Önce şunu belirtmeden geçemeyeceğim: Yobazlığın ideolojisi yoktur. Nice başı kapalı insanlar tanırım ki ufku açıktır ve nice başı açık insan tanırım ki tam bir kördür. Hiç unutmuyorum bir gün arkadaşımla beraber bir restoranta gitmiştik. Her yerde modern insanlar gezinmekteydi. Kendimi özel ve değerli hissettiğim o yerde garson yanıma yaklaştı ve kusura bakmayın beyefendi karşı masada bayanlar var buradan kalkar mısınız dedi. Şaşırdım. Kalktım ve kasiyerdeki çağdaş bayana durumu anlattım. Kusura bakmayın orası tutulmuş dedi. Oradan kendimi değersiz hissederek ayrıldım. Ah yaşamak ne zor! İnsanlık billur bir avize gibi ışık vermez. Bütün insanlar bir mum gibi erir gider. Yine bir gün sol görüşlü arkadaşlarımın yanına gittim. Sohbetlerinden, zekalarından, bilgilerinden, duyarlılıklarından yararlanayım dedim. Dinlemeye başladığımda Kabe’yi şarapla yıkamaktan bahsettiklerini gördüm.Ah insanları anlamak ne zor! Eğer bir fahişe olsaydım kendimden değil bir başkasından utanırdım ve kendi bedenimden değil de bir başkasının bedeninden tiksinirdim. Yine hiç unutmuyorum bir okulda öğretmen açığı dolayısıyla derse girmeye razı olmuştum. Oradaki çocuklara yazık olmasın dedim. Kendi okulumun haricinde o okulda görev yaptığım günler ramazana rast gelmişti. İnan Allah'ın kulusun sofra kurmaya başlamışlardı.Ve benimle beraber oruç tutan bir arkadaş ramazanın sonuna kadar onların dudak şapırtısını duymuştuk. Muhafazakar kesimden bir kısım ise kot pantolon giydiğim için beni kafir ilan etmişti. Cemaat olayında ise tam bir itaat yaşanır. Onlar için önemli olan saf tutmaktır. Yandaşları onlar için değerlidir ve onlarla omuz omuza verirler. Başkalarını aralarına sokmazlar. Gazeteleri, dergileri, evleri bellidir. Sen
ne kadar iyi olursan ol, onların kriterlerine uymadığın sürece asla sana yaşam hakkı vermezler. Örneğin gazetelerinde senden hiç söz etmezler. Dergilerinde yazılarını yayımlamazlar. En güzel romanı sen yazsan da gelip seninle konuşmazlar. Çünkü roman yazsan da sen onlar için iki kelimelik bir adamsın: Defol buradan gibi…
Bir kusurun olsa kimse seni kabul etmez. Çünkü her kesimin güzel insanları bir sorun yaşamak istemez. Zaten sen onların karizmasını bozabilirsin. Sonra ağabeylere, ağalara ayıp olur. Çünkü her kesimin namuslu ve şerefli insanları senin için rezil olmak istemez. Bu yüzden seni rezil ederler de kendi kitlesinin adını temize çıkarırlar. Bundan dolayı bu kesimlere güven olmaz. Çünkü seni çamura sokarlar fakat yaptıklarının domuzluk olduğunu anlamazlar.
Derim ki ben kişi kendi ayakları üzerinde durmalı ve kendini kimseye kullandırtmamalı. Hiçbir zihniyetin kirli emellerine alet olmamalı.
Şunu gördüm ki herkes doğruluktan, dürüstlükten dem veriyor ama kimse doğrudan yana değil. Herkes menfaatinin gerektirdiği yerde. Herkes ballı parmağını yalamakta ve sonra o parmağını başkasının gözüne sokmakta. Kimden çıkarı varsa onu alkışlamakta. Ona elini uzatmakta. Sözün özü herkes menfaati kadar doğrudur.
Eğer bir çamursanız bunları anlarsınız, denizler anlamaz. Çünkü onlar hiç su sıkıntısı çekmezler. Bu yüzden sıkıntısı olanlar beni anlarlar ve bana yaklaşırlar.
![yazı resim](/storage/catpicbox/critique-trust-and-distrust-1193693576.jpg)