Bugün Çaresizlik Dört Yanımda...

Dost adına korkarken, endişelenirken ağlarsın yine odalar dolusu. Sesin duvarlara çarpıp tekrar sana döner, iki kat endişe olup. Hararetin yakar, kavurur yangınlarında. İçinden kanar bir yerlerin.

yazı resim

Tutamazsın kendini. Ağlarsın... Ağlarsın... Ağlarsın... Elin kolun bağlıdır. Kime tutunsan elin boşta kalır. Çaresizlik dört yanında, okyanuslarda kalmış gibi olursun. Salının üzerinde, dizlerinin üstüne yığılıp öylece beklersin, rüzgarsızlıkta, yalnızlıkta, boşlukta...

Dost uzaklarda sensizdir. Bir sıcaklığa, belki bir sarılışa hasret! Dost öylece durmaktadır, belki korkusuyla, endişesiyle. Dost adına korkarken, endişelenirken ağlarsın yine odalar dolusu. Sesin duvarlara çarpıp tekrar sana döner, iki kat endişe olup. Hararetin yakar, kavurur yangınlarında. İçinden kanar bir yerlerin. Göz pınarların kurumaz ama yağmuru özlersin sen yine de. Evet... Yağmur yağmalı. İçime, içine...

Sırtını dayarsın kapıya, bitkin, bitmiş. Çalmayacağını bile bile çalmasını beklersin. Bir küçük tıkırtı. Başın önünde hiçbir şey düşünmek istemezken, hatta unutmak isterken bir çok şeyi, düşünürsün yine de.

Başın önünde, kopacak gibi ama kopmaz! Kulağın bir küçük tıkırtı da. Duyduğunu sanırsın hayretle. Açarsın kapıyı kendinin bile şaşacağı bir hızla. Eskilerden kalma tanıdık bir çift gözle karşılaşırsın. Sendelenirsin yerinde ama düşmezsin yere.

“İyi misin?” der bu tanıdık gözler sana. Konuşmadan sadece sarılmak istersin. Sarılırsın, bütün varlığınla. Sarılışın “ geldin ya artık daha iyi olurum!” demektedir.

Başın önünde beklersin kapının ardında. Öylesine... Kulağın bir küçük tıkırtıda. Göz yaşların yere damlar. Öylesine...

Bugün çaresizlik dört yanımda...

19 Eylül 2005

Başa Dön