I
Ninniler büyütürdü öylece derin düşlerini
Ben seslenirim sen korkma
Çağlarım, çağlayanım
nasılsam öyleyim, öylesin
belki de değilsin
Ninemden ninniler söylerdim bilsem
ah bir bilsen
Saçların geceye dalmaya hazır bir akşamı soldursun
Kıskansın seni papatyalar, devedikenleri
II
elini kalbine koy ve uyu
gece kuşları ninnilerin olsun
öylece uyu, doyma uykuna
sabah kuşlar uyandırsın seni
III
Tek kurtulsam kulluğundan
uçar mıydım, uçarılığım yuvasızlıktan küskün
geceye adım yazılmış
yeterince gitti güneş ardına bakmadı
Aşka ait ne kaldıysa
kör bir vadiden bağırdım
sağnak sağnak ejderhalar döküldü boğazımdan
uçurumlar uçamayanların kârıdır
derin dibinde şehir karanlığa boğulur
Senin aşkın bir su mudur,
durgun ve öldürücü bir bataklık
bastıkça batarım istedikçe ölçüm kaçar
kurbağalar karışır kaçar kulaklarıma
Yaz söylenceleri, karagöz oyunları yankılanır
yanık havasında gecemin
sokakları hüzne gömelim gel
kediler çöp tenekelerini yemesin
sen basmadın diye yollar inlemesin
Uyursun sonra bırak kalan bir rahatlık ertelensin
başka dursun, aşka dursun, kötülensin, hor görülsün
ümitsiz, kimliğini kaybetmiş, akşama kadar
polislerden kaçıp gizlenmiştir gece
ona kucak aç, bana gözlerini kapat
kediler uyusun gözlerinde
IV
Benim hiç kızım olmadı
güzel gecelerim de
sen doldurdun ne vardıysa
s e n
Sen yine gizliden sev beni
V
Kuralları unutulmuş bir aşk olsaydın
VI
Gitmeyi unuttun, öylece böğrüme saplandın çıkmadın günlerce
Varlığın yok olmama yetiyordu, bir de gittin gelmedin
Şarkılar söyleyemedim sana
Sağırdın bana ninniler uyutmuyordu özlemimi
VII
İçimde bir kasaba ayaklanmak için fırsat beklerken
adamlarım uyudular, ben uyudum sonra
hiç tekin değildim
aylardır hiç uyku yaşamamıştım
ölmek derdim değildi kendi katlimden
mesul değildim
korkudan korkmuyordum
adamlarım yenilmez yiğitler değildi
güvenemezdim kendime bu kadar uykusuzken
Beni yendiren savaşmamaktır
hep çektim geri çekilmekten
silahların tam olsa neye yarar
vurulmak için çıkacaksan siperinden
Vursan beni yanmam buna bir şey demiş olursun
kurşunlara söz uçuran
bir iz bırakmadan gitmemiş olursun
kanlı gömleğimi sevgilim yüzüne sürer,
ağlar sonra da
Adamlarım uyumuştu, ayak sesine uyandım
tavşanları uykuda yakalayıp yemiştim
onlardan bilirim yakalanmayı
Bir kaldırıma çık, ayaklar değmesin
ayaklanmalar değmesin
üstesinden gelirim bu yangının nasıl
hevesle koşar sakalar
Saki oysa bir meydan muharebesindedir
meydanı boş bulan girmiştir, dalabildiğine
adamlarım bin yıllık uykuya daldılar
bıçaklarım bilenmişti kâr etmedi
Berbat bir günde ölürsün cesedini sürükler,
sonra yorulunca gömerler
gün güzel olsa ne olur berbat olsa ne çıkar
ölüm güzeldir
pisi pisine bile olsa kavuşma vardır ardında
Adamlarım uyanmayacaktı zaten
tedbire de gerek yoktu,
kurşunu, bıçağı ben verdim sana
Bakmadın, çekip gitmedin bile yoktun
kimsesiz uyudum haftalarca açmadım gözlerimi
Adamlarım bir savaştan yorgun dönüyordu çapraşmış
eşkıya olmuştuk, kaçacak yerimizi birileri tutuyordu.
Kimseye güvenmiyordum. Sonunu beklememiştik çarpışmanın.
Nasıl olsa yiten gider gün geçer değişir yargılar ve sonar erer.
Sonunu önceden yaşamıştık.
Uyuduk bir başka sona başlamak için
Adamlarım uyanmamıştı gözlerimi açtım
Karanlıkla karşılaştım. Üşümüştüm üzerime çiğ giyinmiştim
çıplak kadar titriyordum. Örtmedin beni
Sultanlar, polisiye kavramlar, baskınlar, hafiye teşkilatı
ve sair gece dürbünleri
umut yitirmek için hazırda ne varsa kullandım
artık yitecek bir şey kalmadı
üstelik gözlerimi de açtım
gemilerini yakmadan gittin.
Coşkun AĞRA ]