. Binlerce yıl da her canlı tattı ölümü. Kimse kaçamadı bu sondan, kimse kurtulamadı.
Nice şairlere, nice yazarlara, nice ressamlara, nice müzisyenlere ilham kaynağı oldu ölüm. Duyguları harekete geçirdi. Ağlamaklı, üzüntülü ve acılı... Yüreği kara oldu hep

Başa Dön