Arabanızla bir yerden başka bir yere yol alırken ya da bir otobüsün, dolmuşun penceresinden geçip giden güne dalmışken aklınızda binbir düşünceyle; hiç kasası rengarenk karanfiller, gökyüzünde kanat çırpan kuşlarla, çimenlerin üzerinde otlayan ak kuzular hatta gölde süzülen kuğularla süslenmiş bir kamyon ilişti mi gözünüze? Eğer iliştiyse, hiç düşündünüz mü kim nakşetmiştir acaba o kanadı pır pır eden kuşları, nilüferli suları, ayın şavkı vurmuş dağ başlarını diye?
Ya da sokakta yanından geçtiğiniz bir çöpçünün, telleri dökülmüş uzun saplı süpürgesinin çıkarttığı her hışırtıda aklından neler geçirdiğini hiç merak ettiniz mi? Kimdir, nereden gelmiştir, utanır mı acaba yatığı işten dediniz mi?
Gündelik yaşantımızın koşuşturması içinde başımızı önümüze eğmiş etrafımızda olup biteni, geleni geçeni görmüyor, göremiyoruz. Aslında bir kere kaldırsak başımızı, şöyle bir silkelensek, yanıbaşımızdan geçen, biraz ileride yaşanıveren o kadar farklı yaşamlara ve ayrıntılara tanık olacağız ki.........ADALET AĞAOĞLU......
Farkında olamadığımız o kadar güzellik vardır ki, bakarız ama görmek istemeyiz adeta... her şeyi biz bilirizdir ya; konuşmayı, gülmeyi, sevgiyi....
Herkesten özel olmayı sindiren gururumuz bazen doyumsuzlaşarak etrafa saldırır ya, sessizce yürürken birden koşar adım ilerler..... tohumunda ayrılık varsa aşkın mahsulü gözyaşıdır...der ya şarkılar ve sonunda da yalannnnnn diye sürdürür her şeyi süsleyen o imiş gibi ve ardından döktürür;
Mevsimlerden sonbahardayım, artık çok geç yağmurlardayım......
Ben vazgeçtim, yalnızlardayım.....
Diye sonlandırır, ve lakin gerçektende bitmemiştir gönlünde nağmedeki yerini halâ korumaktadır çünkü.....
Dikensiz bir yaşamda buluşmak dileğiyle.......