Ve ahretteki ilk günümün habercisiydi çalan saatin sesi. Saat 00.45 ben sendeyim hala.
Sen kabul etmesen de. Benim sende ki yanımın ölümü, bende ki benin doğuşu bugün. Dünyada ki son, ahretteki ilk günüm! Bırak beni, düşünme artık hissedebiliyorum düşüncelerinin ağırlığını üstümde. Suçluluk duygusu mu bu, suçlu olmadığım halde hissettiğim; damarlarımda raks eden? Hayır! Bu kurtuluşun tutkusu? Bu ruhumun özgürlüğü bu, bu imkânsızlığın resmi… Bu, senin kalbin, benim bedenim. Bu duygu, tüm düşüncelerimin tohumu ve sana olan sevgimin kefeni.
Bin bir hüznün tarifini yap dediler ama ben içinden bir tanesini seçtim; seni seçtim. Çünkü diğer bin hüzün senin görüntünün aynaya düşmüş aksiydi. Diğer bin hüzün senin bir hüznündü. Senin bende ki yerin ne biliyor musun? O bin hüznü oluşturan lunapark aynası. Senin bende ki acın ne biliyor musun? Hiç bilemeyecek olmanın verdiği imkânsızlık. Sen benim değildin ki ben senin olayım. Ben senin olamadım ki sen ben olasın. Üzgünüm ama mutluyum da.
Ve gökyüzüne baktım usulca keşfedelicek o kadar çok yıldız vardı ki... Onlara kucak açtım yüreğimi aydınlatsınlar diye.