En zayıf noktasından vurup incitiyorsun bu adamı...
Ziyanı yok zaten ezilmiş bir yürek artığı solumda taşıdığım
Tembel ve kayıtsız bir sıradanlaşma çabası içindeyim yokluğunda
Anlamı da yok umutların farkındayım...
En zayıf noktasından vurup incitiyorsun bu adamı...
Karmaşık düşünceler gurubuna dahil ediyorsun bencilliği
Yalnızca yokluklar en aşikar gerçek bu kayıtsızlık ortamında
Hangi derin çukur içinden çekip çıkardılar bu sessizliği...
En zayıf noktasından vurup incitiyorsun bu adamı...
İsyan taşımaya bile lüksümüz yokken en gafil zamanlardan çıkıyorsun işte
Elimize yalnızca yokluğun sancağı teslim ediliyor nazikçe
En kaba saba hallerden bile daha pervasız daha bir dik başlı görünüyor gölgelerin
Aşk çıkmazı mı kaybediyor adım seslerini
Kal der gibi derinden bir iç çekiş mi duyuyorsun yoksa
Ölüm arifesine bayramlık telaşını mı sığdırmaya çalışıyorsun
Gran tuvalet bir giyinilmişlik sonrasına yağmur telaşını düşürmek gibi
Sen de benim aklıma ölüm sonrası bir sensizlikle mi kazınıyorsun...
En zayıf noktasından vurup incitiyorsun bu adamı...
En derinlerde saklamış hiç açığa çıkmayacak gibi benimsemişim oysa seni
Aradığımda bendeki yerin bende bile belli değil aslında
Bulup da çıkarmamak için seni kalbimden sakladığım yeri bile unutturmuşum kendime
Acımasızlığını göz yaşlarıma örnek almışım
Suçüstü yakalamışım kendimi seni düşünürken duman lekelerinde
Mayhoş tadını sarhoşluğuma katmışım dudak aralığında
İç gıdıklayan bir sarhoşluk kıvamını sana hediye getirmişim
Sense her yakaladığın yerden can acıtma iç güdüsünü benimsetiyorsun bana
Ve son bir isyan sözcüğüyle anlatıyorum sana yaktığın canımı
En zayıf noktasından vurup incitiyorsun bu adamı...