Gün, acıya doğuyor bugün.Gün, gözyaşlarına susamış bir canavar gibi diriliyor.Gün yürekleri dağlayarak selamlıyor hepimizi.Birileri yine ehl-i keyf yaşıyor dünyalarında. Birileri keyfince yok sayıyor bedenleri. Birileri yok ediyor yürekleri… Ve yine birileri bu “Birileri”nin yaptıklarına susuyor, ellerini çekiyor, gözlerini kapatıyor. Adeta maymun oyunu oynuyor yok olup gidenlere.
Gün doğuyor, yine Yakup’tan Yusuf’unu alıyorlar, Uhud meydanlarında Hamza’yı öldürüyorlar, Sümeyye’yi şehit ediyorlar, Muhammed’(sav)i taşlıyorlar. Gözlerimiz görüyor, idrakimiz biliyor da uzanamıyor ellerimiz batılın gidişatına… Dur diyemiyoruz “sen ne yapıyorsun?” diye hesap soramıyoruz. Almadan Yusuf’ları, durduramıyoruz onları. Hamza’ya oklarını doğrultmadan biz doğrultamıyoruz silahlarımızı. Sümeyye’mizi şehit ederken, gözyaşlarımızla yolluyoruz onu.
Siyonist lanet yağarken Gazze sokaklarına biz yerlerimizde rahat duruyoruz aslında duramasak da… Dillerimiz de dualarımız, gözlerimiz de yaşlarımızla varıyoruz her şeyi bilene, Rahman ve Rahim olana… Biliyoruz ki biz Yakup’a Yusuf’unu veren, Hamza’yı da Sümeyye’yi de cennetinde ağırlayan, bu gün de Gazze’ye rahmetini yağdırır. Ve biz yine biliyoruz ki karanlığın en yoğun olduğu an fecre en yakın olan zamandır.”Ba’su Ba’de’l-mevt” (ölümden sonra diriliş) geldiğinde hepimiz soracağız Sümeyyelerin, Muhammetlerin hesabını… ve o kutlu gün geldiğinde bu gün kaçanlar, o gün asla kaçamayacaklar...