Düşünülebilecek ve düşülebilecek insanlık durumlarının en karmaşıklarından, dolayısıyla da en zenginlerinden biri: Delilik.....Aklın yolu birdir deniyor,; deliliğin yolu-yordamı ise öyle çok, öyle çeşitli ki, elbet bir zenginlik, bir çeşni getiriyor dünyaya deli.
Füsun Akatlı/Zamansız Yazılar(Deneme)
...........
Bir erkek arkadaş biraz danışır gibi, biraz da çekinerek soruyor:
-Hanımlar ayakkabılara neden bu kadar düşkün oluyorlar; nedeni ne olabilir bu alış-veriş çılgınlığının?
Bence alış-veriş etmenin çılgınlığı yok dersiniz belki, size sorsalar. Erkek de kadın da aynı zevki alabilir. Yok, yok, kadınlar bir başka türlü alma verme meraklısı oluyorlar, der bir diğeriniz....Der......Der......
Mahalle arkadaşım yarım pabuç lakablı Fahamete sorsam, Benim o taraklarda bezim yok! der kestirip atar. İlk fırsatta fırlatır pabuçlarını; çıplak ayak yürür, aralarından otlar fışkıran beton kaldırımların üzerinde. Hayal kurar işte bizim Fahamet; Amerikan filmlerindeki bahçeli tek katlı evlere özenip, apartmanlaşmamış, kiralık gecekondu aramaya çıkar şehirde.Konuyu dağıtmasana! diye sızlanır oradan arkadaşınız.
-Kadınların ayakkabı saplantıları var işte, kim ne derse desin!
-Evet var, nolmuş? Nasıl sen çeşit çeşit kravat alıyorsan her renkten (Tabii kravat modasına uyanlar için), her desenden, ben de......
Böyle mi tartışırlar; birbirlerine böyle mi laf yetiştirirler acaba: en gerekli ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, artan parayı kendi zevklerine göre harcayabilenler?
-İnsanı insan yaratmış, kesesini ayrı yaratmış mıydı?
Olmadı.....
-Koca karıyı birbirine çatmış, kesesini ayrı.....
Gene olmadı.....
-Kardeşi kardeş yaratmış, kesesini ayrı yaratmış!
Hah işte, kardeşinizle de anlaşamazsınız; o, sizden daha çabuk eskitir potinleri, çeker ayağına yenilerini. Sizinkiler de yıpranmıştır ama, delinmemiştir. daha giyilebilir tezkeresini almıştır patron annenizden. Altı kaval, üstü şeşhane dolaşırsınız; kırmızı boyunlu kazak, altında grileşmiş siyah botlarınızla....
Gösterişli ayakkabı güven verir insana; kıyafeti tamamlar.
Pardon, siz mi dediniz bunu? Siz bizim Fahameti tanımıyorsunuz tabii. Topukları kloş etek gibi açılmış patiklerini, Külkedisinin cam iskarpinleri gibi görür o. Anlayacağınız, masallarda yaşar epeyce de ondan. Olsun! Ayakkabıcının satış için önünde eğilmesine; tek iskarpinin zarif sahibini arayan prens gibi dövünmesine gerek yoktur ki! Deli Fahamet! Öyle nazlı prensesler gibi, ayağına pamuk mamuk batmaz onun. Dobradır. En bi trendi halk kızıdır. Bir sürü ev haşeresi çocuk arasında büyümüştür. Boğazın iki yakasında baharları açan erguvan ağaçlarının morumsu pembeliği, yaşamındaki tek romantizmdir. Ne var ki, erguvana büründüğü zaman dahi, Fahamet Fahamettir. Deliliğe Methiyenin yazarı Erasmusun alıntıladığı Grek atasözüne göre ise:
Erguvana büründüğü zaman dahi maymun maymundur.
Kendini kadın cinsinden ilan edip, Ben Delilikim, diye göğsünü gere gere deliliği savunan Erasmus ustaya göre kadın, çılgın ve havai bir hayvandır, ama aynı zamanda hoş ve eğlendiricidir. İnsanın gamını yokeder; delilikleriyle somurtkanları yumuşatır.
Maymun örneğinden giderek, kadın hakkında vardığı hüküm deliliktir, Erasmusun.:
...kendini gizlemek için istediği kadar gayrette bulunsun, her zaman kadın, yani daima delidir.
Alış-veriş ve özellikle ayakkabı delisi bir kadın arkadaşıyla dertli erkek, kadın cinsinin bu edebi methiyesiyle belki bir nebze rahatlayabilir. Erasmusa göre kadınlarda erkeklerin hoşuna gitmekten başka bir arzu var mıdır?. Aslında yaptığı, can sıkıntısını kovmak; bu alma verme zevki sayesinde hayatı biraz daha yaşanılır hale sokabilmektir. Kadın-erkek ilişkileri de alma-verme üzerine kurulmamış mıdır zaten?
Eğer erkekler de kadınların herşeyine tahammül ediyorlarsa, bunu sırf onlardan bekledikleri hazzı düşünerek yapmıyorlar mı? Bu haz neden ibarettir? Delilikten!
Kimbilir belki Erasmusa hakvermeyecek denli ağırbaşlı birisinizdir siz. Para olsun da, istediği kadar ayakkabı, öteberi alsın, doysun, amenna! diyorsunuzdur. Ama bir yandan da klışeleşmiş bir düşünce zihninizi zorluyordur:Herşeyi parayla satın alamazsın kızım!
O deli Erasmus, bir akıllı akıllı konuşur sizinle; bir güzel atasözleri bulup der ki:
....delilik gençliğin hızlı seyrini yavaşlatır ve can sıkıcı ihtiyarlığı bizden uzaklaştırır.
Genç kalmayı kim istemez değil mi? İnsanın dünya yüzünde yüzde yüz mutlu olmak için yaratılmadığını da biliyorsunuz, kendi deneyimlerinizle. Öyleyse neden şöyle demeyesiniz ki:
-Fahamet, pabucu yarım, çık dışarıya oynayalım!
Deli Fahametin de ormantikliği tutar, size bir şiir parçalar, OH DÜNYA VARMIŞ, olursunuz:
Çençen çörek, yedi kodu
Erkek arkadaşımla dıgıdık muhabbet
Ciğerimin kıvrımını bilir mübarek
Şu ahbarek
Arapça merhaba
Kız Makarena
Girer girmez der bana
Yürü gidelim Salı Pazarına
Lüks Nermin alalım sana
Giysi giysi
Bilir beni ayakkabı delisi
Vaytz
Sevgili kuzusu
Pamuğum diye sevesi
Kirpi yavrusunu sevgilisi
Korur kollar beni
Anne (layk) sevgisi
Mükemmelliyetötesi
Daha ne istiyeyim ki
Ritmim yerinde
Altım aval üstüm oval
Yalnızca kemanımı çaldılar
Egzantirit kalb-i hırsızlar
Tüm notalar kaz kaz kaz
Olamaz belki
Naz caz enkaz
Tümü taka tuka
La(f) La(f) La(f)
Daha çok kazanmak ve daha çok harcamak illeti, hemen herkese, çağın bir hastalığı olarak bulaşmıştır.Nerde ecdadın bir lokma, bir hırka anlayışı, nerde bizlerin israf çılgınlığı
Diyorsunuz, Şiir Vadilerinde dolaşırken; ilahi Turan Karataş! Bakın hiç renk vermezdi; bizim Deli Fahamet bile ayakkabı delisiymiş meğer; bir de erkek arkadaş tutmuşmuş; alacağı vereceği olsun onun!
Ayten Suvak