Uyanıyorum. prefix = o ns = ""urn:schemas-microsoft-com:office:office"" /
Yeni bir güne başlıyorum. Bugün de yaşamım boyunca yaptığım gibi yaşadığım, gördüğüm, hissettiğim şeyler arasında bağlar kurmalıyım.
Geçmiş günlerde kurmayı başardıklarımı ise daha bir sağlamlaştırmalıyım.
Kısacası bugün ki görevlerim arasında yeni bağlar kurmak ve varolanları kurtarmak adına çabalamak var. Öyle ne saçmalıyor diye düşünüp durmayın. Kuzum siz hiç yaşadıklarınız arasında bağlar ilişkiler kurmaya çalışmaz mısınız? Peki ya daha sonra o ilişkilerden, bağlantılardan bunalıp, onları parçalamak, ilişkisiz hale getirmek için başka çabalara giriştiğiniz de mi olmadı?
Tüm bunlar olup biterken, yaşam akıp giderken hatta ve hatta bu satırları okurken, kafalarımızın bir dağılıyor bir toparlanıyor olmaları ne garip! Dağınık olsa bir türlü, derli toplu olsa başka türlü dert.
İşte ben tüm bunları düşünürken ve yaşadıklarım ve hatta rüyalarım arasında güzel güzel bağlantılar yapmaya çalışırken bir bakıyorum sen geliyorsun. Keşke bir gün daha bekleseydin. O zaman tam kuralı kuralına olacaktı herşey. Yine sıradanlığı bozulacaktı güzelim perşembemin.
Hadi bıraktım çarşamba çarşamba gelmeni.
Bari bana bimediğim şeylerden sözetseydin. Belki de farklılaşırdı herşey...
Ama ben bunları zaten biliyorum.
Okumayı biliyorum.
Yazmayı biliyorum.
Paylaşmayı biliyorum.
Beni sevdiğini biliyorum.
Bir “sevgili” olamadığımı, seni sevmek ne kadar zor ve külfetli onu da...
Ve tüm bunları bildiğim kadar bencilliğini de biliyorum.
Fakat, ne yazık ki ilkokulda öğrenmiş olduğum ilk üç madde kadar kolay olmadı diğer öğrenilenler...
Zor da olsa sende tıpkı yazı yazmaya benziyorsun. Bazen vazgeçmeye çalışsam da hiç ummadığım sıradan bir günde dökülüveriyor kelimeler belleğimden kalemime...
Sınırlardan bahsetmeye başlayıveriyorum.
Zamanlardan sözediyorum. Özellikle geçmiş olanlarından şöyle duygu dolu taraflarından seçiyorum tezgahın ön kısımlarına yerleştirdiklerimden...
Bazen kısa vadeli bazen vadesi bile olmayan hayatlar seçiyorum. Kahramanlı kahramansız satırlarım oluyor. Ama hep bir koşuşturma içinde geçiyor yazdıklarım yaşadıklarım.
Belki de yaşamıma yerleştireceğim, birçok yeni madde bağlantılardan kopmam için iyi gelir bilemiyorum. Ardı ardına sıralanan uzun zamandır farketmediğiniz bir kaçı da sizin içindir kimbilir?
yürüyüşe çıkmak,
tatile gitmek,
oyun oynamak
bulutları, denizi, rüzgârla dalgalanan ağaçları seyretmek…
bulmaca çözmek ,
buzdolabını açıp boş boş bakmak
çalışır durumdaki çamaşır makinesinin izlemek,
yemek yapmak
yemek yemek
kitap okumak,
yemyeşil çimenlere uzanmak,
spor yapmak,
dans etmek,
bir kaç kadeh Bozcaada şarabı içmek
örgü örmek,
alışverişe çıkmak,
…
Belki de siz bunları yaparken ben, bir daha ki sefere daha sakin şeyler yazmalıyım. Vakitli vakitsiz çarşambasız, perşembesiz sınırlı sınırsız yaşamalıyım.
Belki de çok uzun zamandır beklediğim sevgili ile bir sandal kiralayıp,en sevdiğimkokuların arasında sonsuza dek kalmalıyım.
Deniz kokusu
Kitap kokusu
Sevdiğinizin kokusu eşliğinde perşembeler dileğiyle...
Ömür İsfendiyaroğlu
9 Ekim Perşembe 2003