Soğuk günlerde içimizi ısıtan, sıcak günlerde bize ferahlama veren içecek: Çay.
Çayın tarihini anlatmaya kelimeler yetmez ama ben hafiften üzerinden geçeyim.
Çay hakkında bilinen ilk şey, Çin'de keşfedilmiş olan bir içecek olduğudur. Sıradan bir günde, bir tesadüf sonucu bulunmuş, o günden sonra insanoğlunun hayatında büyük yer etmiştir.
Çay Çinde değil de, 'Eski Yunan'da bulunsaydı, kesin bir hikayesi ve tanrısı olurdu. Hatta felsefe ve arkeoloji derslerinde, o tanrı da anlatılırdı.
Çay, ülkemize göre çok uzak yerlerde bulunmasına rağmen, ülkemizin başlıca içeceği ve gelir kaynaklarından birisidir.
Gariptir, Türkiye'de hiçbir evin kahvaltı sofrası, çay olmadan kurulmaz. Annelerimizin kalktığı zaman ilk yaptığı iş, çayın suyunu koymak olur. İş yerlerinde çalışırken, mola verdiği zaman her elde bir bardak ve o bardakların içinde de çay bulunur. Misafire pasta-börek yanında çay ikram edilir.
Sokak aralarında en çok uğrak yeri çay ocaklarıdır. En tatlı sohbetler elde çay bardağı varken yapılır.
Çay şifadır. Boğazı ağrıyan da, başı ağrıyan da çay içer. Hastaya evde ilk müdahale çayla yapılır.
Çayın pişirilme şeklide tadına tat katar. Ocakta pişenle, közde pişen asla bir değildir. Çay bu, özen ister. Gösterilen özen karşılığında öyle bir renk, öyle bir tat verir ki! Çayın rengi, hem keyifleri artırır hem de sohbete renk katar.
Çay...
İnsanlık tarihinin en eski içeceklerinden birisi.
Hangi ülkede olursanız olun, hangi ırktan insan görürseniz görün, hepsindeki ortak taraf, çay içmeleridir.
Belki de farkında bile olmadan bu yazıyı elinizdeki çay bardağıyla bitirdiniz.
Çay... İnsanlığın ortak noktası...