Can Artığı

yazı resim

gidiyorum ey yar, yolları iliğimden geçirerek
biterek, iterek yüreğimden sancını,
ve zamansızlığın kursağına kusarak adını…
küskün bir hayatı avuçladığım gözlerimle
dilimin kenarına iliştirdim yangınları…
hiçbir kanunun kurtarıp aklayamayacağı
yenik bir savaş suçuyum şimdi…
adım her gönül sayhasında yasaklı…

ellerim sineme geçmiş kanlı bir yumruk,
diş biliyorum ağzımda çürüyen isyanıma…
af yok direnmek yok bundan sonra,
yitirilen yitti ve bitti bitimsizlik sorgusu…
bir mezar sabahında bulunca adımın kısa yazılmış ömür suçunu
yükledim tüm mazeretleri küskünlüğümün sırtına
beni benden gürz ile vurdum ve ‘susturdum’ kaçtım yalanlara…

sonrasında !
ait olamadığım masallarda gördüm sana adadığım yanlarımı…
yaşadığım için sadece ben suçluyum, sensizlik yarımlığını…
gadrimde öfkemde kendime, ahdim olsun bir gün yerinmeden
özlediğim ‘son’umu atacağım ilmek ilmek sineme…
susmalı imkansızlığın paslanmış asırlara sığmayan çığlığı,
biliyorum, yoksa göçecek ellerimin arasından, hayatın bana kalan yarısı…

canımda iğdiş edilen sevdalar soluyorken kederimin renginde,
bilemedim, yemin olsun bilmedim yar, adına suçsuz değdim,
kendinden kaçan telaşlı bir yürek sesiydim…
boyun eğdim, aşka durdum yanında
kendimi affa boyamak için geldim, içimi oya oya
bir kari edasına saklandığım dualarımla…

bilesin !
nefesimi saçlarında unuttum ey yar, dokunma, en mahrem anımdır…
dokunursan eririm sevmelerinin tadında, dolanır kararım kalırım yarı yolda,
mavi bir sonbahar koydum uyuyan yüreğinin alnına, ister at uzağına ister sar koynuna,
‘sus’ ta susmalarına kurban ver beni, sen anla…
göğünü öperken gözlerim hasret boşluğunda, kefenledim gönlümü bıraktım yadına…
sevmelerin eleminden düğümlenen dilimi çözüp, doğrandım sana,
perişanım, olsun be yar… helaldir, tek sanadır, adına sunduğum sunaklarda kanım…
can artığıyım, sen ki sevda olup alnımdan yakalayandın
bak unutmamışım, dimağımda vurur, kalu beladan bu yana bitimsiz tadın…

bir gün tüm boyutları aradan kaldıran mekanın sabahında
aç gamzelerinin en bitimsiz coğrafyasını bana,
tüm acılarımı dökeyim, mutsuzluğumun kanayan yarasıyla sığındığım pusatına…
çocuk bakışlarında yangınıma rüzgar oluyorken sevda
düşsün yüreğimin bela burcuna bakan süngüleri avucuna…

şimdi !
yüreğinden göç etmektir niyetim kavimler dolusu yalın ayak çıkılan yollarda…
oysa ne büyük özlemdir bilsen ‘sevda’ yı gözlerinden sezerek içmek
‘ne çok Allah işidir de, kimse bilmez , ‘eriyemez’ ki bu sırda’
çaresizliğimle kendime yakıştırma hevesimdir gönlümde sana dair ne varsa…
gör ki, ruhum bir sonbahar çığlığında ilk yürek yangınıdır şimdi…

‘vefa ! kimdesin aah vefa !... can sızıyor kanımdan yetişsene imdada…’

İstanbul 2011

Başa Dön