Bazen geçiştirmeyeceksin insanları. Sonra kendilerini, Roma askeri sanmaya başlarlar. Karşına zekalarıyla değil, aptallıklarıyla çıkarlar bu tip insanlar. Nasıl Archimedes kum üzerine çizdiği çemberlerle hesaplar yapmak üzereyken, elinde boynuna vurulmak üzere kaldırılan bir kılıçla yaklaşan Romalı askere aldırmayarak başını hesaplarından kaldırmadan "çemberlerime dokunma" der; ama Archimedes kesik başı çemberlerin arasına düşerse, işte böyledir geçiştirmeler. Beni çemberin arasına düşürmek isteyen çoktur. Bugün olduğu gibi camideki tüm cemaat, bu adamı arkadan bu kadar hançerlememize rağmen, hala neden ayaktadır der. Sürekli ellerini dua için kaldırmazlar, benim boynumu vurmak için kaldırırlar havaya cenazeme gelecek olanlar. Bilmezler ki, ben sırtımı döndüğümde bile, gölgem arkamda ordudur. Geçiştirmem hiçbir aptallığı. Bütün aptallıkları arkama atarım. Beni arkadan vurmak isteyenleri, aptallıklarıyla vururum. Bir insanın silahı zeka değilse, aptallıktır. Ömer Hayyam böyle insanlara ne kadar güzel cevap vermiştir:
Sen sofusun, hep dinden dem vurursun;
Bana da sapık, dinsiz der durursun.
Peki, ben ne görünüyorsam oyum:
Ya sen? Ne görünüyorsan o musun?
Dünyada kendimi yalnız hissetmem için sebebim olmamıştır. Çünkü bu dünyaya bacadan gelenler, her zaman arkadaşım olmuştur. Ömer Hayyam bu coğrafyanın bana bağışladığı en büyük dosttur. Archimedes ise hep Avrupalı yanım olmuştur. Ben Asya'da Ömer Hayyam, Avrupa'da Archimedes olmuşumdur. Bu yüzden milleyetimi sormayın bana. Bırakın kim olduğumu? Senin olamadıklarınım bunu bil. Beni boynu bükük, tırsmış bir vaziyette görmek isteyip gözlerine bayram yaptıracak çoktur. Sizin kurban bayramınız, benim kanımın akmasıdır. Sizin şeker bayramınız, cenazemde şeker dağıtmanızdır. Sizin hesaplarınızla benim hesaplarım aynı değildir: Bütün çamurları sana veririm, domuz gibi tepin diye. Sen ise zaten dünden domuz olmaya razısın.