Belli Belirsiz

Böylece kayıp yolları bulup, geçebilecekti ama hiç gökyüzünü görmeden...

yazı resim

Belli belirsiz, belki de kaybolmuş yollardaydı, belki de gitmek istediği yere giden bir yol yoktu. Belki de öylece olduğu yerde beklemesi gerekiyordu. Nereye gideceğini bilmediği için tek yaptığı şeyde buydu zaten. Öylece beklemek... Belki de bir zaman sonra etrafındaki tüm bu bilinmezlikler ve belirsizlikler buhar olup yükselecekti. Böylece kayıp yolları bulup, geçebilecekti ama hiç gökyüzünü görmeden... Belki de gökyüzünü görmeden yola koyulmayacaktı. Ne yapacağını bilmiyordu, en iyisini bulana dek uğraşacak ya da en iyisi olmadığını bildiği adamlara açılan yolları koşarak geçecek kadar cesur olacaktı. Belki korkaklığını asilliği ile harmanlayıp tahtına oturacak ve cesareti başkasından bekleyecekti. Muhtemelen bunu yapacaktı ama belki de kırardı o tahtı, onu oraya zincirleyen korkaklığını. Belki de zincirlerini kıracak gücü kendinde bulamayacak, ona yardım için yürekten aşkla uzanan bir eli incecik parmakları ile sarıp kabul edecekti, tırnaklarını batıra batıra. Belki de daha güvenli bir yer bulamayacak ve zincirlendiği tahtından ayrılmayacaktı asla, sımsıkı sarılacaktı, zincirlerin onu tuttuğundan daha sıkı olarak. Belki de etrafındaki buzlar çözülüp sisler gittiğinde anlayacaktı zincirlendiği yerin sadece bir taht olmadığını, uzun zamandır belkilerin içinde aradığı adamın kalbindeki kırık dökük tahtın içine doğduğunu.

Belki de içinde bolca "belki " barındıran cümlelerin dışında bir adam duracaktı karşısında. Tüm kuralları yıka yıka gelmiş, kendinden emin bir tavırla hiç soru sormadan ona sahip olacak kadar cesur bir adam.

Herkes kadar bu konu da belkilerle doluydu, her şey belli belirsiz olduğundan.

Tuğçe TAŞKINER

Başa Dön