Bir Kadın Ağlıyordu

Kafasında / ne varsa geçmişe aitHızlı bir tren olup / geçiyordu gözlerinden.Vagonun penceresinden,Ceylân bakışlı yavrusu gülümsüyordu ona.Sonra aniden siliniyordu görüntüler,Sazın tellerindeki türkü,Tekerleklerin gürültüsü susuyordu.

yazı resim

- İpek Kayral’ a-

Hüzün giymiş bir evin,
Duvarlarına yalnızlık ve ölüm kokusu sinmiş
Perdeleri güneşe kapalı odasında
Bir kadın ağlıyordu...

Kafasında / ne varsa geçmişe ait
Hızlı bir tren olup / geçiyordu gözlerinden.
Vagonun penceresinden,
Ceylân bakışlı yavrusu gülümsüyordu ona.
Sonra aniden siliniyordu görüntüler,
Sazın tellerindeki türkü,
Tekerleklerin gürültüsü susuyordu.

Yüreği kapanıyordu umutlara
Kavuşmak ne?
Tutmak ne / daha güneş görmeyen elleri?
Bilmiyordu.
Henüz kabuk bağlamamış taze bir yaraydı yüreği,
Kanıyordu derinden.
Vakti gelmeden / olmadan akşam,
Yükselmeden ayak değmemiş dağ doruklarına
Kuşluk serinliğinde batan güneşini arıyordu .

Veda bile etmeden kendisine,
Fabrika düdüğüne koşan bir işçi gibi
Daha yaşamayı öğrenmeden ölüme giden
Can kuşunu özlüyordu.
Artık / pili bitmiş bir saatti yaşam onun için.
Çakılmıştı her şey yerine,
Dönmüyordu değirmenler,
Zamanlar duruyordu.

Ha sel olup
İndirmiş yükünü gökteki bulutlar,
Ha unutup yağmayı,
Sunmamış rahmetini kurak topraklar üzerine.
Tarlalar doyuramaz olmuş ekinleri,
Taneleri dolmamış buğday başaklarının,
Irmakların kurumuş suyu,
Umuda yolculukta yenik düşmüş yorgun ayaklar,
Onun için bir anlam taşımıyordu.

Gittiğinden beri Can Kuşu
Bir kadın ağlıyordu karanlık odasında.
Yavrusunun yokluğu dolaşırken damarlarında,
Zaman zaman etse de sitem ,
İsyanlar yağdırsa da kaderine,
Çaresiz / Tanrı’ya sığınıyordu...

Zifiri karanlıklar doldurmuş yüreğini
Umutları yitik / beklentisi yok,
Tablosunu düşürmüş / duvardaki bir çivi gibi
Yaşıyordu amaçsız.
Kapıları kapalı aydınlığa,
Yüreği patlamaya hazır bir volkan ,
Kaynıyordu.

Hüzünleri giymiş bir evin,
Yalnızlık kokan / ölüm kokan,
Perdeleri güneşe kapalı odasında
Bir kadın ağlıyordu.

Başa Dön