birgün bir kadın sandalyesinde otururken bir kütük hayal etti , aynı anda adamın teki de koltuğunda aynı kütüğü hayal etmişti .
Derin uzaydaki diğer varlıkların ancak salatalarında yer alabilecek kapasitedeki beyinleri bu kütüğü işleme ihtiyacı duydu , yani ona şekil verme isteğiyle yanıp tutuştular , sanattan eser vardı .
İkisi de önce birer ağzı olsun istediler kütüğün , yalnızlıktan sıkılmışlardı . Daha sonra kulaklarını yarattılar ki , hiç durmayan çenelerinden boşa heceler dökülmesin.
Ha kütüğü de düşünmüyor değillerdi . rezilliklerini görsün diye gözlerini ,
Sarılmak isterse diye kollarını , çekip gidebilsin diye bacaklarını oluşturdular ,
Bütün bu yükü taşıyacak omuzları yaratmak gerekirdi .
Ve yükü sadece omuzlar taşıyamazdı , omuzlar yorulunca düşler kaçıp gitmesin , cesaret bulsun diye kalbini yaptılar ,
Kulağı artık kendinden bir çırpınışı duyuyordu , ve bu çırpınışa birşeyler söylemek istiyordu , artık o vardı , ağzı , kulağı , gözleri , anlam bulmuştu . arasıra sol elini o çırpınışın üzerine koyup gerçekten hala orada olup olmadığını yokluyordu , yokolmasından yanasıya korkuyordu , hatta onunla konuşuyordu , günler böyle şömineye atılan diğer değersiz odunlardan uzak ve neşeli geçti ,
- bir şey eksik , dedi birgün , kalbine sordu ,
Kalbi ona cevap veremedi , öylesine kadınla adamın istediği gibi dakikada 70 atıp durdu , Kütük bundan sıkıldı , derdini adamla kadına açtı , dinlediler onu , sonra gülümseyerek kadın sandalyesine , adam da koltuğuna oturdu , adam başladı kütüğün bacak arasını oymaya bir tonavidayla ,
kadınınsa düşü bambaşkaydı , yapıştırdı eline geçen sert ve uzun nesneyi kütüğün kasıklarına japon yapıştırıcısıyla ..
kütüğün gözleri vardı ağladı , ben bir ruh istemiştim , sordu :
- Kalbim ben şimdi iki ayrı bedende tek bir sanrı mı , bir bedende talan edilmiş iki varlık mıydım ?
Kütüğün ağzı vardı içti , içti , içti , görmek istemedi
" körkütük " oldu .
yine de sahiplerine soramadı .