Bahçe Duvarı

Bir yolunu buldu ve büyüdü sarmaşık. Bahçe duvarının dışında, asfalt kenarında Evi sandığı karanlık, nemli, rutubetli yerde doğmuştu ve dünyası o karanlık yerden ibaretti ilk başta. Ama sonra büyüdü ve uzadıkça boyu; gördü bahçe duvarının ardındaki dünyayı. Burası bir evin arka bahçesiydi. Gramofondan yayılan müziği duydu. Kadehlere dökülen şarabı gördü. Bir tango şarkısıydı çalan: "No mas amor aqui..." şarkı, sanki her şey mümkünmüş gibi hissettiriyor, taze bir umutla dolduruyordu içini önce; her şeyin mümkün olduğuna en çok inandırdığı anda, aslında hiçbir şeyin öyle olmadığını yüzüne vuruyordu dinleyenin. Adam ve kadın sarıldı. Arka bahçede aşk vardı. Sarmaşık aşkı gördü. Aşkı görmek onu bilmeye yetmiyordu; sonra bu kalabalığın içinde ağacı fark etti birden. O an aşkı sadece görmekle kalmadı, aşkı bildi. Ağaç, kendinden emin bir şekilde kök salmıştı toprağa. Güçlü bir gövdesi ve geniş dalları vardı. Fark edilmemesi imkânsızdı. Ağacın adını bilmiyordu. Henüz onu tanımıyordu bile; bir gün karar verdi, bahçe duvarını aşacaktı. şık olmuştu ağaca. Uzadı; bin bir türlü emekle karar verdiği gecenin ertesinde aşıverdi bahçe duvarını. Gün yeni yeni aydınlığa kavuşurken o da kavuşmak istedi ağacına. Az kalmıştı; kimselere duyulmadan kararlı ama ürkek adımlarla yürüdü ağaca doğru

yazı resimYZ

Bahçe duvarını aşmıştı aşmasına ama yaklaşınca anladı, ağacın kendisiyle arasına koyduğu mesafeyi aşmaktı en zor olanı. Anladığında sarmaşık, bıraktı uzamayı. Kendisiyle ve toprağı ile barışıktı ağaç ve onun güçlü gövdesinde tutunacak bir yeri olmadığını gördüğünde, o kirli su akan bahçe duvarının dibinde olmayı diledi yeniden. Bu günlük güneşlik bahçede, aşkın olduğu yerde; acı, öfke ve nefret de vardı. Bunu yeni yeni öğreniyordu. Vakit iyice ilerleyip gün tamamen aydınlandığında bahçıvan geldi. Şaşkınlıkla baktı bahçeye. Bu sarmaşık ne ara bu kadar büyümüştü ve nasıl da cesaret edip aşmıştı bahçe duvarını böyle bir gecede. Tatlı uykusu büyük bir acı ile bölündü sarmaşığın. Bahçıvan tam da bahçe duvarını aşan yerinden kesivermişti onu. Hoyrat elleriyle sökülüp koparılmadan önce köklerinden ayrılan yanı ile son bir kez baktı ağaca. Kökü bahçe duvarının dışında kalmıştı. Sarmaşığın kökü aşktı.* Sarmaşık "ah" dedi kimse duymadı. Bahçede gramofonda "blue monday"** çalmaya başladı. Günlerden pazartesiydi. Kadehlere şaraplar döküldü. Sarmaşık "ah" dedi. Ağaç kök salmaya devam etti toprağın derinine. Sarmaşık "ah" dedi. Duymadılar.
Kök saldığı yerden sökülüp atıldığından beri, bir daha bahçe duvarını aşmaya cesaret edemedi. Ama sarmaşığın kökü aşktı ve sarmaşıkla birlikte aşkın kendisi de sökülüp atılmıştı bahçeden. Arka bahçe artık aşksız ve sarmaşıksızdı.

* Sarmaşık kelimesi Arapça'da aşk kelimesinden türetilmiştir. Gerçekten de bir dil bilgisi kuralı olarak sarmaşığın kökü aşktır.
** Blue monday şarkısındaki "blue" kelimesinin anlamı hüzünlü, keyifsiz, can sıkıcı, bunaltıcıdır.
O

Başa Dön