Soner Yalçın bir yazısının sonunda Fikir hayatımız ne zaman bu derece çölleşti? diye soruyor
Öncelikle en kısa cevabı verelim: Mensubiyetini taşıdığımız İslâm âleminde ve yaşadığımız coğrafyada adeta çöl ortasında bir vaha idi bizim fikir dünyamız
Övünecek kadar iyi olmasa da, yerinecek kadar kötü de değildi Dünya çapında fikir adamları yetiştiremezsek de, üstünde yaşadığımız vadinin suyunu sağlayacak kadar gür kaynaklarımız vardı
Az okuyan bir toplum olarak, eldeki kaynakları kurutmamak için gençliği fikrin asaletine yönlendirme çabamız vardı
Az gelişmiş toplumların uğradığı akameti yaşamamak için çabalayan aydınlarımızın çabası takdire şayandı.
Bir cümleyle özetlersek: En azından fikrin haysiyeti bugünkü gibi yerlerde sürünmüyordu
***
Ve devran bugünkü egemenlerin eline geçince; doğrusu kolay teslim olduk
Ülkeyi cehlin karanlığına sürüklemenin esası, fikir adamlarının önünü keserek; yüz yılda oluşturulan fikir vadisini çorak ve verimsiz bir çöle dönüştürmenin yolunu açmaktan geçiyordu
Öyle de yaptılar
Fakat ansızın harekete geçip suyu bendinden kurutmaları hâlinde akamete uğrayacaklarını iyi hesapladıklarından; işi zamana yayarak neticeye ulaşmayı hedeflediler
Öyle de yaptılar
Önce toplumun önemli bir kesimini hamaset nutuklarıyla uyuşturdular.
Sonra birer ikişer Emevî oyunlarını sahnelediler
Her türlü haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, hile, desise mubah sayıldı
Yerine ve zamanına göre çeşitli kesimlere dümen kırdılar
Yerine ve zamanına göre o kesimlere sırtlarına dönerek hedefe oturttular
Hak ve adalet haykırışları gelen mecraları sessizliğe gömdüler
Akademik alanın önüne Çin Seddi çektiler
Bağımsız medyanın belini kırdılar
Fikir ve haysiyet sahibi insanların soluklarını kesip hanelerine hapsettiler
Namuslu yazarçizer takımının kalemlerini kırdılar
Gazete köşeleri ve televizyon ekranları çapsız muhterislerin hezeyanlarına teslim edildi
Yüz yılda zar zor elde edilen fikir musluklarından irin akmaya başladı
Kalemini satanlar; methiyeler, naatlar yazarak dönekliğe bir takla attırdılar ki, dünya böyle takla güvercinleri görmemişti
Basın dünyasında sözde İslâmcı, özde Pravda temelli yalan makineleri türetildi
Kaptığı (ya da oturtulduğu) köşesinden her gün başka bir muarıza, aykırı bir isme hakaretler yağdıran yeni nesil bir ucube medyatör cinsi türedi
Siyaseti magazin dedikodusu zanneden bir alay adam her akşam halka divan tuttular
Üniversiteler teslim alındı
Akademisyenlerin teslimiyeti sağlandı. Teslim olmayanlar etkisiz duruma getirildiler
Ve en önemlisi yargı teslim alındı; mülkün temeli sarsıldı
***
Namık Kemal merhuma atfen söylenir:
Bârika-ı hakikat müsademe-i efkârdan doğar
Hakikat kıvılcımlarının doğması için en az iki tarafın fikir çarpıştırması lâzım.
Bizde bir taraf berhava edilmiş durumdadır, kim çarpıştıracak?!
***
Hâsıl-ı kelâm
El birliği ile fikir vadisi çöle çevrildi
Mümbit topraklar çoraklaştı
Ortalık sığ adamlarla doldu taştı
Her şey, her görüş, her iddia satıhta kaldı
Derinlikler okyanusların ortasındadır artık!
Kim arayıp, kim bulacak!?
![yazı resim](/storage/yazi_resimler/2025-01-03/131844_00001_.jpg)