ben, olmayan bacaklarımla gelemiyorum hiç bir yere
ve gidemiyorum hiç bir kimseden, var olan yüreğimden
tüm durak ve terminalleri yok edip
içimde bir yerde biletsiz durmak istiyorum
öylece yalın ayak
ve süslü kelimelerden uzak
kimseyi yalamasın,
kimse üzerine alınmasın
senli, benli, onlu ya da şeyli cümlelerden pay çıkartmasın kimse
ben dahi oradaki haliyle "ben" değilken
siz kimsiniz ki!
***
bir tuhaf yer.
bu kadın beni bir tuhaf yere çekiyor
kızın babasına, babasının içine.
ağlıyor sanki ve istiyor, "özlediğini"
defalarca başımı duvarına çarpar gibi yaslıyorum zihnimin omuzlarına.
her yer katilin parmak izi
koparttığın yerlerimi avuçluyorum, kırmızıyım
akan kanlarım dışardan görünmüyor
akmadığını düşünüyorsan içime bakabilme cesaretini göstermelisin...
bir huzursuzluk halindeyim
tekrar ne gelebilirim, ne de gidecek bir yerim var
dedim ya!!!
ayak üzeri duracağım yaşama
en olursuz yerinden parmak uçlarımda yükselip alçalıp,
bağlanacağım hayata
ayak üzeri olacak selamlarım
ayak üzeri olacak en içten sevişmelerim
dudaklarım olmayacak mesela, artık kimselere sebepli sebepsiz büktüğüm,
şarkılar mırıldandığım, yanağına dokunduğum.
içten öptüğüm adamlar, mişli geçmiş zamanlarda rivayetini aramadalar şimdilerd.
ben -e cek -a cak eklerini kullanmadan bir şurup içtim dün gece.
iştah açıcı.
canım ağrıdı, ellerim buruldu,
çamaşır ipine aşklarımı astım, mandalı yere düştü
en sevdiğim şeyi sokağa attım, kediler bayram etti.
siyahın üzerine beyaz giydim, karanlıkta üşüdüm
çıplak bir yerde postalla geziyorum, ayağıma çelme takıldı,
yere düşürüldü gölgem, çılgın gibi ağladım.
oysa o kadar canı yanmamalıydı dedim
aklını bana mı çarptırmışıtın? anlayamadım!...
bir kadın söylüyor
bir kadın içindeki bir şeye ağlıyor
bir kadın...
yalın ayak artık...
gelecekle ilgili tek bir harf etmeden tüketiyor soluğu
bir diğerinden vazgeçerek elindekilere 'tercih' diyerek yaşamaya devam ediyor...
kadının aklı artık bağlı
elleri yok!
on!suz luğu gibi...