Şekerini düşürdü elinden çocuk
.
Masumluğununda verdiği şaşkınlıkla bu seslerde nereden geliyor dedi kendi kendine.. ardından modern mağazanın süslü vitrinindeki! televizyona takıldı gözü. hiç görmediği görüntülerdi bunlar, hiç öğretilmeyen, anlatılmayan.. daha küçüktü nede olsa,terlememişti elleri bir kere bile oysa görüntülerde de hep çocuklar vardı. hiç görmediği görüntüler.. bilmediği bir yerde bilmediği bir lisanla.. çığlıklar duyuluyordu,haykırışlar, ağıtlar. anladı çocuk çığlıkların dili yoktu!! siyah yüzlü çocuklar koşuşturuyordu etrafta, yaşıtları. sonra sapan taşları, tanklar ve inadına yine sapan taşları ve ölüm..
Sapanını düşürdü elinden siyah yüzlü çocuk..
Almalıyım dedi kendi kendine. şaşılacak bir çeviklikle kaptı sapanı yerden. bir taş daha atmalıydı minicik elleriyle ebabiller misali..
Tanklar değil miydi taşlardan korkan ve o değil miydi yüreğiyle taşı bir mermi yapan!.. bir taş daha..
Yapılanlardan gafil olmayan Rab; elbette dur diyecekti bir gün onlara. işte çocuk o günü bekliyordu nasırlaşan ellerini göstermek için
vitrinin önünde duran çocuk şaşkın bir şekilde yumuşacık ellerine baktı,birde düşürdüğü şekere..
sonra başını önüne eğdi ve yürüdü. artık onunda dilinde dua, yüreğinde bir FİLİSTİN vardı..