Herkesin Diğeri Olduğu Yer

" İnsanoğlu arzuları onu becerdiği sürece yaşam denilen dengesizliği sürdürür "

yazı resim

kadehi tekrar doldurmak için mutfağa uğradı , mutfak her zaman ki gibi temiz derli toplu ve kendinin aksine , olması gereken yerdeydi , mutfak tam onun mutfağıydı , fakat dikkatini tezgahın üzerinde küçücük sinek-böcek mutandı birşeye bağışladı , o yaratık sanki tüm fayanslığın , ankanstreliğin içine ediyordu, parmağını uzatsa üzerine ölecekti , öldüremedi,
Düşüncelerinden arınmak için içmek yerine yumurtaları buzdolabına dizmeye karar werdi , içmek onu böyle yapıyordu ( sıradışı ), " böcekten hoşlanmıştı ya da sinek hernesi – kimse ...
öldüremediğinin değil öldürmediğinin farkına vardı , bir farkı var mıydı ? bunun hakkında binlerce punto düşüneblirdi .
Ee vaz mı geçmişti herşeyden yani sokakta yakışıklı bir kübalı adamın ; çirkin , kendisinden daha yaşlıı şişman bir kadına yüreği ağzına gelerek serenat yaptığı parçayı defalarca dinlemeyecek miydi ? internette dolaşıp duran görüntü de onun da kalbi yine bir hoş olmayacak mıydı ? Bakmadığında kuruyan çiçekleri sewmeyecek miydi ? Beyaz çorabın üzerine sandaletiyle sokaklarda dolaşan eli fotoğraf makineli turistlere gülmeyecek miydi ?

“ Bizi tek sıraya dizip herkesin diğeri olduğu yere götürdüklerinde, tüm iç dünyamızdan da mı vaz geçeceğiz ? ben kendimi terketmek istemiyorum , yaşadığım coğrafya ve onun fırıldak orospu ruhları beni terketmeliydi , bizi kendini kuyunun en dibinde hisedenleri , bizim adımlarımızla terketmeliydi … “

Birkaç sigara içerse daha ve ikinci kadehin kimin olduğunu unutup onu da bitirirse ... bağlantılar elbette kopacaktı hayatla ,
onu gücendirmeyen şeylerden de uzaklaşacaktı ,
onu gücendirmeyen şeyler öyle hırs ve umut gibi karmaşıklaşmamıştı , onu gücendirmeyen şeylere o : herkesin dediği gibi “ sevdiğim şeyler “ diyemiyordu ,
çünkü onlar basitti , üç şeydi :
yağmurdu , bitkiydi we …
Balkon her çıktığında üzerine , ona kendini hiç hisetmediği kadar dışlanmış hissettirirdi , dışarıya çıkıpta herkesin arasında olamamanın werdiği kuş bakışı hüzün ,
işte sanki burası herkesin diğeri olduğu yerdi … karşı komşudan yeni edindiği saksılık ona herşeyi sıcacık hissettirdi , çiçekler nasıl da en hoşuna giden haliyle karşısındaydı … yağmur parçacıkları hemen yakınına düşmek için hiç gocunmuyordu …. Arasıra kadehin diğer sahibinin aldığı yeni hırkanın çabucak eskimiş dirseğine aşk şarkısı mırıldanıyordu ,
bütün iğreti durumlara rağmen işte insandı ya da hernekimse , kandırılmıştı yağmur ve çiçekler tarafından ...
kafasını hep o yöne çeviriyordu kendine mutluluk veren yere ...
sabaha yaklaşan saatlerin her işine burnunu sokmasmdan bıkmasına rağmen , yine sabaha karşı yağıyordu yağmur ,,,

bitmemiş kadehin sahibine bir mektup yazmaya karar verdi , aklından defalarca hep bambaşka doğruları tekrarlamıştı , yazılmayan mektuplarda , doğruyu yazmanın anlatabilmeye yetmediğini biliyordu .

HUZURSUZ CENNET
Yağmur hala küfür gibi yağıyordu yüzünü hep o tarafa dönüyordu , biliyorum başarılı olan şeyler hep amacına ya da sahibine ulaşıp , ona geldiği yolu anlatabilen şeylerdir .
Bir mektup yazabilmek için ne kadar çok şeyi unutmamak gerekiyor . içtiği masadan sigarasını ve papyonunu geri aldı , oturacakken geri dönüp küllüğü ve çakmağı , yazmaya başladığında kızdı … bir şişe viskisi , o viskinin bardağı , gözlüğü , oradaydı hala , o kadar kızmıştı ki ; teleportasyon icad edilse oraya teleport olacak kadar üşengeç bir kızgınlık …
Yine de bu küçük kuşlar onun tiksintisinin önüne geçebilecek şeyler değildi , yaşamı içmeye başladığı şişe gibi , acı başlayıp sonradan tatlılaşmıyordu .
“ motor “ diyen herkimse onun senaryoyu önceden okumadığına emindi . yine de bir süredir onun verdiği telkinlerle televizyonu kapatmamıştı , kondisyon aleti almıştı , bilimum dalgalar işte … hayata yamanmıştı .

Kadehin diğer sahibine mektup :

“ İnsanoğlu arzuları onu becerdiği sürece yaşam denilen dengesizliği sürdürür , fakat bu esnada yavaş yavaş benliği tutuşmaktadır. Arzularıyla işi bittiğindeyse , küle döner başarsın veya “ siktir et olmadı desin “ uzun bir zaman onu savuracak bir rüzgar bulamazsa , kendini savurmak zorunda kalır , bunun ne demek olduğunu sanırım herkes biliyor...” sana yazmak yine zor olacak en iyisi başka bir şekilde anlatmak :
Bir gün bir çocuk , arkadaşımız işte üniverste yıllarında diğer arkadaşlarımız evide değilken bana uğramıştı. Bu çocuğu hep ezer dalga geçerdik , ( hala eziyorum galiba çocuk dediğme göre ) Biraz lafladık işte muhabbetin arasında evinin sularının akmadığı muhabbete dahil oldu . Gir buyur keyfine bak dedim , fena değildi yaşamım o zamanlarda da yine , alkol kadın dostlar (!) Eksik olmazdı, eğlence ekiğimizin de bir kısmını böyle gidermekte bir sakınca yoktu ,
Banyodan çıktı temiz havlu olmadığı için vermedim , ya da vardı da vermemiştim hatırlamıyorum , öyle altında sadece donu yanıma oturdu , titriyors-du , kıştı zaten , ben kışları da kapıyı penceriyi açarım ki ; sıcağa hiç gelemem, ayrıca çok sigara ve alkol tükettiğim için oksijene ihtiyacım vardı .
Pencereleri kapattım i kaloriferi zaten hiç akmazdım ibneler gelmeden önce , soğuk olmalıydı içerisi ona göre, bir elektrik sobası vardı , onu aldım getirdim dibimize koydum çalıştırdım ,
-Yakma boşuna istemem böyle iyi , dedi …
-Ya oğlum saçmalama titriyorsun , dedim …
-Yok iyi gerçekten , yakmana gerek yok , sağol …
Trip atıyordu aklınca , bizim ona verdiğimiz hasarı böylece gidermeye çalışıyordu …
Şimdi düşünüyorum da , trip te atsa , gerçekten öle iyi bile olsa adam bizden iğrenmişti , bunca zaman aptal yerine koyduğumuz o olsa bile iğrenilen bizdik .
Bunu uzun zamandır düşünüyor olabilirim fakat bugün içimi daha da sızlatıyor , ama içimi sızlatan hala ona yaptığımız değil , onu bunun biliyor olması, o çocuğun …
Bu gemi yürümez , beni bu hastalık iyice yufka yürekl yaptı sanırım ,,,sen hala umut taşıyorsun aksime , bu kondisyon aletinin hiç faydası yok ,
Ne kadar sarhoştu artık , gece tam onun gecesiydi , yağmuru ve çiçekleri çok severdi , bir de … yağmur artık dinmiş çiçekler karanlığa saklanmış olsalar bile onların dibinde uyuyakaldı , son sevdiği şeyi unuttu ,
bütün bu tiksintiyi o kadeh başlatmıştı , üzerinde parmak izlerinin , ağız salyalarının olduğu değiştirilmemiş kendi kadehi … ve o böcek mutfakta görüp öldüremediği , zamanla büyüyecek hastalığı gibi …
-Tatlım …
-Tatlım … seslendi birileri ,
Beni yine bir zaman sonra böyle sanki çok istiyormuşum gibi betonla kafa kafaya vermiş bulacaksın ve şöyle diyeceksin :
-Tatlım …
-Tatlım …
Ve bende birazcık ayılabilirsem eğer :
-Sana mektup yazabildim sonunda … bak orada kadehin yakınlarında olması lazım ,
-Hımmmm , bu kağıtta hiçbirşey yazmıyor ; “ huzursuz cennet “ dışında

Başa Dön